Aykırının sesi Oscar Wilde
Yaşamının her anında, sivri diliyle dini, siyaseti, demokrasiyi, eğitimi hedef tahtası haline getiren Wilde'ın yazdıklarıyla bir süre sonra İngiliz burjuva sınıfı kendisini hedef tahtasına koyar.

Oscar Wilde. (Fotoğraf: Wikimedia Commons)
Tarık ÖZYILDIRIM
İngiliz edebiyatının en aykırı seslerinden Oscar Wilde, sanatın ve sanatçının, özgür ortamda yaratıcı gücünün artacağına inanır: “Sanatta da politikada olduğu gibi bütün devrimlerin tek kökeni vardır; insan adına daha soylu bir yaşam biçimine, daha özgür ifade yöntemi ve imkânına duyulan arzu.”¹
AZ İNSAN YAŞAR
Wilde, 1854 yılının 16 Ekim tarihinde Dublin’de doğar. Sanatla iç içe olan bir aile ortamında büyüyen Wilde; kendine özgü, aykırı, nüktedan kalemiyle İngiliz edebiyatına şiirler, tiyatrolar, romanlar kazandırır. Yaşamının her anında, sivri diliyle dini, siyaseti, demokrasiyi, eğitimi hedef tahtası haline getiren Wilde, bir süre sonra yaşamıyla ve yazdıklarıyla İngiliz burjuva sınıfına kendisini hedef tahtası yapar.
Az insan yaşar diyerek yaşamının merkezine zevk ve mutluluğu koyan Wilde, edebiyatını kendi ruhundan parçalarla süsler. Yaşamındaki aykırılıkları ise şu cümleyle özetler” Asla günlüğüm olmadan seyahat edemem, çünkü trende okumak için her zaman sansasyonel bir şey lazım olur.”¹
Wilde, sansasyonel yaşamının izlerini eserlerine yansıtır. En bilinen eseri “ Dorian Dray’in Portresi” bu yansımanın en çarpıcı örneğini teşkil eder. İngiltere’de Lippicot’s Monthly Magazine dergisinin editörü Stoddard, 1889 yılında Wilde’den dergi için kısa bir roman yazmasını ister. Wilde da romanı altı ayda tamamlar. Roman, derginin 1890 yılındaki temmuz sayısında hem İngiltere’de hem de Amerika’da yayımlanır. Editör, romandaki eşcinsellik ve cinsellik ögeleri nedeniyle Wilde haber vermeden 500’e yakın kelimeyi romandan çıkarır. Bu sansüre rağmen, roman yayımlanır yayımlanmaz İngiltere’de yer yerinden oynar. Roman üzerine birbiri ardına sertçe eleştiriler gelir. Yüz kızartıcı, kaba ve hastalıklı bir roman olarak adlandırılır. Özellikle romanda geçen, Ressam Basil Hallward’in Dorian Gray’e tutkusunu anlatan paragraf eşcinsellik eleştirilerinin merkezini oluşturur. “ Seni tanıdığım andan itibaren, bende olağanüstü bir etki bıraktın. Seni delice, coşkunca, anlamsızca sevdiğimi tamamen kabul ediyorum. Konuştuğun herkesi kıskanıyordum, seni yalnızca kendime istiyordum.” ²
Wilde, bu romanıyla bir portre üzerinden insan ruhunda yaşanan krizlere tercüman olmak ister. Fakat hem roman hem Wilde, birden hedef tahtası haline gelir ve romanın edebi değeri ikinci plana atılır. Wilde, yapılan bütün eleştirilere cevap olarak kitabın 1891 yılında yapılan ilk baskısında manifesto niteliğinde bir ön söz ekler:” Ahlaksız ya da ahlak dışı yazılmış kitap diye bir şey yoktur. Kitaplar ya iyi yazılır ya da kötü yazılır. Hepsi bu.” ²
HERKES ÖLDÜRÜR SEVDİĞİNİ
Sansasyonel bir yaşamı Oscar Wilde istese de başı beladan kurtulmaz. Alfred Douglas adlı gençle yaşadığı ilişki yüzünden Victorya Dönemi İngilteresi’nde çıkan “Ağır Ahlaksızlık Yasası” ile eşcinsellik suçlamasıyla 1895 yılının Mayıs ayında 2 yıl ceza alır. Dava sürecinde, Wilde’n eşcinselliğine kanıt olarak “Dorian Gray’in Portresi” romanı da gösterilir.
Ağır ahlaksızlık suçuyla Wilde, Reading Zindanında iki yıl hepse mahkûm edilir. Bu hapisliği sırasında eşini öldürdüğü için idama mahkûm edilen Kraliyet Süvari Birliğinden Charles Thomas Wooldridge’yi gözlemleme fırsatı bulur. Eşi Laura Ellen’i öldürdüğü için ıstırap içerisinde olan Charles, avukatının cezanın erteleme girişimlerini reddederek bir an önce idamın gerçekleşmesini ister. 7 Temmuz 1896 sabahı idam edilen Charles’in ardından Wilde, hapisten çıktıktan o meşhur “ Reading Zindanı Baladı”nı yazar.
Kitap, 1898 yılının Ocak ayında C.3.3. (Wilde, hapishanede C blok 3. Kat,3 no’lu odada kalır) imzasıyla yayımlanır. Kitap çok kısa sürede -bir buçuk yılda- yedi baskı yapar ve yedinci baskıda Oscar Wilde kendi adını kullanır.
“Oysa herkes öldürür sevdiğini/ Bunu böyle bilin/ Kimi hazin bir bakışla öldürür /Kimi latif bir sözle / Korkaklar öperek öldürür/ Yürekliler kılıç darbeleriyle” ³
“Reading Zindanı Baladı” 6 bölümden oluşur. İlk 4 bölümde Wilde, Charles’in idam öncesini, idamını ve idam sonrasının anlatırken 5. bölümde hapishane koşullarında insanların acınası durumlarını gözler önüne serer.
“Ve şunu bilirim/ Ve herkes bilsin isterim/ İnsan eliyle yapılan her bir hapishane/ Utanç tuğlalarıyla örülmüştür/ İnsanın insana yaptığını İsa görmesi diye/ Demir parmaklıklarla sarılmıştır.”³
Her daim zevkin, mutluluğun peşinde olan Wilde, hapishanede yaşadıklarıyla kalbin, gözyaşının peşine düşer. “ Hapse girdiğimde kalbim taş gibiydi, düşündüğüm sadece kendi zevkimdi. Ama şimdi kalbim kırıldı, yüreğime merhamet girdi. Şimdi anlıyorum ki acımak dünyadaki en büyük en güzel şey.”¹
Wilde, hayatının son yıllarını kırgınlıklar içerisinde geçirir. Elinde avucunda ne varsa içkiye harcar ve nihayetinde 30 Kasım 1900 yılında Fransa’da bir otel odasında, tüm zevkleri tattım dediği dünyaya veda eder.
“Huzura erdi şimdi biçare adam/ Huzura ya erdi ya erecek/ Onu kızdıracak bir şey yok artık/ Dehşet de güpegündüz gezinmeyecek /Çünkü onun yaşadığı ışıksız topraklara/ Ne güneş doğacak ne ay ışığı düşecek…” ³
1Oscar Wilde, Yalnız Sıkıcı İnsanlar Kahvaltıda Parıldar, Can Yayınları 13.Baskı 2024 İstanbul
2Oscar Wilde, Dorian Gray’in Portresi, Can Yayınları 51 Baskı 2024 İstanbul
3Oscar Wilde , Reading Zindanı Baladı, Can Yayınları 3. Baskı 2024 İstanbul
Evrensel'i Takip Et