Şiddete ve tacize karşı ihtiyacımız örgütlü mücadele
Kampüste taciz sahaları yönetim eliyle erkeklere daha çok açılırken başvurabileceğimiz CİTÖB’ün pasifliği de ortak sorunlardan biriydi.
Fotoğraf: ANKA
Aybüke ARSLAN
Ege Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele günü’ne giderken Kadın Çalışmaları topluluğunda arkadaşlarımızla bu günü tartıştık. Kadın mücadelesinde sembolik bir gün olarak günümüzde yüz binlerce kadını sokaklarda birleştirme gücüne sahip iken bu günün tarihinden günümüze kadar olan süreçleri de tartışabildik. Ülkemizdeki kadına şiddet verileriyle başladığımız etkinlikte tüm kadınlar açısından en göze çarpanı artan koruma talebi ve koruma talebine rağmen öldürülen kadınlar oldu. Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme hamlesi için “Sözleşmeden çekilmemizin kadın hakları ve kadınlara yönelik şiddetle mücadeleye en ufak menfi etkisi olmamıştır.” dediği Ak Parti Grup Toplantısı’ndan sözleşmeden çekinildiği 2021 yılına dönüp bakacak olursak sadece o sene içerisinde 433 kadının öldürüldüğünü görüyoruz. Yine aynı toplantıda “Kadına ve çocuğa yönelik şiddete zafiyet görüntüsüne asla izin vermeyecek ‘şiddete sıfır tolerans’ ilkesiyle mücadelemize devam edeceğiz” diyen ve kadına şiddeti “insanlık suçu” olarak gördüğünü söyleyen Erdoğan ve onun siyasi ortakları 2002’den bu yana öldürülen 7 bin 990 kadına, %114 artan koruma talebine gözlerini yumarak adeta bir üç maymunu oynuyor gibi.
Temelini verilerle attığımız sonrasında derinine indiğimiz tartışmaların başını yine tek adam iktidarını cezasızlık politikaları ve geçmişten günümüze hukuksuzluğun nasıl uygulandığı çekti. Şiddete karşı göstermelik önlemleri konuştuğumuzda aklımıza en yakınımızdaki örnek olan CİTÖB geldi. Okulumuzda resmiyette var olup ama gerçekte öğrencilerden neredeyse kimsenin bilmediği veya herhangi bir şiddet, taciz sorununda birime başvurmadığı aslında içinin de rektörce boşaltıldığı bir Cinsel Tacizi Önleme Birimi’nden bahsettik.
SORUNLARI TEMELLENDİRİRKEN SİSTEMLE BAĞINI KURMALIYIZ
Okulumuzda olduğu gibi yine Türkiye genelinde kadınların herhangi bir soruna karşı kullanabilecekleri KADES sistemi de aynı şekilde. Erdoğan tacize, tecavüze ve şiddete teşvik “vermediğini” ne kadar söylese bile dönüp kendi hayatımıza baktığımızda bunun ne kadar içi boş ve bizlerce altı doldurulamayan bir yalan olduğunu görüyoruz. Rojin Kabaiş’ten Manisa’da polis memuru tarafından öldürülen ama evraklara “intihar” olarak geçirilen Yeşim Akbaş’a aslında ülkemizde yüzlerce kadının faillerinin, belki delil yok edilerek belki dava kaptılarak ceza almadığını biliyoruz. Pınar Gültekin davasında fail’in “Cumhurbaşkanımıza teşekkür ederim İstanbul Sözleşmesini kaldırıp beni ceza almaktan kurtardığı için” dediğini de birçoğumuz biliyor. Yaşanılan bu davalarda çizilen ortak çizgi fail- savcı- hâkim güçlü örgütlenmesinin yarattığı sorunlar silsilesi olarak devam ediyor. Yukarıda bahsettiğim gibi gerek delil yok etmeler gerekse kapatılan davalar bize bu sorunları temellendirirken sistemle nasıl bağını kuracağımızı da tartıştırmalı. İktidarın eliyle oradan alınıp buraya verilen, bir gecede feshedilen, yine bir gecede değiştirilmeye çalışılan bütün sözleşmeler, kanunlar hatta hakimler yargıyı tek elde toplayan Erdoğan’ın politikasının getirisi olarak karşımıza çıkıyor. Etkinliğimizin son bölümünde interaktif tartışmalara girerken bulunduğumuz alanlarda yaşadığımız sorunları ve bunlara karşı ne yapabilirizi konuştuk. KYK yurtlarında kalan arkadaşlarımız ilk sözü alırken yurdun güvenlik açığının hala devam etmesi, yurt koşullarının ihtiyaçlarımızı karşılamak şöyle dursun bizi bazen ölüme sürüklediği sorununu anlatırken başka bir KYK’da kalan arkadaşımız da yine yurttaki güvenlik sorunundan bahsetti. Kampüste taciz sahaları yönetim eliyle erkeklere daha çok açılırken başvurabileceğimiz CİTÖB’ün pasifliği de ortak sorunlardan biriydi.
İHTİYACIMIZ SORUNLARIMIZIN ÇÖZÜMÜNÜ BİR GÜNE SIKIŞTIRMADAN İLERLETMEK
Takvimler 25 Kasım’ı gösterirken etkinliğimizin sonunda çıkardığımız sonuç Kadın Çalışmaları Topluluğu olarak eyleme taleplerimizi götürürken sorunlarımızın çözümünü tek bir güne sıkıştırmayarak ilerletmek en önemli ihtiyacımız. 25 Kasım’dan çıkarken de alanda edindiğimiz örgütlü mücadelemizi geri döndüğümüzde kulübümüzün kampüste, yurtta, bulunduğumuz her alana taşımak da önümüze koyduğumuz mücadele örneklerinden biri.