02 Aralık 2024 16:00
Son Güncellenme Tarihi: 02 Aralık 2024 13:00

Özel hastane çetesi yargılamasında 3. haftaya girildi | "Her hastane sahibi ciro artsın ister"

En az 10 bebeğin ölümüne neden olmakla suçlanan özel hastane çetesi yargılamasında 3. hafta başladı. İki hafta boyunca 44 sanık dinlendi. Duruşmanın 11. gününde 3 sanık ve mali sorumlular dinlendi.

Evrensel

Paylaş

Özel hastanelerin yenidoğan ünitelerinde SGK'den daha fazla para almak amacıyla en az 10 bebeğin ölümüne neden olan özel hastane çetesinin yargılamasında 3. haftaya girildi. Geçtiğimiz iki hafta boyunca tutuklu ve tutuksuz 44 sanık dinlendi. Bugün ise TRG Hospitalist Hastanesinin doktoru Mehmet Gürül, Genel Müdürü Murat Mantuç ve Başhekimi Volkan Karataş ile 'mali sorumlu' hastanelerin avukatları dinlendi. Duruşma dosyaya katılan ailelerin dinlenmesi için yarın 09.30'a ara verildi.    

"HASTANE İŞLETMECİSİ HASTANENİN DOLU OLMASINI İSTER"

TRG Hospitalist Hastanesinde doktor olan Mehmet Gürül'ün savunması ile duruşma başladı. Florya, Duygu, Bağcılar Medilife, Avrupa Şafak, Bağcılar Şafak ve en son TRG Hospitalist Hastanelerinde çalıştığını ifade eden Gürül; "danışmanlık" ve "işletme"nin farklı olduğunu iddia etti. Kendi ünitesini kendi yönettiğini öne süren Gürül, "Yoksa benim ünitemde başkasının hatası yüzünden doğacak bir malpraktis davasıyla karşı karşıya kalırım diye düşündüm" dedi. TRG Hospitalist'te hastaneden maaşının sigortanın yattığı miktarı alırken üstünü Medisense şirketinden aldığını ifade eden Gürül, "Avrupa ve Bağcılar Şafak'ta da Fırat Sarı'nın danışmanlık şirketi vardı ancak maaşların tümü hastane tarafından yatırılırdı" dedi. Fırat Sarı ile ortak olarak aldıkları ev sorulan Gürül, "Ortak ev aldık, 500 bin TL bende vardı, ondan da 500 bin TL borç aldım. 2 milyon TL'ye aldık, kentsel dönüşüme girer, değerlenir, kâr elde ederiz diye düşündüm" dedi.

Gürül, bu dosyada tek suçunun dış nöbetçileri (nöbete getirilen sigortasız hemşire) denetçilerden saklamak olduğunu iddia etti. Tapelerde yer alan "Telefonlar dinleniyor olabilir" gibi ifadeleri soruldu. Gürül, "Hekim jargonuyla konuştuğumuz bazı şeyler yanlış anlaşılabilirdi o yüzden dedim" dedi. Telefonla konuşurken "Whatsapp'a geçelim" gibi ifadelerine ilişkin ise "Müstehcen konular konuşacağızdır" dedi. Yine bir denetim öncesi "Dijital görüntüleri silin" ifadelerinin sorulduğu Gürül, "Entübasyon borusu çok ince. Bu borular bazen dijital kayıt dediğim röntgen sonuçlarında çıkmayabilir. O zaman entübe bebek, entübe değilmiş gibi çıkar; epikrizlere uymaz" dedi.   

TRG Hospitalist Müdürü Murat Mantuş'un Fırat Sarı'ya hasta sayısını ve ciroyu artırma baskısı yaptığını duyduğunu ifade eden Gürül, "Sonuçta bir hastanenin işletmecisi orada hasta sayısının fazla olmasını, hastanenin dolu olmasını ister" dedi. Neden Fırat Sarı'nın başka hastanelerde yaşanan sorunlara dair Gürül'ü aradığına dair soruya ise, "Ben mesleki olarak daha tecrübeli olduğum için aramıştır. Takdir almak için de aramış olabilir" diye yanıt verdi. 112 şoforü Gıyasettin Mert Özdemir'in kendisine bir hastanın yatışının uzatılmasını söylediği ve Gürün'ün detaylı bilgi verdiği tapeye dair ise, "Mert bana talimat veremez, ben 'sana ne' dememek, telefonda kırmamak için söylemişimdir" dedi. Hakan Doğukan Taşçı'nın nezarethanede ilaç satımının Fırat Sarı talimatıyla yapıldığını söylediğini iddia eden Gürül, curosurf ilacına ilişkin tüm tapelerde satışı engellemeye çalıştığını öne sürdü. Gürül'ün avukatı Gürül'ün tüm suçlardan beraatini talep etti. 

HASTANE MÜDÜRÜ MANTUŞ: HASTA İSTEDİM

Ardından TRG Hospitalist Hastanesi Genel Müdürü, Devlet Bahçeli'nin eski koruma müdürü ve eski polis Murat Mantuş'un savunması ile duruşma devam etti. 2022'nin Eylül ayında bu göreve başladığını, tıbbi herhangi bir eğitimi olmadığı için tüm kararları diğer hastane yöneticileri ile karar aldığını iddia etti. "Danışmanlık" anlaşmasını nasıl yaptıklarını anlatan Mantuş, yenidoğan doktoru arayışında oldukları zaman bu "danışmanlık" hizmetinden haberdar olduklarını söyledi.

Gıyasettin Mert Özdemir'in kendisine şirketin (Medisense) çalışanı olarak tanıtıldığını aktaran Mantuş, "Başta benden yüzde 20-25 gibi bir pay istediler. Ben bunu çok buldum. Daha sonra kabul ettiğimiz yüzde 15 içinde hekim ücreti de vardı. Hekim ücretinin bir kısmı hastane bir kısmı bu pay tarafından ödeniyordu" dedi. Fırat Sarı ile aralarında olan bir para transferinin borç ilişkisi olduğunu, Sarı'nın ödemeyi erken istediğini öne süren Mantuş; kendisi hakkında geçen tapelere ilişkin de "Benim mizacım serttir, herkes yanıma gelmez. İstedikleri işin hızlı hallolması için benim adımı kullanırlar, 'Murat Bey'in haberi var' gibi. Bu çok defa başıma gelmiştir" dedi. Mantuş, üstüne atılı tüm suçları reddetti. TRG Hospital'de hayatını kaybeden Kadan bebeğe hastanede doktor olmaması gerekçesiyle müdahale edilmediği iddiasını reddetti, Cansu Akyıldırım ve Dursun Eryılmaz'ın bebeğe müdahale ettiğini iddia etti.

Doktor Dursun Eryılmaz'ın Kadan bebeğin ailesine "kadın doğumcunuz tespit etseydi belki anne karnındayken müdahale edebilirdik" demesi üstüne kadın doğum doktoru olan Figen Babacan'ın tepkisiyle Fırat Sarı'yla arasında geçen "Bu hastanenin menfaatine uygun değil" ifadelerine "Aynı kurumda çalışan iki doktorun aileler önünde tartışması uygun değil demek istedim" dedi. Fırat Sarı ve Gıyasettin Mert Özdemir arasında geçen "abi bütün epikrizleri değiştirelim dedim, Murat çok iyi olur dedi" ifadelerine dair ise, "Biz böyle bir görüşme yapmadık" dedi. Yine aynı iki kişi arasında geçen "Murat şu an beni aradı sabah, beni mahvetti ciro düşük" ifadelerine dair ise, "Evet hasta istedim. "Hasta sayısı 19 da 29 da olsa biz hasta isteyeceğim, bir sistemim var" dedi. Mantuş, İstanbul'da bir salgın döneminde İl Sağlık Müdürlüğünden kendisinin arandığını, kapasite üstünde bebek kabul edilmesinin rica edildiğini iddia etti. 

Mantuş, hemşirelere Medisens tarafından hemşirelere yatırılan 'motivasyon ücreti'nden haberdar olmadığını söyledi. Hasan Basri Gök'ün hemşire Ceylan Çetin'den ilaç aldığını duyması üzerine Fırat Sarı'yı da uyardığını ifade etti.  

BAŞHEKİM: ANLAŞMANIN DETAYLARINI BİLMİYORDUM

Duruşmaya TRG Hospitalist Hastanesi Başhekimi Volkan Karataş'ın savunması ile sürdü. 12 yıl önce TRG Hospitalist Hastanesinde çalışmaya başladığını, 3 sene önce hastane el değiştirdiğinde 3 senelik başhekim olduğunu ifade eden Karataş, "Hizmeti esas gördüklerini ve sorumluluk bilinçleri olduğunu düşündüğüm için başhekimlik görevime devam ettim" dedi. İki doktorun ayrılması ile Ahmet Arıkan ve Esra Türkmen'in poliklinik ve yenidoğan bakıma geldiğini; daha sonrasında ise yeniden yoğun bakım ve çocuk doktoru arayışına girdiklerini söyledi. Sektörde bilinen danışmanlık şirketi ile görüştüklerini söyleyen Karataş, "İşletme mantığının doğru olmayacağını, kendi hemşirelerimizin kalmasını, danışmanlık hizmetinin doktor ve sorumlu hemşire ile sınırlı olması gerektiğini söyledim" dedi.

Diğer doktorların hekimlere ilişkin düşüncelerinin sonrasında Dursun Eryılmaz'ın işine son verildiğini ve Mehmet Gürül'ün göreve başladığını, sorumlu hemşirenin Cansu Akyıldırım olduğunu söyleyen Karataş; Dursun Eryılmaz'ın Kadan bebeğe müdahale ettiğini duruşmada öğrendiğini ifade etti. Hastanede 24 saat çocuk ve yenidoğan hekimlerinin olduğunu iddia eden Karataş, yoğun bakımda doktor olmayan tek gününün gözaltına alındıkları gün olduğunu söyledi. Erişkin yoğun bakımda çalışan ve bir başhekimlik maaşı almadığını söyleyen Karataş, Kadan bebek için anne karnındayken çeşitli tetkiklerin istendiğini ancak ailenin yapmadığını öne sürdü. 112 şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in ve hemşire Çağla Durmuş'u eskiden TRG Hospitalist Hastanesinde çalıştıkları için tanıdığını söyledi. Karataş, yoğun bakım ünitelerinin dolu olması şartıyla anlaşma imzalandığını bilmediğini iddia etti. 

Mantuş ve Karataş'ın avukatı "Türkiye’de herkesin bir gün sanık olacağını" söyleyerek, telefonun dinlendiği dönemlerde hastanelerin denetlendiğini ve uygunsuz bir durumun görülmediğini söyledi. Bu denetimleri gerçekleştirenlerin de dinlenmesi gerektiğini söyleyen avukat, "O dönemdeki İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünü yargılayabiliyorsanız, buyurun yargılayın" dedi. Avukat, dosyada otopsi ve adli tıp kurumu raporlarının eksik olmasını eleştirdi. 

"HASTANELERİN MARKA DEĞERİ YOK OLMUŞ DURUMDA"

Ardından malen sorumlu olan, tüzel kişilik hastanelerin avukatları savunmaları sundu. TRG Hospital Hastanesinin vekili, Medisense ile imzalanan anlaşma herhangi bi hukuksuzluk olmadığını iddia etti. SGK'nin ortaya çıkaracağı herhangi bir zararı şirketin faizi ile birlikte ödemeyi kabul ettiğini ifade eden vekil, zararın şirketten kaynaklı olup olmadığının belli olmadığını, bu nedenle detaylı savunma yapamadıklarını söyledi. İlerleyen safhalarda yeni belgelerin ortaya çıkması durumunda yeniden savunma yapacaklarını ifade etti.

Akabe Sağlık AŞ'ye ait Avcılar Hospital'in vekili de bebek Muhammet Kerem Topluoğlu'nun vefatına ilişkin hastaneden diğer sanıkların savunmalarını tekrarlayarak hastanenin herhangi bir sorumluluğu olmadığını iddia etti. Danışmanlık anlaşmalarının oldukça yaygın olduğunu, şehir hastanelerinde de bulunduğunu söyleyen avukat, Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü'ne bağlı Tıbbi Cihaz ve Tıbbi Hizmet Alımları Planlama Dairsei Başkanlığından bilgi alınmasını talep etti. Anlaşmaların hukuki olduğunu ifade eden avukat, "Özel hastanelerin doğası gereği kar elde etme amacı var, hukuki bir engel de yok" dedi. Teftiş kurulu raporunda Avcılar Hospital'in anlaşmasının ayrı tutulduğunu ifade eden avukat, ortada bir örgüt olmadığını düşündüklerini ve anlaşmanın hukuki olduğunu ileri sürdü. 

Doğamed Şirketine ait Doğa Hospital'e ilişkin söz alan vekil de iddianamede söz konusu suçlara ilişkin delil olmadığını, Hasan Basri Gök dışında hiçbir sanığın hastanenin işletme hastanesi olduğunu söylemediğini ifade etti.

Bağcılar Medilife Hastanesi vekili "Türkiye yargı tarihinde maddi gerçeklikten uzak bir dosyada maddi gerçekliğe ulaşmaya çalıştığımız bir ilkle karşı karşıyayız. Somut deliller olmadığı için neye ilişkin savunma yapacağımızı bilmiyoruz" dedi. Hastanelerin kapanaması nedeniyle yüzlerce kişinin işsiz kaldığını, hastanelerin 'marka değerinin' yok olduğunu iddia etti.

Reyap Hastanesi vekili 2024'te hastane kapanana kadar 186 bebek tedavi edildiğini, 2 bebeğin hayatını kaybettiğini, 2 bebeğin 112 ile sevk edildiğini söyledi. Hastanelerine "bebek dostu" ödüllerinin verilidiğini söyleyen avukat, Fırat Sarı'nın tıbbi bilgisnin yetersiz olduğu yönündeki iddialara katılmadıklarını söyledi. Hastanenin TMSF'ye devredilme ihtimali nedeniyle ilerleyen süreçte savunma yapamayacaklarını ifade etti.

Güney Hastanesi vekili henüz SGK'yi dolandırma suçunun nasıl işlendiği ve hastanelere göre nasıl özelleştiğinin anlaşılmamasından kaynaklı olarak yargılamanın bu şekilde süremeyeceğini ifade etti.

Beylikdüzü Medilife Hastanesi sahibi Yonca Sağlık Hizmetleri AŞ vekili, daha somut veriler dosyaya girince daha detaylı savunma yapmak için süre talep etti.

Avrupa Şafak Hastanesi ve İstanbul Şafak Hastanesi vekili, Bağcılar Şafak Hastanesi ile isim benzerliği olduğunu öne sürdü; bu hastanelerin kendi hasta sayısının yüksek olduğunu, 112 ile gelen hasta sayısının çok sınırlı olduğunu iddia etti. Hastanelerinin dosyaya dahil edilmesinin bir gerekçesi olmadığını söyledi.

SGK VE İKİ BAKANLIK KATILMA TALEBİNDE BULUNDU

SGK vekili, "Sanıklar tarafından oluşturulan örgüt ya da yapı her neyse kurumu zarara uğratmak amacıyla oluşturulmuştur" diyerek katılma talebinde bulundu. Sağlık Bakanlığı vekili de detaylı katılma beyanlarını dosyaya ilettiklerini söyledi, Bakanlığın zarar gördüğünü ifade ederek katılma talebinde bulundu. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili de 10 bebeğin hayatını kaybetmiş olması ve müşteki ailelerin bulunması nedeniyle katılma talebinde bulundu. Ardından müştekilerin dinlenmesi için duruşma yarın 9.30'a bırakıldı.

SANIKLAR HANGİ SUÇLARDAN YARGILANIYOR?

İddianamede, Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" suçlamalarıyla, 11 kez "resmi belgede sahtecilik" suçu ile cezalandırılması isteniyor. İki isim hakkında toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.

112 Ambulans Şoförü Gıyasettin Mert Özdemir hakkında "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası; 18 kişi hakkında da bebeklerin ölümüne ilişkin "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" suçundan 10 ila 437 yıl 6 ay arasında hapis cezası isteniyor. (İstanbul/EVRENSEL) 

ÖNCEKİ HABER

Fezleke sayısı milletvekillerini geçti

SONRAKİ HABER

SDG, Tel Rıfat ve Şehba halkını tahliye ediyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa