Üniversiteler dökülüyor
Üniversiteler akademik nitelik ve koşullar açısından daha kötü hâle geliyor. Uluslararası sıralamalarda Türkiye üniversiteleri silinirken öğrenciler yurttan yemekhaneye pek çok sorunla karşı karşıya.
Fotoğraf: Evrensel
Türkiye’de 131 devlet üniversitesi, 78 vakıf üniversitesi var. 2002 yılında devlet üniversitesi sayısı 68, vakıf üniversitesi sayısı 25’ti. Yani 22 senede devlet üniversitesi sayısı yüzde 92, vakıf üniversitesi sayısı yüzde 212 arttı. Üniversiteler apartman boşluklarından kent merkezine uzak boş arsalara kadar durmadan yayılırken iktidar hızla türeyen bu üniversite biçimleriyle ve devasa artışla övünmekten geri durmuyor.
Ancak üniversite sayısı hızla artarken üniversitelerin akademik nitelikleri, bilimsel eğitim kaliteleri gün geçtikçe düşüyor. Üniversiteleri akademik ile bilimsel yeterliliğine göre değerlendiren ve sıralayan Quacquarelli Symonds (QS) World Ranking listesine göre 1000 üniversite arasında Türkiye’den 2015’te ve 2016’da 10; 2017 ve 2018’de 11; 2019’da yeniden 10; 2020, 2021 ve 2022’de 9, 2023’te 8, 2024’te 10 üniversite bulunuyor. Times Higher Education (THE) listesine göre ilk binde Türkiye’den 2015’te, 2016’da 11, 2017’de 17, 2018’de 16, 2019’a 12, 2020, 2021 ve 2022’de 22, 2023’te 13, 2024’te 11 üniversite bulunuyor. University Ranking by Academic Performance’ın (URAP) 2023’ün aralık ayında yayımladığı listede ise ilk 500’de Türkiye’den herhangi bir üniversite bulunmuyor. ÖSYM’nin bu sene yayımladığı tercih kılavuzuna göre devlet üniversitelerinde yer alan 1453 bölümde profesör bulunmuyor.
Akademik nitelikle beraber üniversitelerin fiziki koşulları da katlanılamaz hâle geliyor. Pek çok üniversitede ne yurt kapasitesi ne kütüphanelerin niteliği ne de kampüs içi diğer olanaklar yeterli. “Kamuda tasarruf tedbirleri” kapsamında eğitim ve öğrenci bütçesinden yapılan kesintiler ise durumu daha kötü hâle getiriyor. Öğrenciler sınavdayken elektrikler gidiyor, sınıfları su basıyor, öğrenciler dakikalarca ring sırası bekliyor, yemekhanedeki yemek miktarı öğrencilere yetmiyor, havalar soğumuş olsa da çoğu üniversitede kaloriferler açılmış değil. Tüm bunlar sürerken başta öğrenci temsilciliği kurulları (ÖTK), öğrenci kulüpleri olmak üzere yan yana gelen öğrencilere yönelik baskılar da sürekli artıyor.
İstanbul’un 5 köklü üniversitesi İstanbul Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Galatasaray Üniversitesinden öğrenciler üniversitelerinde yaşanan sorunları Evrensel’e anlattı.
Bu üniversitelere ayrılan bütçeler ve 2024 bütçesine kıyasla artış miktarları şöyle: İstanbul Üniversitesine 14 milyar 49 milyon 774 bin (yüzde 32 artış), Boğaziçi Üniversitesi 4 milyar 235 milyon 942 bin (yüzde 43 artış), Yıldız Teknik Üniversitesi 4 milyar 404 milyon 476 bin (yüzde 45.8 artış), Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi 1 milyar 761 milyon 626 bin (yüzde 127.8 artış), Galatasaray Üniversitesi 1 milyar 99 milyon 50 bin (yüzde 57.6 artış). (İstanbul/EVRENSEL)
SINIFLARI SU BASIYOR, ÇALIŞACAK ALAN YOK
YTÜ öğrencileri
Yıldız Teknik Üniversitesinde (YTÜ) güz eğitim döneminin sonlarına yaklaşırken, kampüslerde yaşanan sorunlar öğrencilerin yaşamlarını giderek daha fazla etkiliyor. Özellikle sınav haftalarında bu sorunlar krize dönüşerek eğitim hayatını sekteye uğratacak boyuta ulaşıyor.
"KAMPÜSTE SÜREKLİ İNŞAAT GÜRÜLTÜSÜ VAR"
Mimarlık Bölümü öğrencisi Elif, teorik derslerde sağlanan kaynakların yetersiz olduğunu ve sınıf kapasitelerinin eğitimin niteliğini düşürdüğünü belirterek, “Sınıflarımız çok kalabalık, dersleri dinlemek ve anlamak mümkün olmuyor. Hocalarımız ellerinden geleni yapsa da sınıf mevcudu yüzünden birebir iletişim kurma şansımız yok. Ayrıca, bazı dersler için gerekli kaynaklar kütüphanede bile bulunmuyor. Daha fazla desteğe ve kaynaklara ihtiyacımız var” dedi.
Biyomühendislik Bölümü öğrencisi Faruk ise kampüste süren inşaatlara tepki gösterdi. Sınav esnasında inşaat gürültüsüne maruz kaldıklarını söyleyen Faruk, “Bu durum sadece bir kez yaşanmadı, dönem boyunca devam eden bir sorun haline geldi. Her sınavda bu şekilde bir aksaklık yaşayacağımız korkusuyla giriyoruz. Eğitim hayatımızın en kritik anlarında bu tür sorunlar olmamalı” dedi.
SINIFI SU BASTI, ELEKTRİKLER GİTTİ
Kimya Metalurji Fakültesi öğrencisi Nisa, altyapı ve hijyen eksikliklerini anlattı. Kaloriferlerden taşan su nedeniyle sınavın ortasında dersliği su bastığını ve elektriklerin kesildiğini söyleyen Nisa, “Soğuk sınıfta sınav yapmak çok zorlayıcıydı. Ayrıca, sınıfların temizliği konusunda ciddi eksiklikler var. Masa ve sandalyeler toz içinde. Tuvaletler ise genelde kullanılamayacak durumda” diye konuştu.
İstatistik Bölümü öğrencisi Beyza, kütüphanede uygulanmaya başlanan rezervasyon sistemini şöyle anlattı: “Bu sisteme dair yeterince bilgi verilmedi. Kütüphane sıcak olması dışında çalışmaya uygun değil. Masaları dolu, sessiz bir ortam yok. Alternatif alanlar da kısıtlı, çünkü diğer kütüphane tadilatta. Bu durum sınav haftalarında bizi ciddi anlamda zorluyor. Daha fazla çalışma alanına ihtiyaç var.”
"TADİLAT SIRASINDA KAZA GEÇİREN ARKADAŞLARIMIZ VAR"
Beyza kampüsler arası ulaşımın da yeterli olmadığını söyledi. Beşiktaş ve Davutpaşa kampüsleri arasındaki ring seferlerinin düzensiz olduğunu ifade eden Beyza, “Bu durum bizi çok zorluyor. Araçlarda çoğu zaman yer bulamıyoruz ve derse geç kalıyoruz. Seferler sıklaştırılmalı, ek seferler konulmalı. Bu çözülmedikçe ulaşım çilesi yaşayacağız” dedi.
İnşaat Mühendisliği öğrencisi Cihan dönem başından beri devam eden tadilatın pek çok aksaklığa neden olmasının kabul edilemeyeceğini vurguladı. Üniversite yönetiminin tadilatı tatil döneminde tamamlaması gerektiğini söyleyen Cihan, “Hem güvenlik hem de derslerin verimliliği açısından ciddi sorunlar yaşadık. Tadilat alanlarına erişim kapatılmadığı için birkaç arkadaşımız ufak kazalar bile geçirdi” ifadelerini kullandı.
Cihan bu sorunların çözülmesi için karar mekanizmalarının demokratikleşmesi ve öğrenci temsilcilerinin sürece katılması gerektiğini vurgulayarak, “Örneğin, tadilat kararları alınırken bizlere danışılmadı. Bu kadar uzun süreceği ya da bizi bu denli etkileyeceği konusunda hiçbir bilgilendirme yapılmadı. Öğrenci taleplerine değer verilmiyor” dedi.
YURTLARDA TAHTA KURUSU VE PİRE SALGINI VAR
BOUN öğrencileri
Boğaziçi Üniversitesinde (BOUN) ise öğrenciler döneme bilimsel ve demokratik eğitim talebiyle ders boykotlarıyla başladı. Üniversitede ayrıca pek çok altyapı sorunu da boy gösteriyor. Evrensel’e konuşan Eğitim Sen temsilcisi, kamuda tasarruf tedbirleri kapsamında servislerinin kaldırıldığını anlattı: “Hem kampüs içindeki öğrenci servislerinin hem de çalışan servislerinin yılbaşında biten anlaşmadan sonra yenilenmeyeceğini öğrendik. Hızlıca imza kampanyası başlattık, Boğaziçi Üniversitesinde çalışanların büyük çoğunluğunun tepkisiyle karar geri çekildi. Tasarruf adı altında eğitim ve ulaşım haklarımızın budanmasına izin vermeyeceğiz, bütçenin sağlık, eğitim gibi kamusal hizmetlere ayrılmasını talep ediyoruz.”
Endüstri Mühendisliği Bölümünden bir öğrenci de yurt koşullarının her geçen gün kötüleşmesinden bahsetti. Sürekli pire ve tahtakurusu salgını yaşadıklarını belirten öğrenci; çöplerin belli sürelerde toplanmadığını, ortak kullanılan tuvaletlerin temizlenmediğini anlattı. Yurtların birçoğunda sineklik dahi olmadığını, yurtlarda akrep dahi gördüklerini söyleyen öğrenci, “Çamaşır makinesi sıraları bitmiyor. Yurt odalarında kalan kişi sayısı ciddi oranda artıyor. Eskiden tuvalet peçeteleri odalara bırakılırken artık tasarruf tedbirleri kapsamında yalnızca tuvaletlere konacak. Bu sorunları konuşmak için bir forum düzenledik ve herkesin bu sorunlardan mustarip olduğunu gördük” dedi.
"DERS ÇALIŞMAYA KAFELERE GİTMEK ZORUNDAYIZ"
Kütüphanenin aylardır tadilatta olması ve ‘tasarruf’ nedeniyle inşaat bitiş tarihinin ertelenmesiyle öğrenciler çalışacak alan da bulamıyor. Öğrencinin kafelerde para ödeyerek çalıştığını ifade eden öğrenci, “Bu da her gün para harcayabilenler için geçerli. Bu durum eğitimimizi baltalıyor, sürekli alternatif yollar aramak zorundayız. Artık bu sorun çözülmeli çünkü sabrımız kalmadı” dedi
"DERSTE MONTLA OTURUYORUZ"
Bir kimya mühendisliği öğrencisi de laboratuvar koşullarını anlattı. Gerekli araç gereçlerin 30-40 yıllık olduğunu söyleyen öğrenci, “Laboratuvarlarımızda kırılan araçlar bantla yapıştırılıyor. Uzun süredir değiştirilmeyen malzemeler kırıldığında dahi değiştirilmiyor. Bu eğitime ayrılması gereken bütçenin ayrılmadığını gözler önüne seriyor” diye konuştu.
Bir bilgisayar mühendisliği öğrencisi ise dersliklerde ve yurtlarda kaloriferlerin açılmadığını söyledi. Öğrencilerin kalorifer kazanlarının değiştirilmemesine tepki gösterdiğine anlam veremediğini söyleyen öğrenci, “Yapı İşleri Müdürlüğünden alınan bilgilere göre henüz sipariş edilen kalorifer kazanları gelmeden eskilerin sökülmesi sonucu kaloriferler açılamıyor. Birçok bina ısınmıyor, öğrenciler derslere montla giriyor” dedi.
"HER ALANI KAPATIYORLAR, KULLANMAMIZI ENGELLİYORLAR"
İÜ Öğrencileri
İstanbul Üniversitesinde (İÜ) bir dönemin sonuna yaklaşırken öğrencilerin karşılaştıkları sorunlar da çoğalıyor. Siyasal Bilgiler Fakültesinden Zeynep, Doğu Perinçek ve Metin katıldığı bir program için derslerinin iptal edildiğini söyledi, “Konferans salonu dersten bir gün önce elimizden alındı ve alternatif bir derslik sunulmadığı için ders alma hakkımız gasp edildi” dedi. İktisat fakültesinden Ahmet ise kamuda tasarruf tedbirlerinin üniversitelerini de vurduğunu anlattı: “Tasarruf edilen kaynağın nereye gittiği büyük bir soru işareti. Kamuda tasarruf paketiyle ‘tasarruf’ öğrencilerin cebinden alınıp rektörlük ve dekanlığın iktidarın propagandasını yapabilmek için kullanmak demek. Öğrenciler aylardır kantin katı tuvaletinden bile mahrum.”
"ÖTK ÜZERİNDEKİ BASKIYI ARTIRIYOR"
Fen fakültesinden Ezgi ise kulüplerin önündeki engelleri işaret ederek, “Dekanlık, öğrencilerin etkin bir biçimde faaliyet gösterdikleri, tartıştıkları kulüpleri itinayla göz ardı edip etkinliklerini gerçekleştirecekleri alanları vermiyor. Hükümetin üniversiteleri insan fabrikasına dönüştürme politikasına yedeklenen kulüplere tüm imkanlarını koşulsuz tanınıyor. Öğrencilerin sesini duyurma ve örgütlenme aracı ÖTK’nin önünde duruyor. Etkin ÖTK sürecine katılımları baskılamaya çalışıyor” dedi.
Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencisi Kaan da eğitime yeterli bütçe ayrılmamasına değiniyor. Bölümü için elzem olan televizyon stüdyosunun olmadığını ifade ederek, “Sinema salonu da söylenen tarih üzerinden haftalar geçmiş olmasına rağmen halen faaliyete başlamadı. Bu görüntü bizi okula ayrılan devasa bütçenin nerelere harcandığını sorgulamaya itiyor. Hijyen koşullarının da gözetilmemesi ve somut adımların atılmaması eğitim hayatımızı oldukça olumsuz etkiliyor” diye konuştu.
Son yıllarda toplumla beraber öğrencilerin da söz hakkının kısıtlandığını söyleyen Kaan, “Sorunlarımız hakkında konuşmak ve çözüm bulmak için ÖTK gibi mekanizmaları kullanmak isterken bu araçların etkisizleştirilmesine tanık oluyoruz. Bütçenin öğrencilere ayrılması ve ÖTK gibi mekanizmaların aktifleştirilmesi gerek” ifadelerini kullandı.
"ÜNİVERSİTE BÜTÇESİ NEREYE HARCANIYOR?"
Dilbilim Bölümü öğrencisi Salih, erişemedikleri imkanları şöyle anlatıyor: “Alanında çalışan bir hocamız olmadığı derslerden verim alamadığımız günler geçiriyoruz. Fakültemizin kütüphanesi 16.40’ta kapanıyor, diğer fakülte kütüphanelerine sıkışmak zorunda kalıyoruz. Kulüp etkinlikleri için ‘yer yok’ diyorlar, yandaş gruplara yer veriyorlar. Pek çok alanı ya kapatıyorlar ya da inşaata alıyorlar Kış bahçesini ve kantini kapattılar. En büyük bahçemizde inşaata başlandı, bu gürültü hocaları ve öğrencileri çok etkiliyor.” Tüm bunların öğrencileri direkt yurda ya da eve dönmeye veya okulun çevresinde vakit geçirmeye ittiğini ifade eden Salih, “Tabii bir de tuvalet konusu var. Türkiye'nin en çok ödenek alan üniversitelerden birinin bütçesinin bu sorunları çözmek yerine nereye harcandığı tam bir muamma” dedi.
ÖĞRENCİLER YEMEK YİYEMİYOR, ÇÖZÜM ‘ÖNERİSİ’ ZAM YAPMAK
GSÜ öğrencileri
Son iki hafta boyunca Galatasaray Üniversitesi (GSÜ) öğrencileri, yemek sayısının yetersizliği dolayısıyla yemekler erken tükendiğinden okullarında öğle ya da akşam yemeği yiyemedi. Yemekhanedeki yemek saatinin bitişi, normal şartlardaki bitiş saatinden iki saat öncesine kadar geriledi. Kantin fiyatlarının ve kampüs çevresindeki alternatiflerin pahalılığının da etkisiyle, yüzlerce öğrenci beslenme ihtiyacını karşılayamadı.
Rektörlükle görüşmeye giden bazı kulüp yönetimlerinin aktardığı bilgiye göre; yemek sayısının yetersizliği, yemek hizmet alım sözleşmesinde taahhüt edilen yemek sayısının, öğrenci sayısını karşılamamasından kaynaklanıyor. Üniversite yönetimi, bu sorunu çözmek yerine iki haftadır yemek miktarlarında azalmaya gitti.
‘ÇÖZÜM’ ÖĞÜN SAYISINI DÜŞÜRMEK YA DA ZAM YAPMAK
1 Şubat 2025-31 Ocak 2026 dönemi için ise başka problemlerin ortaya çıkma ihtimali oldukça yüksek. Merkezi bütçeden ayrılan ödenek, yemek hizmetlerini karşılamak için yeterli gelmiyor. Bu konuda rektörlüğün çözüm önerilerinden biri kahvaltı ve akşam yemeğini kaldırmak, öteki ise yemeklere yüksek oranda zam yapmak. Bütçe yetersizliği sorununu, öğrencilerin beslenme haklarını ellerinden alarak karşılamaya çalışan üniversite yönetimi; 30 TL civarında olan yemek ücretlerini 65-70, hatta 100 TL bandına yükseltebilir.
Öğrenciler ise beslenme haklarını kısıtlayan bu planlara karşı, gerçek ve mağduriyet yaratmayacak bir çözüm talep ediyor.
SANAT ÖĞRENCİLERİ ATÖLYEYİ KULLANAMIYOR
MSGSÜ öğrencileri
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde Seramik ve Cam Bölümü öğrencileri malzeme ve atölye saatlerinin yetersizliğinden mustarip.
Seramik ve cam bölümünden bir 2. sınıf öğrencisi atölye saatlerinin yeniden düzenlenmesini ve öğrencilere yeterli malzeme sağlanmasını talep ediyor: “Atölyelerin saat 16.30’da kapatılmasıyla ilgili en büyük problemimiz, çalışmalarımızın planladığımız şekilde yetişmemesi. Bu bölüm zamanın çok iyi kullanılmasını gerektiren bir bölüm olduğundan, atölyelerin bu kadar erken kapanması öğrencileri sıklıkla zorda bırakıyor. Örneğin yaptığımız çalışmalar üzerinde sabah derslerinden sonra bazen çalışmak istediğimizde ancak bir-iki saat kadar vaktimiz oluyor ve saat 16.30’a gelmeden önce temizlik paniğiyle toparlanmaya başlıyoruz. Ne istediğimiz hızda bir yol kat edebilmiş, ne de verimli bir şekilde üretebilmiş oluyoruz. Sabah erken saatlerde gelip bu verimi en azından o gün içinde sağlamaya çalışsak da olmuyor, yalnızca o gün içinde kalıyor. Özgürce çalışabileceğimiz bir saat dilimi olmamasının sonuçları maalesef çalışmalarımıza yansıyor.”