Suriye’deki saldırılar Arap basınında: ABD-İsrail-Türkiye planı mı?
Cihatçıların Suriye'deki saldırıları Arap basınında geniş yer aldı. Saldırıları “ABD-İsrail-Türkiye” planı olarak değerlendiren yorumlar, yeni savaşların kapıda olduğu değerlendirmeleri dikkat çekti.
Fotoğraf: Abdulfettah Hüseyin/AA
Yusuf ERTAŞ
Suriye’de, HTŞ tarafından başlatılan saldırı ve hızla Halep’e yönelmesi Arap basınında en öncelikli gündem maddesi oldu. Suriye ordusunun hiçbir çatışmaya girmeden alanı boşaltması 2014 yılında IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi karşısında silahlarını bırakan Irak ordusuna benzetildi. Saldırının zamanlamasına dikkat çekildi, tesadüfi olmadığının altı çizildi ve “Dış destek olmadan” bu kapsamda bir saldırının gerçekleşmesinin mümkün olmadığına vurgu yapıldı. Saldırıları “ABD-İsrail-Türkiye” planı olarak değerlendiren yorumlar ve yeni savaşların kapıda olduğuna dair değerlendirmeler dikkat çekti.
AL HALİC: DIŞ DESTEKSİZ MÜMKÜN DEĞİL
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli Al Halic Gazetesi Yazarı Yunus Sayid “Kartları karıştırma savaşları” başlıklı yazısında şu yorumu yaptı: “Kuzeybatı Suriye’de silahlı terörist grupların, özellikle BM tarafından ‘terör örgütü’ olarak tanımlanan ve adını Heyet Tahrir’uş Şam olarak değiştiren Nusra Cephesinin bu çapta bir saldırı düzenlemesi ve Halep’e kadar ulaşması, dış destek almaksızın ya da en azından yeni bir savaş başlatmak için yeşil ışık görmeksizin mümkün değil.”
YENİ SAVAŞLAR BÖLGENİN KAPISINDA
Sayid, “Doğru, Suriye hükümet güçleri ve müttefikleri bu ani ve hızlı harekattan şaşkınlığa uğradılar. Ancak aynı zamanda, böylesine iyi planlanmış bir saldırıya karşı yeterince hazırlıklı değillerdi” dediği yazısında şu ifadeleri kullandı: “Dikkat çeken bir diğer nokta ise bu saldırının Lübnan’daki ateşkesin hemen ardından gelmesi ve İsrail’in, Lübnan’da ateşkesin savaşın sona erdiği anlamına gelmediğini vurgulayan açıklamalarıdır. Bununla birlikte, Gazze’de benzer bir ateşkesin konuşulması ancak savaşın sona ermediğine dair mesajlar, bölgedeki savaşların sona erdirilmesinin henüz uzak bir hedef olduğunu ortaya koymaktadır.”
Sayid, aksine, bölgede yeni savaşların, haritaların ve dengelerin değişmesine yol açacak gelişmelerin kapıda olduğuna işaret ederek, “Bu durum, yıllardır konuşulan ve şimdi yeniden gündeme gelen yeni bir Ortadoğu düzenine mi işaret ediyor?” diye sordu.
RAİ AL YOUM: TÜRKİYE ONAYI OLMADAN MÜMKÜN DEĞİL
Filistinli Gazeteci ve Yazar Halid Al-Cayusi, Rai Al Youm gazetesindeki yazısında şu görüşlere yer verdi: “Gizemli bir sahne, şüpheli bir geri çekilme ve Suriye sahnesinde değişen bir tablo... Halep artık Suriye devletinin kontrolünde değil. Halep, silahlı muhalif gruplar (Heyet Tahrir’uş Şam) tarafından ‘Saldırganlığın caydırılması’ adını verdikleri bir operasyon kapsamında herhangi bir direnişle karşılaşmaksızın hızlı bir şekilde ele geçirildi. Bu gelişme, özellikle saldırının zamanlaması ve arkasında kimin olduğu konusunda pek çok soruyu beraberinde getirdi.”
Al-Cayusi, “Büyük bir tartışmaya yol açan Halep’in düşüşüyle ilgili bu tırmanışı kimlerin desteklediği sorusu ile ilgili olarak Türkiye’nin, en çok suçlanan taraf olarak ön plana çıktığına” işaret ederek şöyle yazdı: “Türkiye’nin desteklediği silahlı grupların, Türk onayı olmadan hareket etmeleri mümkün değil. 2020 yılında Rusya ve Türkiye arasında kabul edilen gerilimi azaltma anlaşması, Suriye’deki askeri çatışmayı durdurmuştu. Ancak bu anlaşmanın bozulması Türkiye’nin bu anlaşmadan vazgeçtiği veya ‘gruplarını’ artık kontrol edemediği anlamına gelebilir. Bu grupların, Suriye Savunma Bakanlığının iddialarına göre, orta büyüklükte silahlar ve insansız hava araçları (İHA) gibi gelişmiş ekipmanlara sahip olmaları dikkat çekiyor. Suriye halkı ise, bu grupların aniden bu tür silahlar ve eğitimleri nasıl elde ettiğini sorguluyor.”
EL WATAN: TÜRKİYE’NİN YENİ DENGELERİ TEST ETME ÇABASI
Suriye merkezli El Watan Gazetesi Yazarı Abdel Munaim Ali İsa, “Geçen çarşamba günü, Heyet Tahrir’uş Şam (eski Nusra Cephesi) ve ona bağlı grupların, Halep kırsalı ve şehri hedef alarak başlattığı saldırının, salı günü İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes anlaşmasının ilanıyla aynı zamana denk gelmesi tesadüf değildir” dedi. Yazar, “Bu bağlamda, Nusra’nın saldırısı, Türkiye’nin bu yeni dengeleri test etme çabası olarak görülüyor. Aynı zamanda, Türkiye, Rusya’nın ‘Astana süreci’nin artık amacına ulaşmadığına dair bir kanaate vararak, yeni bir çözüm platformu arayışına girmiş gibi görünüyor” yorumunu yaptı.
El WASAT: OLAYLAR TESADÜF DEĞİL
Kuveyt merkezli Al Wasat gazetesi Suriye’deki gelişmelerin tesadüfi olmadığına işaret etti. Gazetede şu görüşlere yer verildi: “Güney Lübnan’daki ateşkes yürürlüğe girer girmez Suriye’de savaş yeniden patlak verdi ve dikkatler yeniden Halep ve İdlib’e çevrilerek çatışmalar ve hızlı gelişmeler takip edildi; başta Halep olmak üzere rejimin kontrolündeki birçok şehir düştü. Şu anda yaşananların zamanlaması, bu olayların tesadüfen patlak vermediğini, birilerinin bunları yönlendirdiğini, desteklediğini, organize ettiğini ve kendi çıkarlarına hizmet eden uygun zamanlamayı seçtiğini gösteriyor. Sonunda kaybeden ise ne yazık ki yıllardır bu çatışmaların mağduru olan Suriye halkı oluyor.”
SAVT AL IRAK: ABD-TÜRKİYE-İSRAİL PROJESİ
Irak merkezli Savt Al Irak gazetesi, “Iraklı gözlemcilere göre, bu olaylar ABD, Türkiye ve İsrail’in, Rusya’nın nüfuzunu zayıflatmak, Türkiye’nin Suriye’deki etkisini genişletmek ve İsrail’in Golan Tepeleri cephesini güvence altına almak gibi amaçları olan bir uluslararası planın parçası olabilir. Bazı muhalif Suriyeli ve Türk analistler ise bu hareketliliğin dış müdahale olmaksızın bir halk ayaklanması olduğunu öne sürdü” diye yazdı.
YOUM ASSABA: KÜRESEL VE BÖLGESEL BİR ÇATIŞMANIN YANSIMASI
Mısır merkezli Youm Assaba Gazetesi Yazarı Ahmad Altayeb ise Lübnan’daki ateşkes ve şu anda Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler arasında gerçek bir bağ bulunduğunu belirterek ve şu değerlendirmelerde bulundu:
“Tüm göstergeler ve değerlendirmeler, bu bağlantının açıkça var olduğunu doğrulamaktadır. Başlangıçta, İsrail’in Suriye hava sahasına sızması, her şekilde Şam’ı zayıflatma çabası, özellikle Başbakan Benyamin Netanyahu’nun Ortadoğu’yu yeniden düzenlemeyi, İran ve bölgedeki vekillerini ortadan kaldırmayı hedeflediğini açıklamasıyla belirginleşiyor. Ayrıca, Netanyahu’nun, ateşkes anlaşmasını onaylarken Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a ‘Ateşle oynamaması’ uyarısı yaptığı tehdit de, dolaylı olarak Suriye’deki son tırmanışla bağlantılı olabilir. Ardından, tesadüf olarak değerlendirmesi zor bir sürpriz geldi: Silahlı grupların Halep ve Hama kırsalındaki kasabaları ele geçirmesi, bölgedeki çıkarların çatıştığını ve yerel güçlerin desteğiyle bu grupların aktif olarak sahada yer aldığını gösteriyor. Lübnan ve Suriye’deki gelişmeler arasındaki bu bağ, stratejik çıkarlar üzerine küresel ve bölgesel bir çatışmanın yansımasıdır. Bölgedeki farklı taraflar, kendi hedeflerini gerçekleştirmek için çalışırken, bu durum Suriye’nin sahasını daha da karmaşık hale getiriyor ve gelecekteki gelişmeleri tahmin etmeyi zorlaştırıyor.”