Umudumuz, topluluğumuzla büyüyor
Umudumuz bugünden, yarından, senden ve bizden ibaret. Daima el ele, asla yalnız yürümeyeceğiz.
Görsel: Pxhere
Çisem ALP
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi İnsan Hakları Kadın Araştırmaları Topluluğu üyesi
Küçük şehirde öğrenci olmak, içinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda her ne kadar romantize edilmeye çalışılsa da arka planında “büyük” bir sorunlar yığınını barındırıyor. Küçük şehirlerdeki üniversiteler bizlere kendimizi bir “proje” olarak hissettiriyor ve zamanla bizi de küçültüyor. Tam da bu küçülmenin bir sonucu olarak kadın mücadelemiz de büyük bir darbe almış oluyor. Sessizleştiriliyoruz, görünmezleştiriliyoruz ama yine de var olmaya çalışıyoruz.
TOPLULUĞUMUZ BÜYÜK BİR İHTİYAÇTAN DOĞDU!
Sokaklar da kampüsler de bizler için birer savaş alanı gibiler. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği günden güne hayatımızın her alanında derinleşiyor ve tam da bu yüzden “toplumsal cinsiyet” konuşmamız gerekiyor. Biz üniversitemizde kurulmuş, kurulabilmiş ilk kadın çalışmaları topluluğuz. “Bilinç yükseltme” grupları gibi kendi sorunlarımızı bir masanın etrafında “hepimizin sorunu” haline getirerek doğduk. Yukarıda bahsettiğim küçük şehirde öğrenci olarak var olmanın getirdiği sorunlar bizi birbirimizden bihaber kılmıştı. Yaşanan bir düzine olay vardı ama birbirimizden haberimiz yoktu. Öfkeliydik, bu öfkeye tutunduk ve öfke umudumuz oldu. Geçen yılın mart ayından bu yana faaliyet yürüten topluluğumuz kaderin cilvesi olarak bu yıl Ayşenur ve İkbal’in canice aramızdan koparıldığı hafta resmiyetine kavuştu. O günden beri elimde olmadan düşünüp duruyorum: Atlatamadığımız böylesine bir trajediye seyirci olmasalardı, yetkililer yine de bana, bu topluluğa olumlu gözlerle bakacaklar mıydı? Ben anıt sayacın her gün bir saat gibi hiç geriye değil hep ileriye gittiğini onlara anlatabilecek miydim?
UMUTLARIMIZI BİRLİKTE YEŞERTİYORUZ
Korkmayın, birlikte var olacağız. İçimizde çok derinlere sirayet etmiş bir korku bize hükmediyor. Bunu da yine küçük şehirlerdeki öğrencilerde pik noktasında gözlemliyoruz. Bizleri ısrarla görmeyen, görmezden gelen, elini taşın altına koymak istemeyen sıra arkadaşlarımıza sesleniyorum: O taş bir gün hepimizi ezip geçmesin diye birlikte mücadele etmeliyiz! Hayal olmasını istemediğimiz umutlara sahibiz. Bizler kampüs içi ve kampüs dışındaki hayatlarımız, geleceğimizle ilgili hala pek çok umuda sahibiz. Umutlarımızı da birlikte yeşertiyor ve güçlendiriyoruz. Bundan yıllar sonrasında geriye dönüp baktığımızda bir grup üniversitelinin hayali olarak kalmaması konusunda da ısrarcı ve kararlıyız. Biz istiyoruz ki kampüsler tüm cinsel yönelim ve kimlikten her rengiyle tüm kadınlar için güvenli olsun, biz istiyoruz ki bir birey olarak arkamıza bakmadan okuldan eve dönebilelim, biz istiyoruz ki mücadelemiz hor görülmesin, yok sayılmasın. Umudumuz bugünden, yarından, senden ve bizden ibaret. Daima el ele, asla yalnız yürümeyeceğiz.