Özel hastane çetesi yargılamasında 12. gün | "Bebeğimizin öldüğünü fotoğrafını çekmek isteyince söylediler"
Özel hastanelerin yenidoğan ünitelerinde en az 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olmakla suçlanan özel hastane çetesinin duruşmasında bugün mağdur aileler dinlendi, savcı mütalaasını verdi.
Evrensel
Özel hastanelerin yenidoğan ünitelerinde SGK'den daha fazla para almak amacıyla en az 10 bebeğin ölümüne neden olan özel hastane çetesinin yargılamasında 12. günde bebeğini iddianamede yer alan hastanelerde kaybeden aileler yaşadıklarını anlattı. Dün süren duruşmada TRG Hospitalist Hastanesinin doktoru Mehmet Gürül, Genel Müdürü Murat Mantuç ve Başhekimi Volkan Karataş'ın tamamlanan savunmalarıyla 22'si tutuklu 47 sanığın tümü dinlenmiş oldu. Ardından konuşan 'mali sorumlu' hastanelerin avukatları hastanelerin 'marka değerlerinin yok olmasından' bahsetti. Dün SGK, Sağlık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı dosyaya katılma talebinde bulundu. Bugün ise iddianemeye konu olan hastanelerde bebeğini kaybeden ya da bebeği engelli kalan aileler sanıkların ifadelerine karşı yaşadıklarını anlattı. Ardından savcı ara karara ilişkin mütalaasını verdi, 10 kişinin daha tutuklanmasını talep etti. Duruşmaya yarın 09.30'a kadar ara verildi.
"BEBEĞİMİZİN ÖLDÜĞÜNÜ SÖYLEMEDİLER"
Duruşmaya Kerem Muhammed Topluoğlu'nun ailesinin dinlenmesiyle başlandı. Mustafa Mevlüt Topluoğlu, doktoru Ali Gedikbaşı'nın Memorial ve Avcılar Hospital hastanelerini tavsiye ettiğini; daha ucuz olduğu için Avcılar Hospital'e gittiklerini ifade etti. Doktorun o iki hastane ile anlaşması olduğunu ifade eden Topluoğlu, "İkiz bebek bekliyorduk. Biri rahmetli oldu, diğeri de 15 gün yoğun bakımda kaldı. Eğer ihmal varsa cezalandırılmalarını istiyorum. Şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum" dedi.
Esra Topluoğlu ise bebeğin anne karnındayken sıkıntısı olduğunu ancak söylenenlerin aksine "kesin ölmesi durumunun" söz konusu olmadığını ifade etti. Anestezi ile bayıltıldığından bir şey bilmediğini söyleyen Topluoğlu da "Bebeğin öldüğüne dair bize bir bilgi verilmedi, hastaneye bebeğin durumunu sormak için gittiğimizde bebeğin öldüğünü söylediler" dedi. Esra Topluoğlu da şikayetçi olduğunu ve katılmak istediğini ifade etti. Heyetin sorusu üzerine ailenin gebelik döneminde Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesine de gittiği anlaşıldı.
Ailenin avukatı, şikayetçi olduklarını ve katılma taleplerinin olduklarını ifade ederek "Riskli bir bebek olsa da doğru müdahalede bulunduğu durumda yaşama ihtimali vardı. Aileye bebeğin öldüğü, baba Mehmet Topluoğlu bebeğin fotoğrafını çekmek istediğinde haber verildi. Bebeğin tedavisine ilişkin gerekler yerine getirilmedi" dedi.
"ÇOCUĞUMU BİSKÜVİ KUTUSUNDA TESLİM ALDIM"
Ardından Kaya bebeğin ailesi Mehmet Hanifi Kaya dinlendi. Kaya, 12 Kasım 2023'te eşinin aniden tansiyonunun yükselmesi ile Esencan Hastanesine gittiklerini anlatarak, "Esencan Hastanesinde yoğun bakımda yer yoktu. Güney Hastenesinde bir kişilik yer var dendi, yarım saat sonra Esenler Güney Hastanesinin ambulansıyla taşındı. Hastane girişinde benden 8 bin TL istendi, kartla ödemek istediğimde kabul edilmedi, nakit istediler. Doğum sonrası eşimin durumunun kritik olduğunu, çocuğun iyi olduğu söylendi. 3 gün boyunca yoğun bakımda kaldılar. Bana tüm tüm bilgileri Kadın Doğum Doktoru Uzman Songül Hanım verdi. Gündüz Damla Atak, akşam Batuhan Çetin vardı. Ben hastanede hiçbir çocuk doktorunu görmedim. Songül Hoca çocuğun durumu çok iyi derken sonra birden ne olduysa durumu ağırlaştı, hayatını kaybetti. Çocuğu bana bir bisküvi kutusunda verdiler. Yola çıkınca bir hemşire beni aradı, Damla Atak olabilir, ölüm belgesinde imzamın eksik olduğunu söylediler, gittim verdim iki dakika içinde bana geri verdiler. Beni aradılarında saat gece 2'ydi ama ölüm saati 4 diye geçiyor. Duruşmaya 1 ay kala beni Dr. Songül aradı, nasıl bir ifade vereceğimi sordu, cevap vermeden telefonu kapattım. Ben hastaneye bir teşekkür mektubu yazmadım" dedi.
Kaya ailesinin avukatı, Kaya bebeğin bu dosyanın sembolü haline geldiğini ifade ederek çocuk vefat ettikten sonra uygulanan muamelenin insanlık dışı olduğunu vurguladı. Ölüm belgesinde Hilda Keykubad'ın e-imzası olduğunu, Kaya bebek açısından ana faillerden birinin Hilda Keykubad olduğunu vurgulayan avukat; başhekimler Ali Aksu, Volkan Karataş ve Ali Dirik ile Hilda Keykubad'ın da tutuklanmasını talep etti.
"BENİ SÜT ALMAYA GÖNDERDİLER, YOLDAYKEN 'BEBEK FENALAŞTI' DEDİLER"
Daha sonra Karaduman bebeğin babası Erhan Karaduman'a geçildi. Eşinin hamilelik süresinde herhangi bir sıkıntısı olmadığını 26 Kasım'da eşinin sancısının tuttuğunu ve Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi'ne gittiklerini anlatan Karaduman, "Sabaha doğru doğuma başlandı. Doğum sonrası eşimde de çocuğumda da bir sıkıntı olmadığı söylendi, eşim ilk çocuğa göre doğumun daha rahat olduğunu ifade etti. Gece yarısı çocuk fenalaşmış, çocuk küveze kondu, yer olmadığı için Bağcılar Medilife'a sevk edildi. Önce çocuğun kalbi delik dendi, sonra kalp yetmezliği var dendi. Ameliyat olması gerektiği söylendi. Önce anne sütü istediler, tekrar Kanuni Sultan Süleyman Hastanesine doğru giderken yeniden aradılar, çocuk fenalaştı diyerek tekrar çağırdılar. Gece gelecek doktorun ayrıntılı bilgi vereceğini söylediler. Gece Dursun Eryılmaz, 'metabolizmik hastalığı var, yüzded 80-90 ölür' dedi. Sonradan bebeğimiz vefat etti" dedi.
Karaduman ailesinin avukatı duruşma salonunda sanıklar ve avukatları tarafından ifade edilen 'sanıkların somut delil yokken medya tarafından karalanması ve hedef gösterilmesi' sözlerini 'safsata' olarak değerlendirdi. Bu dosyadaki tek ve büyük hakikatin bebeklerin ölümü olduğunu söyleyen avukat, İlker Gönen ve Dursun Eryılmaz'ın Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi ile ilişkili olduklarını ve bu konuyla ilgili de suç duyurusunda bulunacaklarını hatırlattı. Neden bebeğin daha yakın hastaneler yerine Bağcılar Medilife Hastanesine sevk edildiğini soran avukat, hastanede ventilatör devresinin bulunmaması ile bebeğin durumunun ağırlaşmasına neden olduğunu söyledi. Baba Emrah Karaduman'dan hastanede 3 bin TL istenip sonra vazgeçildiğini aktaran avukat, "Müvekkilim kendi alınteri ile hayatını geçindiren bir işçi babasıdır, tek amacımız maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır" dedi. Çeşitli sanıkların ve avukatlarının, bu durumun Deniz Kokrmaz tarafından gerçekleştirilen 'politik bir eylem olduğunun' iddia edilmesinin ise maddi gerçek arayışını zedelediğini ifade etti. Şİkayetçi olduklarını ve katılma taleplerinin olduğunu ifade etti.
"EĞER 500 DOLAR VERİRSEK ÇOCUĞUMUZU SEVK EDECEKLERİNİ SÖYLEDİLER"
Ardından 6 aylık olmasına rağmen Birinci Hastanesinde yenidoğan yoğun bakımına alınan Opara bebeğin babası Benedict Nnayereugo Opara'ya geçildi. Aile tercüman aracılığıyla dinlendi.
Doktor muaynesinin ardından bebeğin oksijen ihtiyacı olduğu söylendiğini, oksijen vermek için bir odaya alındığını, bir gece müşahade altında kalması gerektiği söylendiğini anlattı. Ardından çocuğun entübe edileceğinin söylendiğini ama entübe edilmediğini vurgulayan Opara; kendilerine 5 aylık bebeğin hastanede entğbe edilemeyeceğinin söylenmediğini, yoğun bakımda yer olmadığını söylediklerini ifade etti. Ardından çocuğun üç gün Medilife Hastanesinde kaldığını ve daha sonra Birinci Hastanesine sevk edildiğini, bebeğin 2. gün vefat ettiğini anlatan Opara, Birinci Hastanesinde kendisinden günlük 5 bin TL olarak 2 haftanın parasının istendiğini bebek 2. gün vefat edince 14 bin TL'nin kesildiğini, geri kalanın iade edildiğini ifade etti. İkinci günün sabahında hastaneden gelen telefon üzerine sabah 8'de hastaneye gittiğini, bebeğinin vefat ettiğinin söylendiği ancak bebeğini gördüğünde zayıf da olsa nefes aldığını söyledi. Kendisine bilgi veren 'doktorun' hemşire Hakan Doğukan Taşçı olduğunu ifade eden Opara, hemşire Taşçı'nın kendisini doktor olarak tanıttığını aktardı.
Anne Opara Medilife Hastanesinde çocuğuna kucağında oksijen verilirken dudakları ve parmak uçlarının renk değiştirdiğini, nefes almasının daha da zorlaştığını ifade ederek, "Gece Medilife'ta doktor da yoktu, sadece hemşire vardı. O gece çocuğumun durumu daha da kötüleşti" dedi. Kendilerinden hastanede fazla para istendiğini, karttan ödemek istediklerinde nakit istendiğini söyleyen Opara, "Eşimin gidip çalıştığı yerden nakit para alması gerekiyordu, zaman istedik. 'Para yoksa tedavi de yok' dediler" dedi. Başka hastaneye sevk için 500 dolar, tedavi için 60 bin dolar istendiğini anlatan Opara, doktorun tavsiyesi ile Birinci Hastanesi'ne geçtiklerini ifade etti. Opara bebeğin ailesinin avukatı, şikayetçi olduklarını ve katılma talebinde bulunduklarını ifade etti. Ardından duruşmaya 1 saat ara verildi.
10 TUTUKSUZ SANIĞIN TUTUKLANMASI TALEBİ
Aranın ardından savcılık ara karar mütalaasını açıkladı. Duruşma savcısı, SGK Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının ve müşteki ailelerin katılma taleplerinin kabul edilmesini, diğer katılma taleplerinin reddine karar verilmesini talep etti. Ayrıca savcılık Silivri Kolan Hastanesinin Başhekimi Bener Mansuroğlu hakkında nitelikli dolandırıcılık, Çorlu Reyap Hastanesi Başhekimi İbrahim Oktay Halime bebeğin ihmalen ölümüne neden olma ve nitelikli dolandırıcılık, Hilda Keykubad hakkında resmi evrakta sahtecilik ve Kaya bebeğin ihmalen ölümüne neden olma, Zeki Ötünç hakkında Topluoğlu bebeğin ihmalen ölümüne neden olma, nitelikli dolandırıcılık ve resmi evrakta sahtecilik, Kadın Doğum Doktoru Songül Kaloğlu hakkında Kaya bebeğin ihmalen ölümüne sebep olma, Dursun Eryılmaz'ın Kadan bebeğin ihmalen ölümüne sebep olma, Şeyhmus Çelik hakkında Opera bebeğin ihmalen ölümüne neden olma, Hasan Basri Gök hakkında Serdarova bebeğin ihmalen ölümüne neden olma, Serenay Şenkalaycı hakkında Topluoğlu bebeğin ihmalen ölümüne neden olma suçlarından suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
Tüm sanıkların para hesap hareketlerinin ve telefon ile dijital eşyalarının incelenmesi; tüm sanıkların dinlenmesi, hesap hareketleri ve telefonların incelenmesinin ardından her ölen bebek için ilniyet bağının tespit edilebilmesi için Adli Tıp Kurumundan rapor alınması; SGK'ye müzekkere yazılarak iddianameye konu hastanelerde oluşan zararın her hastane için ayrı ayrı ivedilikle istenmesi; tüm tutuklu sanıkların tutukluluğunun devam etmesi; tutuksuz sanıklar Ali Aksu, Ali Dirik, Şeyhmus Çelik, Mehmet Gürül, Murat Mantuş, Mustafa Kazan, Ceren Hatice Kırım, Renginar Molla, Serenay Şenkalaycı ve Sümeyye Özdemir'in derhal tutuklanması talep edildi.
Fehmil Alperen'in ve Serdar Yüksel'in çalıştıkları kurumlarına müzekkere yazılarak haklarında bilg alınması talep edildi. Hakkında müsadere (mal varlığın kamuya devri) kararı olan şirketlere ilişkin bu kararın mal varlıkları hakkında tedbir kararı verilmesi durumunda uygulanacağının anlaşıldığı ve suç duyurusunda bulunulmasını talep etti. Ayrıca savunmalarda geçen Cem Türker Öztürk, Oktay Torun gibi kimi isimlerin de tanık olarak dinlenmesi talep edildi.
Ardından ara karar mali mesullere ve sanıklara soruldu. Akabe Sağlık Tesisleri Sanayi ve Ticaret AŞ vekili yeniden Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğüne bağlı Tıbbi Cihaz ve Tıbbi Hizmet Alımı Daire Başkanlığından 'danışmanlık' hizmetine ilişkin bilgi alınmasını talep etti.
"NEDEN OTOPSİ RAPORLARI ALINMADI?"
Ardından sanık avukatlarının mütalaaya ilişkin savunmalarına geçildi. Beylikdüzü Medilife Hastanesinin Başhekimi Ahmet Atilla Yılmaz'ın avukatı bir önceki savunmalarını tekrar ettikleirni beyan ederek Başhemşire Leyla Emel Kurtuluş ve İdari Personel Yağmur Seda Kaya'nın tanık olarak çağrılmasını talep etti. Birinci Hastanesi Başhekimi Ali Aksu'nun avukatı da sanıkların doktor ve hemşire olduğu, yaşatmakla mesul olduklarını, bebekleirn ölümüne ilişkin somut delil olmadığını öne sürdü. Esenler Güney Hastanesi Başhekimi Ali Dirik'in avukatı epikrizlerin birimlerin sorumlu hekimleri tarafından kontrol edilmesi nedeniyle nitelikli dolandırıcılık suçuna ilişkin eylemlerin denetim ve bilgisi dahilinde olmadığını, ihmalen ölümüne neden olmakla suçlandığı Kaya bebeğin tedavisinin görev alanında olmadığını ileri sürdü. Yenidoğan yoğun bakım ünitesindeki kamera kayıtlarına ulaşılamamasına ilişkin ise "Tadilat nedeniyle iki hard disk arızalanmış ancak 3 hard disk duruyor, hastaneye giren çıkan anlaşılabilir" dedi. Ayşe Gizem Büyükköleş'ün avukatı da müvekkilinin isminin iddianamede 3 defa geçtiğini söyleyerek müvekkilinin görev ve sorumluluklarını yerine getirdiğini ifade etti, mütalaada adli kontrole ilişkin talebe katılmadıklarını beyan etti.
Güney Hastanesi sahibi Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu'nun avukatı da dosyada somut delil eksiği olduğunu söyleyerek hemşire Batuhan Çetin'in hesap hareketlerinin ve İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünden Güney Hastanesine ilişkin hastaneye ilişkin denetim raporlarının istenmesi taleplerini yeniledi, müvekkilinin yaşı nedeniyle adli kontrolün sıkılaştırılması talebine katılmadıklarını söyledi. Batuhan Çetin'in avukaıt da adli kontrol taleplerinin sıklaştırılması talebinin hukuka uygun olmadığını düşündüklerini ifade etti. Cafer Akdur'un avukatı da Helvacı, Karaduman ve Karakoç bebeklerde hastanenin veya sağlık emekçilerinin ihmalinin bulunmadığını söyleyerek Karakoç bebeğin otopsi raporunun uzman raporuyla uyuşmamasına ve diğer bebekler için otopsi raporu bulunmamasına tepki gösterdi, Akdur'un adli kontrolünün kaldırılması ve üstüne atılı suçlardan beraat etmesini talep etti.
Ceren Hatice Kırım'ın avukatı savunma için süre talep ederken Ceylan Çetin'in avukatı da adli kontrol tedbirlerinin kaldırılması ve duruşmalardan vareste tutulmasını talep etti. Ecem Erol'un avukaıt somut delil olmadığını öne sürerken Fetin Rüştü Yıldız'ın avukatı Avcılar Hospital Hastanesine ilişkin denetim raporlarının istenmesini talep etti. Mehmet Gürül'ün avukatı da mütalaada talep edilen delillerin çoktan toplanmış olması gerektiğini ifade ederek bu deliller toplanmadan müvekkilinin tutuklanamayacağını söyledi.
"İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ VE SGK YETKİLİLERİ OLMADAN ADİL YARGILAMA OLMAZ"
Murat Mantuş'un avukatı da Yeni Sağlık Bakanı, eski İstanbul İl Sağlık Müdürü; SGK yetkilileri olmadan yargılamanın adil sürdürülemeyeceğini ifade etti. Müvekkilinin delil karartma şüphesi olmadığını söyleyerek tutuklama talebine itiraz etti, ayrıca SGK'nin bu dosyada katılan tarafında yer alamayacağını söyleyerek katılma kararının kabulüne itiraz etti.
Renginar Molla'nın avukatı da hemşire olması nedeniyle üstüne atılı suçları işlemeye yetkisi olmadığını ve kaçma şüphesi olmadığını iddia ederek tutuklama talebine itiraz etti. Semiha Yavuz'un avukatı Bağcılar Şafak Hastanesine ilişkin denetim raporlarının istenmesini talep etti. Serenay Şenkalaycı'nın avukatı da müvekkilinin tutuklanmasına ilişkin talebe itiraz etti. Volkan Karataş'ın avukatı da iki tüzel kişilik arasında yapılan anlaşmaların örgüt suçlamasına konu olamayacağını söyledi.
Ardından tutuklu sanıkların avukatlarının savunmalarına geçildi. Cansu Akyıldırım'ın avukatı müvekkilinin hemşire olması nedeniyle şirketlerle anlaşma yapmak ya da evrak düzenlemek gibi yetkilere sahip olmadığını iddia etti. Ayrıca müvekkilinin kanunsuz bir eyleme dair talimat aldığına ve uyguladığına ilişkin bir delil olmadığını, sanıkların Akyıldırım'ın işlediği eylemlere dair ifadelerinin görgüye değil 'duyuma' dayalı olduğunu, bu ifadelerde bulunan kişilerin Akyıldırım'a karşı husumetli olduğunu öne sürdü. Akyıldırım'ın tutukluluk halinin son bulmasını talep etti.
Çağla Durmuş'un avukatı da müvekkilinin Karakoç bebeğin ölümüne neden olmakla suçlandığını ifade ederek, otopsi raporunda bebeğin aspire olmadığı belirlendiği için sorumluluğunun olmadığını, ortada bir örgüt olduğunu düşünmediğini söyledi. Damla Atak'ın avukatı da Kaya bebeğin ölümünde Atak'ın sorumlu tutulmadığını, basamak değiştirmek ve epikriz yazmak gibi nitelikli dolandırıcılık suçlarına ilişkin eylemleri gerçekleştirmeye yetkisinin olmadığını söyledi. Atak'ın tahliyesini talep etti.
SANIKLAR HANGİ SUÇLARDAN YARGILANIYOR?
İddianamede, Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" suçlamalarıyla, 11 kez "resmi belgede sahtecilik" suçu ile cezalandırılması isteniyor. İki isim hakkında toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
112 Ambulans Şoförü Gıyasettin Mert Özdemir hakkında "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası; 18 kişi hakkında da bebeklerin ölümüne ilişkin "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi" suçundan 10 ila 437 yıl 6 ay arasında hapis cezası isteniyor. (İstanbul/EVRENSEL)