22. ölüm yıldönümü | Bir sis çanı: Melih Cevdet Anday
Şairin, şiirin, edebiyatın bir görevi vardır Melih Cevdet’in gözünde: Gerçekleri olduğu gibi aktarmak.
Orhan Veli (soldan birinci), Oktay Rıfat (soldan üçüncü), Melih Cevdet Anday (soldan dördüncü) ve üçlünün yanındaki diğer kişi Şinasi isimli bir arkadaşlarıdır | Fotoğraf: Beykoz Belediye Başkanlığı Yayınları
Tarık ÖZYILDIRIM
“Ona bir kitap vereceğim/ Rahatını kaçırmak için…”¹ Bu dizelerin sahibi Melih Cevdet Anday, bizlere nice şiirler, romanlar, tiyatrolar, denemeler bırakır; rahatımızı kaçırmak için, karanlığın içinde bir sis çanı olmak için, insanoğlunun zifiri zamanlarında eşitsizliğe, savaşa, haksızlığa karşı uykumuzu bölmek için.
ŞİİRİN DEVRİMCİ HAREKETİ
Melih Cevdet, şiire 11-12 yaşlarında Kadıköy Ortaokulunda başlar. Şiirler, hikayeler yazıp arkadaşlarıyla değiş tokuş eder. Edebiyata olan bu bağını evdekilerle paylaşmaz. Babasının onun şiirlerini küçümsemesinden korkar ve yazdıklarını çocuk yüreğine sığdırır. Melih Cevdet, daha sonra ailesiyle birlikte Ankara’ya gider ve Ankara Gazi Lisesine kaydolur. Delikanlılık çağının en güzel yıllarını, burada tanıştığı Orhan Veli ve Oktay Rifat ’la yaşar. “Tanışmamız galiba 1931 yılına düşer. Liseyi bir mektepte okuduk. Benden bir sınıf yukarıdaydı. Kimi dersten kaçar, demiryoluna iner, ahşap istasyon binasında şiirden, tiyatrodan konuşurduk. ‘Sesimiz’ adlı okul dergisinde şiirler yazardık. Delikanlılığımızın hemen bütün güzel günleri bir arada geçti.”²
Melih Cevdet’in ilk şiirleri geleneksel tarzdadır. Bu dönem için “Şiire ustasız başlamış bir o zamanım ben. İlk şiirim ölçülü, uyaklıydı”³ der. Ölçülü, uyaklı ilk şiiri “Ukde” 1936’da Varlık dergisinde yayımlanır. “Bir gün ışığa döner yaprak,/ Üzümler kızarır kütükte,/ Elbette diner bu sağanak,/ Kaybolur içimdeki ukde.”¹
Melih Cevdet; Oktay Rifat ve Orhan Veli’yle çağdaş Türk şiirinin en devrimci hareketini başlatırlar. 21-22 yaşlarında bu üç genç, geleneksel şiire kafa tutar. Melih Cevdet, Garipçilerin geleneksel şiire kafa tutuşunu şöyle dile getirir: “Dünyayı şakaya alıyorduk. Gerçekten devrimci bir şiir olduğunu sonradan anladım. Çünkü bu şiir alaydan çıkmıştı. Alay etmezseniz bir şey çıkaramazsınız. Biz düpedüz alay ettik.”²
Geleneksel şiire kazan kaldıran genç şairler; birçok alaya, hakarete karşın şiiri temelden değiştireceklerine inanırlar. 1937’de başlayan bu asi şiir hareketi 1941’de “Garip” adlı ortak şiir kitabıyla bir manifestoya dönüşür. Artık şiirde ne kafiye ne ölçü ne de sanatlı bir söyleyiş vardır. Şiir; sıradan insanın, sıradan hallerini anlatır. “Bir misafirliğe gitsem/ Bana temiz bir yatak yapsalar/ Her şeyi, adımı bile unutup, Uyusam…”¹
UYUYAMAYACAKSIN
1940’lı yıllara gelindiğine Melih Cevdet, Garip akımının sosyalist bir şairi olarak görür kendini. Garip şairlerine yöneltilen “CHP diktasının şairleri” etiketini bir çırpıda yırtıp atmak istercesine şiirler yazar. Polislerce takip edilen, işten atılan, sürgün edilen bir şair nasıl olur da iktidar partisinin bir şairi olabilir ? diye sorar insanlara ve şu dizeler dökülür dilinden: “İşsizliğin yeniden başladı/ Açlığın, susuzluğun da/ … Dayan bre Melih…”¹
Kendilerine yöneltilen suçlamalara şöyle cevap verir: “Nâzım Hikmet şiirlerini şu veya bu tarzda sürdürmek isteyenler, bizi politik içerikten yoksun saymaları yanlıştır. Bizim politik bir içeriğimiz vardır bu solcu bir içeriktir. Bu yüzden polis bizi izlerdi. Beni o ara Balıkesir’in Ömerköyü’ne sürdüler. Altı kez işimden oldum.”²
Melih Cevdet; 1946’da yayımlanan ilk şiir kitabı "Rahatı Kaçan Ağaç”, ardından “Telgrafhane” ve “Yanyana” kitaplarıyla nereden gelirse gelsin zulme, haksızlığa karşı şiirini hazır olda bekletir. Melih Cevdet, ağabey dediği Nâzım Hikmet gibi şiirde slogan atmaz ama içindeki sosyalist inançla şiirler yazar. “Nâzım Hikmet’in temsil ettiği şiir yüksek sesli şiirdir. Hitabet gibidir, meydanlarda okunur. Bizimki odada okunacak şiirdir, günlük konuşma gibidir. Bu açıdan bakıldığında hitabet dediğim şiirde kahramanlar yücelikleriyle gösterir kendini. Bizim şiirimizde alelade adamlar vardır.”²
Şairin, şiirin, edebiyatın bir görevi vardır Melih Cevdet’in gözünde: Gerçekleri olduğu gibi aktarmak. “Bir şiirde, bir hikayede, bir romanda, bir piyeste memleketimize ait acı bir gerçek gördüler mi köpürüyorlar; sanatkarları bozgunculukla, yurdunu sevmemekle suçluyorlar.”⁴ İnsan olmanın, sorumlu olmak olduğu gerçeğiyle hareket eden Melih Cevdet, insanın insanca yaşaması için kalemine var gücüyle sarılır ve bir aydın portresi çizer. “Uyumayacaksın/ Memleketinin hali/ Seni seslerle uyandıracak/ Oturup yazacaksın/ Çünkü sen artık o sen değilsin/…Uyuyamayacaksın/ Düzelmeden memleketin hali/ Düzelmeden dünyanın hali/ Gözüne uyku giremez ki.../ Uyumayacaksın/ Bir sis çanı gibi gecenin içinde/Ta gün ışıyıncaya kadar/Vakur metin sade/ Çalacaksın.”¹
BİR ÇİFT GÜVERCİN HAVALANSA
Melih Cevdet, 1956’da yayımlanan “Yanyana” adlı şiir kitabıyla bu zulüm, bu haksızlık, bu işkence neden diyerek dünya şiir tarihinin en aydınlık şiirlerinden birine imza atar: “Anı”
ABD emperyalizmine başkaldıran Amerika Komünist Parti Üyesi Julius ve Ethel Rosenberg çiftinin hikayesidir bu şiir. Rosenbergler Ruslara ajanlık yaptıkları gerekçe gösterilerek idama mahkum edilirler. Suçsuz yere idama gitmeleri, dünyada büyük tepki toplar. Brecht, Sartre gibi aydınlar kampanyalar başlatır. Bu gelişmeler üzerine suçlarını kabul etmeleri durumunda idam edilmeyecekleri söylenir. Rosenberg çifti ise bu iftiraları asla kabul etmeyeceklerini söyleyerek geride iki çocuk bırakarak evlilik yıl dönümlerinden bir gün sonra 19 Haziran 1953’te elektrikli sandalyede idam edilirler. Melih Cevdet de bu onurlu duruşu, “Anı” şiiriyle selamlar. “…Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm / Kahramanlıklar okudum tarihte / Çağımıza yakışan vakur, sade / Davranışınız geliyor aklıma / Bir çift güvercin havalansa / Yanık yanık koksa karanfil / Değil unutulur şey değil / Çaresiz geliyor aklıma.”¹
Umut bir ağaçtır, gökleri sarar dizleriyle başlayan “Yanyana” adlı şiir kitabı komünist propaganda yaptığı gerekçesiyle toplatılır. Melih Cevdet, kitabın toplatılmasını şöyle anlatır: “ 1956’da basılmış olan Yanyana adlı şiir kitabım Türk Ceza Yasası’nın 142. maddesine aykırı görülerek toplatılmış ve yedi buçuk yıl hapis cezası istemiyle dava açılmıştı.” Kitapta, bilirkişi raporuyla komünist propaganda sayılan “Olsun da Gör” şiirindeki “Yazık olur bu düş yarı kalırsa / Barış günü insan hakkı yenirse / Köroğlu'nun sözü dinlenmelidir / Sivas ilinin Banaz köyünden /Pir Sultan Abdal dirilmelidir…”¹ dizeleridir. Kitap, kısa bir süre sonra bilirkişinin değişmesiyle aklanır.
OZAN DEĞİŞİR, DEĞİŞTİRİR
Melih Cevdet, 1960 sonrası “ Ozan icat etmez, keşfetmez, değiştirir” düşüncesine uygun olarak şiirinin yatağını değiştirir. Somutun egemenliğinden soyuta geçer. Kolları Bağlı Odysseus, Göçebe Denizin Üstünde, Teknenin Ölümü, Ölümsüzlük Ardında Gılgamış gibi şiir kitaplarıyla insan-doğa ilişkisi üzerine yeni bir dil oluşturur.” İşte avuç avuç serpiyorum bütün/ Sözcükleri kuşlara, gül diplerine,/ Güneşin dudağına, sıçrayan sabahın/ Eteğine, kırmızı kadifesine kayaların…”¹
Ömrüm var oldukça şiir yazdım diyen Melih Cevdet, 22 yıl önce 28 Kasım 2002’de ardında kalanlara selam ederek aramızdan ayrılır. O çok sevdiği Orhan Veli ve Oktay Rifat’la ahşap istasyon binasında delikanlılıklarının en güzel çağında olduğu gibi gülüp şiir yazmaya devam ediyorlardır belki de… Kim bilir? “Dört kişi parkta çektirmişiz,/ Ben, Orhan, Oktay, bir de Şinasi.../ Anlaşılan sonbahar/ Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli/ Yapraksız arkamızdaki ağaçlar...” ¹
¹Melih Cevdet Anday, Bütün Şiirleri, Everest Yayınları, 7. Baskı, İstanbul, 2024
²Melih Cevdet Anday, Kalabalığı Şiiri, Everest Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2016
³Melih Cevdet Anday, Şiir Yaşantısı, Everest Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2022
⁴Melih Cevdet Anday, Suçumuz Edebiyat, Everest Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2017