Özel hastane çetesi duruşmasında 8. gün sona erdi
Özel hastane çetesinin yargılanması 8. gününde tutuksuz sanıkların dinlenmesi ile sürdü. Hafta boyunca tutuksuz sanıkların dinlenmesi öngörülüyor.
![Özel hastane çetesi duruşmasında 8. gün sona erdi](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/277033.jpg)
Evrensel
Özel hastanelerin yenidoğan ünitelerinde SGK'den para almak amacıyla en az 10 bebeğin ölümüne neden olan özel hastane çetesinin yargılanmasına devam edildi. Duruşma 18 Kasım Pazartesi günü başlayarak 23 Kasım Cumartesi gününe kadar süren 6 günde tutuklu sanıklar dinlenmişti. Ara kararda tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verilmiş, bir sonraki duruşma dün başlamıştı. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada 22'si tutuklu 47 sanıktan 29'u dinlendi. Bugün devam eden duruşmada 5 sanık daha dinlendi ve bu hafta boyunca tutuksuz sanıkların dinlenmesi öngörülüyor.
"İLK DEFA DETAYLI BİR DENETİM GÖRDÜM"
Duruşmaya Şafak, Reyap, Medilife Beylikdüzü ve Medicalpark Göztepe Hastanelerinde çalışan yoğun bakım hemşiresi Ceren Hatice Kırım ile başladı. Kırım'a "3.basamak gösterildiğinden hastaların, sizinkilerin haberi var mı?" soruldu. Kırım, kendisinin hemşire olması sebebiyle durumu bilmediğini, basamak değiştiremeyeceğini iddia etti. Kırım'a "Her türlü işi yolsuzluğu her türlü usülsüzlüğü açığa çıkarttılar", "içeri atmasınlar yeter" ifadeleri soruldu. Kırım, "Çalıştığım yeri seviyordum, zarar gelsin istemedim", "İlk defa bu kadar detaylı bir denetim gördüm" dedi. Medisense'ten kendisine transfer edilen paraya dair ise "Gelen paranın kaynağını sorgulamadım pek", "Kıdem ücreti gibiydi" dedi. Yoğun bakım ünitesine kapasitenin üstünde alınan hastalardan Fırat Sarı'nın sorumlu olduğunu iddia etti. Fırat Sarı için kendi üzerine hat çıkarıp vermiş olmasını ise çocuk nöroloji ile ilgili bir şey olduğunu, o yüzden mantıklı geldiğini söyledi.
"RESMİ BİR ANLAŞMAMIZ YOKTU"
Duruşma Beylikdüzü Medilife Hastanesinin başhekimi Ahmet Atilla Yılmaz'ın ifadesi ile sürdü. Kamu kuruluşlarını dolandırma suçunu reddeden Yılmaz, “20 yıl devlet hastanesinde cerrah olarak çalışmış birinin SGK’yi dolandırması hayatın olağan akışına aykırı” dedi. Yoğun bakımdaki hasta sayısını artırarak ciro artırma iddiasına ilişkin ise "Hastanenin cirosunu artırmak bir başhekimin görevi değil" dedi. Yılmaz, Medisense şirketi ile aralarında resmi bir anlaşma bulunmadığını, sadece danışmanlık hizmeti aldıklarını ifade etti. SGK vekili durumun sadece bir konsültasyon hizmeti olamayacağını, durumun mevzuatlara aykırı olduğunu ifade etti. Yılmaz "Yenidoğan bebekleri mevzuattan daha çok önemsediğim içindir" dedi. Resmi bir anlaşma olmadan nasıl şirkete parayı ödedikleri Yılmaz'a sordu. Yılmaz, bunun kendisine değil, muhasebeye sorulması gerektiğini söyleyerek soruyu cevaplamadı.
Soru üzerine hastanenin daha önce defalarca SKG ve Sağlık Bakanlığı denetiminden geçtiğini, denetimlerde bir sorun çıkmadığını söyledi.
YENİ DOĞAN ÜNİTESİNDEKİ 6 AYLIK BEBEĞE GÜNLÜK 20 BİN TL İSTEMİŞLER
Daha sonra Opara bebeğin hayatını kaybettiği Birinci Hastanesinde 5 aylık hemşire olan Ayşe Gizem Büyükköleş dinlendi. Opara bebeğin 6 aylık olmasına rağmen yenidoğan yoğun bakım ünitesine kabul edilmesine ilişkin, "Doğukan (Taşçı) ve hocanın (Fırat Sarı) kabul ettiğini ve günlük aileden 20 bin TL alınacağını duydum" dedi.
Opara bebeğin 'gayet iyi' olduğu söylenerek kendilerine teslim edildiğini, iki defa kalbinin durduğunun kendilerine söylenmediğini ifade eden Büyükköleş, "Tuğçe (Toptemel) Doğukan'ı (Taşçı) aradı. Doğukan'ın doktoru arayacağını düşünmüştüm ama aradı mı bilmiyorum" dedi. Tuğçe Toptemel'le birlikte Opara bebek kötüleşince prop ve monitör aradıklarını, ancak bebeğin ölme riskine rağmen kendilerine prop verilmediğini ifade eden Büyükköleş, hastanenin çocuk doktoru Şeyhmus Çelik'in mesai saatleri içerisinde çoğu zaman hastanede olmadığını söyledi. Gece alanda doktor olmadığını, Hakan Doğukan Taşçı'nın doktor gibi bilgi verdiğine şahit olduğunu söyleyen Toptemel; hasta kabulü yapılırken doktorların alanda olmadığı zamanlarda doktorların aranarak bebeklerin hemşireler tarafından kabul edildiğini iddia etti. Büyükköleş, Şeyhmus Çelik'in kaşesinin başkaları tarafından kullanıldığını duyduğunu söyledi.
Monitörlerin iyi çalışmadığını, alanda malzeme eksiğinin çok olduğunu ifade eden Büyükköleş; savcılık ifadesinde söylediği "geçmişe dönük epikrizleri tamamlamamızı istiyorlar" cümlesine binaen "epikriz nedir bilmiyorum, hemşire gözlem raporu demek istedim" dedi. Büyükköleş'in avukatı Büyükköleş'in sağlık kurulu raporunda kusurulu bulunmadığını ifade etti. Ardından duruşmaya 40 dakika ara verildi.
"TAŞÇI İŞİNİ YAPMAMASINA RAĞMEN FIRAT SARI ONU ÇALIŞTIRMAYA DEVAM ETTİ"
Duruşma Birinci Hastanesinin Çocuk Hastalıkları Uzmanı Doktor Şeyhmus Çelik'in ifadesi ile sürdü. Bu dosyada emek veren herkese teşekkür ederek başlayan Çelik, 38 senelik hekim olduğunu söyleyerek çalıştığı yerleri anlattı. Çelik, iddianamaede yer alan Duygu, Silivri Kolan, Güney ve Birinci Hastanelerinde çalıştı. Hakan Doğukan Taşçı'nın hastalardan komisyon aldığı sebebiyle Taşçı'yı değiştirmek için Sarı'yı aradığında Sarı'nın cevap vermediğini iddia etti. Taşçı'nın Fırat Sarı tarafından hastanede görevlendirildiğinden beri hemşirelik görevini yapmadığını söyleyen Çelik, Fırat Sarı'nın ifadesinin yanlış olduğunu, kendisine düzenli bir ödedme yapmadıklarını söyledi. Fırat Sarı'yı Esenyurt Devlet Hastanesinde çalıştığı zamandan tanıdığını ifade eden Çelik, Hakan Doğukan Taşçı'nın hasta yakınlarına ve 112 Acil çalışanlarına kendisini "Şeyhmus Çelik" olarak tanıttığını ve hasta kabul ettiğini söyledi. HTS incelemelerine göre 08.00'de iş başı yapmış olmasına rağmen 12.00'de Çorlu Reyap Hastanesinde olduğunu hatırlatan Çelik, "Fırat Sarı'ya defalarca Hakan Doğukan Taşçı'yı işten almasını, geldiğinden beri servisin düzenini bozduğunu söylememe rağmen işine devam ettirdi" dedi. Bir el-bilek ameliyatı geçirdiği için notlarını epikriz için hemşirelerin bilgisayara geçirdiğini iddia eden Çelik, sonrasında gözden geçirip e-imza ile yolladığını söyledi. Ölümünden sorumlu tutulduğu Kaya bebeğe ilişkin; hem Güney hem Birinci Hastanesinde görevlendirildiğini ifade etti.
PARA İSTİYOR DİYE DOKTOR ÇAĞIRMAMIŞLAR
Birinci Hastanesindeyken Güney Hastanesindeki işinin sonlandırıldığını, yerine Hilda Keykubad'ın görevlendirildiğini öğrendiği için işe gitmediğini söyleyen Çelik, Kaya bebekle ilgili bir şey bilmediğini söyledi. Ayrıca Kaya bebeğin vefat etmesi durumunda Giyasettin Mert Özdemir'in bebeğin doktoru olarak Keykubad'ı değil Çelik'i göstermeleri talımatını verdiğini iddia etti. Serdarova bebeğe ilişkin ise bebeğin ameliyat edilmesi için sevk edilmemesine ilişkin, hastane bulmaya çalıştıklarını, ailenin maddi durumunun olmadığını, Anadolu yakasında bir hastanenin "parası varsa gelsin" dediğini iddia etti. Bebeğin gün boyu damardan ilaç alması gerektiğini o nedenle hastanede kaldığını, ailenin mevcut durumu ile ameliyat ettirecek hastane bulamadığını iddia etti. Kendisinin çocuk hastalıkları doktoru olduğunu, kalp hastası çocuğa müdahale edemeyeceğini öne süren Çelik; ücret karşılığı çocuk kardiyoloji uzmanının geldiğini söyledi, hakimin neden doktor çağrılmadığına ilişkin soruya "Parayı kim verecek?" diye cevap verdi.
Çelik, mesai saatlerinde hastanede olmadığına ilişkin iddiaları reddetti, "Hepsi yalan" dedi. Kaşesini yeni doğan ünitesinde bırakmak zorunda olduğunu ifade eden Çelik, kendi kaşesiyle iş yapılmış olabileceğini söyledi, 112'de kendi isminin kullanıldığını bilmediğini ifade etti. Aslında mesai saatlerinden sonra çocuk doktoru bulunması gerektiğini ifade eden Çelik, kendisi dışında çocuk doktoru olmadığını söyledi. Çelik, Güney Hastanesi'nde günde 2 saat çalışmasına rağmen 7/24 tüm yatışların kendi kaşesiyle işlemlerin yapıldığını ifade etti, "Böyle olduğunu bilsem çalışmazdım" dedi.
“EPİKRİZLERİ ŞEHMUZ ÇELİK YAZMIYORDU”
Sanık tıbbi sekreter Gözde Kul Yadigar mahkemedeki savunmasında, yenidoğan birimine başka bir birimde sorun yaşadığı için geçtiğini belirterek şunları söyledi:
“Orada bir Whatsapp grubu vardı. Ben her zaman alanda olmuyordum. Bana 24 saati dolan hastaların kanını girmemi isterlerdi, boş formları koyardım, sevk esnasında gelen belgeleri koyuyordum. Ben işlemim bitince alandan çıkıyordum. Bebek geliyordu bir anda, haberim olmuyordu. Bu Whatsapp grubunu öğrendim. Gruba dahil olmak istedim. Bu süreçte hastalardan bilgim olsun diye gruba eklendim. Sadece 112 değil EMT diye özel bir ambulans var. Özel hastenelerden hasta geliyordu.
Epikrizleri kesinlikle Şehmuz Çelik yazmıyordu. Yazan kişi Fırat Sarı ile bu şekilde anlaştığını söylüyordu. İşletmelerde böyle oluyor sandım. Epikrizlerde basamak listesi var. Bir Exel tablosu var yattığı gün ve taburcu olduğu gün yazıyor. Cansu Hanım'ın doldurduğu Exel’i kopyalayıp atıyordum. Cansu Hanım bana epikrizleri yazıyordu bana da at diyordu. Benim yaptığım işlem bu kadardı. Şehmuz alanda duruyordum diyor ya sadece iki üç günde bir geliyordu. Gelse bile uğruyordu, odasına giriyordu.”
“JEST OLARAK ATILMIŞ BİR PARAYDI”
Yadigar şunları söyledi: “Maaşımı Birinci Hastanesinden alıyordum. Kesinlikle maddi bir menfaatim yoktur. Hesabımdaki para akşının sebebi şuydu; bir gün Fırat Sarı geldi, kantinde bir şeyler alırken, 'Hocam bizde para yok nerde olacak' dedim, 'Madem paran yokmuş, ben sana atayım' dedi. Jest olarak atılmış bir paraydı.
Fehmi Alperen'in bize hasta yölendirdiğini biliyordum. Ay sonu basamak tablosunu istiyorlardı. Bir kez Gıyasettin Mert istemişti, normalde Fehmi Alperen istiyordu. Ben bayramda izne çıktım döndüğümde Cansu Hanım yerine Hasan Basri gelmişti. Sürekli kaos çıkarıyordu. Fırat Sarı, problem olacağını bildiği için sorumlu hemşirenin değişeceğini söyledi. Hakan Doğukan Taşçı'nın geleceğini söyledi. Doğukan geldi. SGK denetime başladığında Doğukan'a bir görev verildi. Her gün denetim oluyordu. SGK'den dosya istendi. Doğukan odaya geldi, 'Size yapmanız gerekenleri anlatıcam' diyerek bize bir şeyler anlattı, görevler verdi. Bazı kişiler yapmak istemedi. Doğukan, 'Bana da birileri yap dedi' dedi.
EVRAKLARIN DEĞİŞTİRİLMESİ İÇİN BİR ODA AYARLANMIŞ
Ben bir şeylerin değiştirildiğini anladım. Doğukan bana 'Sana bir liste vericem bunların epikrizlerini basar mısın?' dedi. Bir baktım kızların her boşluğunda bir şeyler yazdırılmaya başlandı. Duydum ki aşağıda bir oda ayarlanmış. Odada evrakların yapılacağı söylendi. Süreç uzadı evraklar yetişmedi. Doğukan ve Hasan Basri'nin yapmadığı söylendi. Bir ekip kuruldu, çarşafların düzenleneceği söylendi. Lise mezunuyum ama salak da değilim, bu durumun normal olmadığını anladım. Aileme de saçma sapan şeyler olduğunu söyledim, delil toplamaya çalıştım. Epikrizleri yazmadım diyorlar da eski epikrizler yırtıldı her yer çarşaftı. Ben bunlara ne diyebilirdim? Diyemem beni işimden ederlerdi. Ben delil toplama aşamasına geçtim. Bunlar orada işlem yaparken çaktırmadan delil toplamaya başladım. Delillerim kolluk kuvvetlerinde mevcut. Bu ekipte başta Hasan Basri vardı, neden yapmak istemediklerini bilmiyorum. Sonra başka bir ekip kurdular.
YENİ EKİP KURDULAR, EKİPTE EMİNE AVCI DA VARDI
O ekipte tanımadığım kişiler de vardı. Emine Avcı da sürekli kontrole geliyordu. 'Dosyalar yetişti mi?' diye soruyordu. Sümeyye Nur da (Fırat Sarı'nın sekreteri) o ekipte vardı. Yetiştiremedikleri zaman bana dönüp 'Gözde niye hâlâ sisteme atmadınız?' diye soruyorlardı. Bir şablon vardı. Bir exel tablosu oluşturuldu. Bana, 'Bundan sonra şablon oluşturacaksın bana mail atacaksın ben sana epikrizleri atıcam sen de bunları sisteme atacaksın' dendi. Şablonda hastanın adı soyadı, kilosu, kullandığı ilaçlar yazıyordu. Şablonları oluşturduktan sonra kaydedip sonrasında hastanenin açtığı Cansu Akyıldırım adına olan maile attım. Bu şablonu kabul etmediğimde olay büyüdü Fırat Sarı'ya kadar ulaşıldı. Hasan'a yapamayacağım dedim. Sonrasında mailleri attım. Hasan Basri bana atıyordu, kopyalayıp sisteme atıyordum. Delil topladıktan sonra gerekli şikayetimi yapacaktım. Başka arkadaşlara da mobing yapılıyordu. Baktım dosyadaki kan gazları koparılıyor orada bir cihaz vardı, oradan kan gazları basılıyor. Bunun delil olarak işime yarayacağını düşündüm. Ben delilleri toplamaya çalışırken denetim geldi. Dosyalar toplanmaya başlandı. Sonrasında Vatan Emniyet'ten arandım, ifadeye çağırıldım. Ben sadece Fırat Sarı ve İlker Gönen alındı sanıyordum. Alana gittiğimde kimse yoktu. İfade vermeye gittim. Gece 12'ye kadar bekledim. Sen git dosyan çok uzun denildi. Beni arayacaklarını söylediler, kimse aramadı. Bir gün gece eve geldim kapı çaldı, ifademi vermeye götürecekler diye düşündüm çıktım.”
“EPİKRİZLER DEĞİŞTİRİLİYORDU”
Mahkeme başkanı, "Epikrizleri siz sisteme girdikten sonra ne oluyordu" diye sordu. Sanık, "Doğukan sabah gelince hastaların basamaklarını yazıyordu. Ben basamakları atıyordum, ertesi gün gelince bakıyordum, basamaklar değişmiş. Doğukan'a söylüyordum, 'Ne olacak iki tuşla düzeltirsin' diyordu. Düzeltiyordum, doktor buna göre epikriz yazıyordu. Yine farklı oluyordu. Basamaklar ikisi arasında değişiyordu. Kontrol etmek zorunda kalıyordum" dedi. Sanık Yadigar, “Şehmuz Çelik, 'İlaçları istesinler diye e-imzamı bırakıyordum' dedi ama biz sistemden ilaç istiyorduk. E- imza ile ilaç istemiyorduk” dedi.
Duruşmaya, yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
SANIKLAR HANGİ SUÇLARDAN YARGILANIYOR?
İddianamede, Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" suçlamalarıyla, 11 kez "resmi belgede sahtecilik" suçu ile cezalandırılması isteniyor. İki isim hakkında toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
112 Ambulans Şoförü Gıyasettin Mert Özdemir hakkında "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası; 18 kişi hakkında da bebeklerin ölümüne ilişkin "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" suçundan 10 ila 437 yıl 6 ay arasında hapis cezası isteniyor. (İstanbul/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et