05 Aralık 2024 04:36

‘Maden şirketleri kayyımlarla birlikte daha mutlu’

Dersim ve Ovacık Belediyelerine kayyım atanmasıyla maden şirketlerinin doğa talanını hızlandıracağı endişesi de arttı. Bu endişeleri Dersim Kültür ve Doğa Derneği ve siyasilerle konuştuk.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Orhan KURUL
Dersim

Dersim ve Ovacık Belediyelerine kayyım atanmasıyla halkın iradesinin gasbedilmesinin yanı sıra, Dersim’in talana açılması tartışmaları da güçlendi. Gazetemize konuşan Dersim Kültür ve Doğa Derneği ile siyasiler, kayyım atamalarının kentte son zamanlarda madencilik projelerinin hayata geçirilmesi için yürütülen politikalardan bağımsız olmadığını vurguladı, yerel birliklerin ve belediyelerin önemli bir noktada durduğunu söyledi.

‘HALKIN DİRENCİNİ KIRMAK İSTİYORLAR’

Yerine kayyım atanan Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, 15 yıldır Ovacık bölgesinde madencilik projelerine karşı halkın örgütlenme mücadelesinin bir parçası olduğunu belirtti. Halkın bilgi sahibi olması ve talana karşı çıkması için çabaladıklarını söyleyen Sarıgül, “Bugün de doğa katliamına karşı duruşu en doğru haliyle örgütleme çalışıyoruz. Baskılarla, kayyımlarla halkın direncini kırmak istiyorlar” dedi.

Doğanın şirketlere peşkeş çekilmesi adına bir çaba olduğunu söyleyen Sarıgül, “Ovacık’ta arsa fiyatları her gün artıyor. Siyasetten rant elde etmek için. Ama biz tüm bu çabalarını boşa düşürmek üzere mücadelemize devam edeceğiz” diye konuştu.

‘KAYYIMLAR DOĞA TALANI POLİTİKALARINDAN BAĞIMSIZ DEĞİL’

DEM Parti Dersim Milletvekili Ayten Kordu da “Kayyımlarla beraber madenciliğin önü daha fazla açılmak isteniyor” dedi. Ovacık-Hozat hattından doğru Erzincan İliç’e kadar giden Munzur havzasının madencilik politikalarıyla sarılmış durumda olduğunu belirten Kordu, Ovacık ve Dersim Belediyelerine kayyım atanmasının rant alanlarını genişletme amacını da taşıdığını söyledi.

 “Kayyımlarla yasaları kendi istedikleri biçimde kullanarak rant alanlarını genişletiyor” diyen Kordu, Munzur Üniversitesinde ‘Nadir Toprak Elementlerini Uygulama ve Araştırma Merkezi’ kurulmasını da bu doğrultuda ele almak gerektiğini belirtti. Kordu şöyle devam etti: “Madencilik politikaları, coğrafyayı ranta açan, insanları göçe sürükleyen, ‘İş sahaları açacağız’ diyerek yaşam alanlarımızın geri dönülmez şekilde tahrip edilmesine, topraklarımızın yağmalanmasına ve talan edilmesine dönüktür. Kayyımlar madenlere ilişkin yürütülen politikalardan bağımsız değil. Madencilik kayyımla beraber çok daha fazla genişletilebilir. Mücadelemizi büyütmeli, daha fazla birlikte olmalıyız” dedi.

‘ŞİRKETLER ELLERİNİ OVUŞTURUYOR’

Emek Partisi (EMEP) İl Yöneticisi Avukat Kenan Çetin de maden şirketlerinin Dersim coğrafyasına girmek için ellerini ovuşturduklarını belirtti. Çetin, “Uzun süredir maden şirketlerinin çeşitli bölgelerde sondaj çalışmaları yaptıklarını duyuyoruz. Şirketler kayyımlarla birlikte daha mutlu. Kapitalizm dağlarımızı, buzul göllerimizi, yaylalarımızı, tarım arazilerimizi, suyumuzu, derelerimizi ve cümle canlısıyla doğamızı tehdit ediyor. İliç altın madeninde uluslararası kapitalist şirketlerin yerli iş birlikçileriyle yaptıkları ortada” dedi.

Kayyım politikasının sadece madencilik projelerini hayata geçirmek üzere uygulandığını söylemenin eksik olacağını belirten Çetin, “Ancak şunu çok iyi biliyoruz; Dersim’de 40 bin hektarın üzerinde alan maden ruhsatı ile ruhsatlandırıldı. Dersim coğrafyasında toplam 106 sahada altın, krom, bakır, mermer, kurşun, çinko, gümüş, kalker, alçı taşı ve taş ocağı şirketlerinin başvurusunun bulunduğundan haberdarız. Belediyeler, mahalli idare temsilcileri bu projelerin hayata geçirilmemesi için örgütlenen mücadelenin mihenk taşlarından. Tam da bu nedenle hem şirketler hem de bu işten rant devşirmeye çalışanlar kayyımı bir fırsat olarak değerlendirmek isteyeceklerdir” dedi.

‘KAYYIM VE MADENCİLİK KARŞITI PROJELER BİRLEŞMELİ’

Çetin, kayyıma karşı yürütülen mücadeleyle, madencilik projelerine karşı yürütülen mücadelenin bir arada yürütülmesi gerektiğinin önemine dikkat çekti: “Dersim’de barajlara karşı yürütülen mücadelenin sonuçları hâlâ hafızalarda. O dönem kentin bütün dinamikleri Munzur Özgür Aksın Meclisi etrafında buluşmuş, kentte on binlerin katıldığı eylemler örgütlemişti.

O mücadele bugün barajların yapılmamasını sağladı. Şimdi yeniden öyle bir birliğe, beraberliğe ihtiyaç var. Halkın en temel özne olduğu, mücadelenin en yerelinin etrafında birleşebileceği ve kentin bütün dinamiklerinin katkı sunabileceği bir birlik.”

‘BELEDİYELER TEPKİYİ ÖRGÜTLEYEBİLECEK KURUMLAR’

Dersim Kültür ve Doğa Derneği Başkanı Ümit Karabulut ise kayyım atamalarının Kürt siyasi hareketini hizaya çekme ve kent konseyini dağıtma gibi yönleri olsa da başka planların da olduğunu belirtti. Karabulut, “Munzur Gözelerinin korunma statüsünün düşürülmesi ve Munzur Vadisi’nin barajlara ve madenciliğe açılması tartışmaları, Ovacık Ovası’ndaki arazilerin arzu ettikleri şekilde satılması ve birçok noktada açmayı düşündükleri maden sahaları, başka planların bir parçası” dedi.  Belediyelerin, Dersim’in doğasını yok etmeye yönelik bu planlar karşısında halkı bilinçlendirme ve haberdar etmenin yanı sıra bir tepki hareketi örgütleyebilecek kurumlar olduğunu söyleyen Karabulut, “Kayyım atanmasını bu olasılığı yok etmeye yönelik bir adım olarak değerlendiriyorum” şeklinde konuştu.

ÖNCEKİ HABER

NATO’dan Rusya ve Çin’e sabotaj suçlaması

SONRAKİ HABER

Bahçesaray’da kayyıma karşı nöbet sürüyor: Hırsız kayyım kentimizden defol

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa