Taşeron evlerinde kış vakti: Birlik olan işçiler üşümezler
Tuzla’da taşeron evinde kalan Urfalı Tersane İşçisi Mahmut, soğukla kavgasını "tir tir titrediğimiz zamanlarda, çakmakla parmaklarımızı ısıtıyoruz" diyerek anlatıyor.
Hasan Can BİLİCİ
Murat UYSAL
Kış gelip kapıya dayandı, gölgeden kaçanların sığındıkları güneş de artık ısıtmıyor. Hele bir de gece oldu mu İstanbul’un o kalabalığından eser kalmıyor, koca meydanlar ıssızlaşıyor, erkenden iniyor kepenkler, seyyar satıcılar boş sokaklarda beklemekten usanıyor. Elleri ceplerinde, başları boyunlarına iyice gömülmüş, kat kat giyinmiş insanların adımları ısınacak bir yere varabilmek için büyüyor, hızla geçiyorlar sokaklardan, caddelerden…
Gün boyu koca bir geminin içinde temizlik yapan gurbetçi Tersane İşçisi Mahmut Tahta’nın günü bitip kaldığı yere gelince de soğukla kavgası bitmiyor. Urfa’dan İstanbul’a 7 ay önce gelen Mahmut, Tuzla’da bir taşeron evinde* kalıyor.
20-25 METREKAREDE 10 KİŞİ
Ev dediğimize bakmayın, kepengiyle, camekanıyla, korkuluklarıyla aslında dükkan burası. İncecik bir duvarla ortadan ikiye bölünmüş, içine ranzalar atılmış, lavabosuna sistem kurulmuş, duş da eklenmiş, arkaya bir ocak koyulmuş, oraya da mutfak denilmiş. Dükkanın kapısından girince dip dibe 4 ranza karşılıyor bizi, 8 kişinin kalması için yapılmış, yatakların 1’i boş 7 kişi kalıyor. Arkaya geçiyoruz, 6 kişinin kalması için 3 ranza da burada var, 3 kişi kalıyor. Toplamda 20-25 metrekare dükkanda 10 kişi kalıyor. 10 tersane işçisinin, kimi temizlikçi, kimi kaynakçı, kimi taşçı… Sabah erken saatte hep beraber tersanenin yolunu tutuyorlar, aynı taşeronun altında çalışıyorlar.
"TERSANE DENİNCE BAŞTA TEDİRGİN OLDUM"
Mahmut’un ilk tersane deneyimi bu. Bundan önce Urfa’da Özak Tekstil’de çalışırken patronun baskısına, mobbingine karşı direnişe geçmiş, onlarca arkadaşıyla 80 gün boyunca sendika seçme özgürlükleri için, insanca çalışma ve yaşam koşulları için mücadele etmişti. 80 günlük direnişin ardından 5-6 ay çalışmadığını, harçlığını 2’nci el telefon alıp satarak çıkardığını anlatan Mahmut, İstanbul’da çalışan dayısının yanına gidip çalışması üzerine tavsiye alınca dayısını aramış: “Tersanede çalıştığını öğrenince başta tedirgin oldum, gelmek istemedim. Tersanede önceden arkadaşlarım çalışıyordu, onlar tersane için ‘Tersane demek ölüm yeri demek’ diyordu. Öyledir de zaten kelle koltukta yaşıyorsun. Buna rağmen denemek istedim, en kötü 15-20 gün çalışıp dönerim dedim.”
Dayısı telefonda Mahmut’a kalacak yerin olduğunu, sadece yemeğinin kendisine ait olduğunu söylemiş: “Kaldığımız yer patronun yeri, taşeronun evi. Aslında bir ev değil de yani bir ambar gibi düşün ambarı ikiye bölmüşler, lavabosunu yapmışlar. Zaten lavabo ile banyo aynı. Ranzalar atmış, askeriye usulü, ben askerdeyken bile 4 kişilik koğuşlarda kalıyordum. Şu an şurada 7 kişiyiz, arka tarafta da şu an için 3 kişi var. 10 kişi kalıyoruz ama toplamda 14 kişilik yer yapmışlar.”
FATURA FAZLA GELİNCE PATRON SIKIŞTIRIYOR
Dükkandan bozma bu yerde iyiden iyiye kendini hissettiren kışı şöyle anlatıyor Mahmut: “Son 15-20 gündür her gün boğazımdan şikayetçiyim, üşüyorum, titriyorum, boğazım ağrıyor. Şurada kapının hemen yanında kalıyorum, kapı açıldığı zaman yine tir tir titriyoruz. Kimileri de ranzalarını battaniyelerle kapatarak hem gizlilik sağlıyor hem de soğuktan korunmaya çalışıyor. Elbette ısınabilmek için parasını verip elektrikli soba da alabilirsin ama fatura biraz fazla geldiğinde patron, ‘Ne yaptınız, niye bu kadar geldi?’ diye soruyor. Isınacağız tabii donuyoruz.”
Gün 24 saat, tersane işi ağır iş. Bazı günler çalışma saatleri fazla mesailerle birlikte 13 saate kadar çıkıyor: “Dükkana geldiğinde duşunu alıyorsun, bir çay yapıp çayını içiyorsun ancak 10-15 dakika ailenle görüşebiliyorsun. Sonra zaten uykun geliyor, yatıyorsun. Sıcak su var, yine de dışarı çıktığında soğuk oluyor. Kendini iyi kurutman lazım. Sıra da bekliyoruz bazen, hepimizin fazla mesaiye kaldığı günler oluyor, 10 kişi birden geliyoruz dükkana hemen üstünü çıkarıp giren kazanıyor duşu. Kimi arkadaşların duşu çok sürüyor. Kimisinin de 5 dakika sürüyor.”
TERSANE İŞÇİSİNE EV VERİLMEMESİ PATRONA YARIYOR
Tuzla’da tersane işçisine ev verilmediğini söylüyor Mahmut, “Tersane işçisi insan değilmiş gibi muamele ediyorlar. Halbuki işçi ne yapacak, evini mi yiyecek? Ev bulamıyoruz, böyle olunca mecbur bu adamın yanında çalışıyorsun. Bu da patrona yarıyor tabii. Kalacak yeri o sağlıyor, olmasa sokaktasın” diyor. Yakın zamanda mahallede bir evi sormuş, 18 bin lira kira istemişler, “Ailemi buraya getirince en düşük 10 bin lira yesem, ediyor 28 bin lira. Aylık en düşük 50 bin lira almam lazım ki ailemi getireyim. Böyle bir şey düşünmüyorum, İstanbul gibi yerde aileyle yaşamak çok zor” diyor.
Üşüdükleri tek yer taşeron evi mi? “Değil” diyor Mahmut, tersanede gün boyu demir blokların üstündeler, “Gemide bazen tir tir titrediğimiz zamanlar oluyor, bazen parmaklarımız tutmuyor, çakmağı parmağımıza tutuyoruz ki parmaklarımız ısınsın” diye anlatıyor. Kendisini tersaneye getirenin borçları olduğunu söylüyor Mahmut, “Şükürler olsun borcum bitti. Bundan sonra gelirsem bile 1 ay kalırım, geri döner sonra bir daha gelirim. Artık kafamız rahat. Gurbet çekilmez” diyor.
"YA BİRLİK OLACAKLAR YA ÜŞÜMEYE DEVAM EDECEKLER"
Mahmut tersanelerde 7 ay geçirdi. Eşi 2’nci çocuğuna hamile, artık yolculuk vakti. “Elveda İstanbul” diyor, el sallıyor. Giderken geride kalan arkadaşlarına şu sözleri bırakıyor gülerek: “İşçiler ya birlik olacaklar, kendi ayaklarının üstünde duracaklar ya da üşümeye devam edecekler. Birlik olsunlar bence, birlik olurlarsa üşümezler, belki bir elektrikli soba alırlar, ne kadar ki bir elektrikli soba?”
TAŞERON EVLERİ
Tersane işçileri bugün barınabilmek için birçok farklı yol deniyor. Geçmişte para biriktirecek kadar kazanan tersane işçileri şimdilerde insanca barınabilecek kadar dahi ücret alamıyor. İki ranza atılan her dört duvar arasına pansiyon deniyor. Gurbetten gelen işçiler genellikle bu dükkandan bozma pansiyonlarda kalıyor. Bir pansiyonda kalan işçi sayısı çoğu zaman 10’un üzerinde oluyor. Gurbetten gelen işçiler için bir başka seçenek ise son zamanlarda popüler olan taşeron evleri. Bu evleri taşeronlar tutup işçileri kendileri yerleştiriyor. Tek başına eve çıkması imkansız olan tersane işçisi için ev arama derdinden kurtulması taşeron evlerini cazip kılıyor. Taşeronların ise bu evlerden kârı ise istikrarlı emek. Bu evler sayesinde işçiye adeta pranga vuran taşeron, tersanelerde yaygın olan taşeron değiştirme (İşçinin bir firmadan başka bir firmaya geçmesi) olayının önüne geçiyor. İstediği zaman eve girip işçiyi yatağından çıkarma özgürlüğüne erişen taşeron, kemik kadroyu bu evler sayesinde oluşturuyor.