Üniversiteli kadınlar buluştu: Şiddete karşı birlikte mücadele edelim
İstanbul'da üniversiteli kadınlar açık oturumda bir araya geldi. Kadınlar sorunları ve çözüm yollarını tartıştı.
Fotoğraf: Evrensel
İstanbul'daki üniversitelerin kadın çalışmaları toplulukları ve kulüpleri, İstanbul Barosu Konferans salonunda 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ardından açık oturum düzenledi.
İstanbul'da bulunan birçok üniversitenin kadın çalışmaları topluluk ve kulüplerinin katıldığı açık oturumda; Mor Çatı gönüllüsü Avukat Ceren Akkaya, İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Avukat Yelda Koçak, Ekmek ve Gül Editörü Elif Turgut, Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Adile Doğan konuşma yaptı. Açık oturumun moderatörlüğünü ise Yıldız Teknik Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğundan Nilay Ulaş yaptı.
“GEÇTİĞİMİZ YIL BİRÇOK KADIN ADLİ YARDIMDAN YARARLANAMADI”
25 Kasım’ın tarihinin anılarak başlandığı etkinlikte ilk sözü Av. Ceren Akkaya aldı. Kadına yönelik şiddetle mücadele ederken, mücadelenin içinde güçlendiğini anlatan Akkaya, “Mor Çatı, devletin yürütmesi gereken sığınak konusunda faaliyet yürüten tek kadın derneği. Bazen bir kadın sadece haklarını öğrenmek için arıyor. Bu gibi küçük görünen uygulamalar çok kıymetli” dedi.
“BİR KADININ HEM KENDİNE HEM ÇOCUKLARINA YETEBİLECEĞİNİ GÖRDÜK”
Mesleğe başladığı ilk yıllarda şiddet içinde yaşamak zorunda kalan kadınların aslında ne kadar güçlü olduğunu gördüğünden bahseden Ceren Akkaya, en zorlandığı vakalardan birini, “Çok genç ve 4 çocuğu olan bir kadının ağır bir şiddet hikayesi vardı. Ekonomik, fiziksel ve cinsel olmak üzere her açıdan şiddet yaşamış. Bu şiddet sarmalından daha öncesinde çıkmaya çalışsa da yeterince destek göremediği için kocasının evine geri dönmüştü. Ancak derneğimizle bir kadına destek olunduğunda nasıl ayakta kalabildiği, 4 çocuğuna ve kendine yetebildiğini gördük. Bugün hâlâ gizliliği korunuyor. Bu davanın en zor kısmı çocukların ve babanın görüşmesi ile ilgili kısımdaki hakim görüşünü kırmaktı. Bunun gibi birçok örnek var.
Av. Yelda Koçak, ise “Baro kadınlara adli yardım uygulamasının bir alanıdır. İstanbul Barosuna başvuran yurttaşların ekonomik durumu yeterli olmayanlar ücretsiz avukatlardan yararlanabilmektedir. Dava sürecindeki dosya ücretlerinin karşılanması da adli yardıma dahil. Bu kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir ayrıntıdır. Bütçe sebebiyle geçtiğimiz yıllarda birçok kadının bu uygulamadan yararlanamadığını gördük ve bunun önüne geçmeye çalışıyoruz” diye anlattı.
“EKMEK İSTİYORUZ GÜL DE”
Ekmek ve Gül'ü kadınların bir kürsüsü haline getirmeyi amaçladıklarını söyleyen Ekmek ve Gül Editörü Elif Turgut, “Öncelikle Ekmek ve Gül'ün adını nereden aldığını söylemek istiyorum. Biz yayına ilk başladığımızda işçi ve emekçi kadınların ‘Ekmek istiyoruz, gül de’ sözüne ve mücadele deneyimine sırtımızı yasladığımızı göstermek istedik. Bu söz yaşamın tüm alanlarında kendimiz için, biraz da ayağımızı bastığımız yeri göstermek için önemli. Ekmek ve Gül TV de ilk yayına başladığı zaman kadınların bir kürsü olarak burayı kullanabildiği ve iş yerlerinde mahallerde kadınların kendine ait alanları yaratabildiği bir dayanak olabilmekti amacımız. Ekmek ve Gül’ü sadece yayıncılık olarak düşünmemeliyiz, aynı zamanda kadınların örgütlenmelerinin bir aracı olarak da ortaya çıkmaktadır. Kadınların yaşam alanlarını kendi örgütlenmeleriyle yeniden kurabilecekleri bir alan olarak tarif edebiliriz” ifadelerini kullandı.
İstanbul surlarda gerçekleşen kadın cinayetlerinin ardından üniversiteli ve işçi kadınların birleşerek ses çıkardığını söyleyen Adile Doğan, “Derneğimiz de tam olarak bunun göbeğinde. Biz kadınlarla birlikte mücadelemizi büyüterek öğrendik. Şu anda Pendik’te olmamıza rağmen İstanbul'un birçok alanından bize ulaşan kadınların olduğu bir dernek olduk. İşçi kadınlar var, servise binerken korkan tedirgin olan kadınlar var ve biz tam bu kadınların mücadelesinin ve örgütlülüğünün dayanağıyla yürüyoruz” şeklinde konuştu.
“DERNEK KADINLARIN NEFES ALDIKLARI ALANA DÖNÜŞTÜ”
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinin kuruluşunu 300 kadınla ilan ettiklerini ve sonrasında Ekmek ve Gül sayesinde seslerini yükselttiklerini söyleyen Adile Doğan, “İlk kurduğumuz zamanlar devlet-sistem, yer yer bazı erkekler bizi bir dernek olarak kabul etmediler, neredeyse iki yılımızı aldı bu kabul. Bizim ısrar ve inadımız AKP’nin seçimlerde birinci geldiği mahallede bu algıyı kırdı. Mahallemiz sanayi mahallesi ve işçi kadınların olduğu bir yer. Bu kadınların sosyalleşebileceği, hiçbir alan yok. Derneğimiz kadınlar için yaşam demek. Çünkü çocuğunun beslenme sorununu gündem ediyor, davasını takip ediyor. Örneğin birkaç seçim döneminde yerelden kim muhtar olacak, kim meclis üyesi olacak meselesinin kadınlara danışılmadan konuşulmadığı bir dernek haline geldi.
Örneğin uyuşturucu meselesi çok yaygın, kadına yönelik şiddet meselesinde Pendik ilk sırada. Ancak bu yaşananların karşısında sürekli olarak ses çıkaran kadınlar var, tek bir kadın bir haksızlığa uğradığında bu derneğin varlığı caydırıcı sonuçlar doğurmakta. Bu yoksulluk döneminde çok fazla işçi işten çıkarılıyor, birçoğu da kadın. Bu kadınlar gelip derneğimizde tartışıyor, birbirimize nasıl destek olabiliriz sorusu konuşuluyor” dedi.
Üniversiteli kadınların sorularına cevap veren konuşmacılar, kendi alanlarından örnekleri ve mücadele deneyimlerini anlattı.
Açık oturumun ardından kolaj atölyesi ve konser gerçekleşti. (İstanbul/EVRENSEL)