Doç. Dr. Hatice Çelik: Güney Kore’de siyasi bir kriz ABD için sıkıntı yaratır
Güney Kore’deki gelişmeleri Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Bölge Çalışmaları Enstitüsü, Asya Çalışmaları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hatice Çelik ile konuştuk.
İLGİLİ HABERLER
Güney Kore'de Savunma Bakanının istifası kabul edildi
Güney Kore'de neler oluyor? Cumhurbaşkanından darbe girişimi: İşçi hareketi de hedefteydi
Elif GÖRGÜ
İstanbul
Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol’un salı gecesi televizyondan ilan ettiği sıkıyönetimin yankıları sürüyor. Nisan 2022’de seçilen ve mayıs 2023’teki genel seçimlerde partisi Halkın Gücü (PPP) meclis çoğunluğunu ana muhalefetteki Demokrat Partiye (DP) kaybeden Yoon’un iktidarı zayıflamaya devam ederken gelen bu hamle, ordu tarafından desteklense de kendi partisi dahil meclis ve halk tarafından hızla tepki gördü ve sadece altı saat sonra kararını geri çekmek zorunda kaldı.
Yoon hakkında azil sürecinin yanı sıra ‘vatana ihanet’ soruşturması başlatıldı. İşçi sendikaları ise Yoon görevden alınana kadar grev ilan etti.
Sıkıyönetimin ardındaki ekonomik ve siyasi zemini, işçi ve halk hareketinin bu karar etkisini ve Çin karşıtı planlarında önemli yeri olan Güney Kore’deki bu sürecin ABD açısından anlamını Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Bölge Çalışmaları Enstitüsü, Asya Çalışmaları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hatice Çelik ile konuştuk.
SIKIYÖNETİM NEDEN İLAN EDİLDİ?
Güney Kore Devlet Başkanı Yoon’un sıkıyönetim ilanı arkasındaki siyasi/sosyal/ekonomik sebepler neydi? Uluslararası durumun Güney Kore’deki bu siyasi krize etkisi nasıl oldu?
Siyasi sebepleri iç politika, bölgesel konular ve küresel düzeyde üç ana hatta incelemek mümkün olabilir diye düşünüyorum.
İç politika açısından bakıldığında, Devlet Başkanı Yoon’un eşi Kim Keon Hee’ye yönelik atfedilen rüşvet,pahalı hediyeler alma, borsayı maniple etme, seçimlerde aday gösterilecek kişilere müdahalede bulunma vb. çeşitli iddialar bulunuyor. Uzun zamandır Güney Kore muhalefetinin gündeminde olan bu konular sebebiyle Devlet Başkanı Yoon’un eşi hakkında bir araştırma yapılması için önerge verilmiş ancak bu yılın başında bu önerge Yoon tarafından veto edilmişti. Halihazırda muhalefetin artan baskısı Yoon’u bir hayli köşeye sıkıştırdı ve sıkıyönetim ilan etmek kendisine bu durumun geçici de olsa bir çözümü için işe yarar bir ihtimal gibi görünmüş olabilir.
Bu meselenin yanı sıra, Devlet Başkanı Yoon’un mensubu olduğu muhafazakar Kore siyasi kanadının da Yoon’un siyasi performansından memnun olduğu iddia etmek güç görünüyor. Zira özellikle Kuzey Kore rejiminin Ukrayna-Rusya savaşında yer almak üzere Rusya’ya asker göndermesi gündeme bomba gibi düştü, Güney Kore’den ise çok da güçlü bir tepki gelmedi. Bu da özellikle Kuzey Kore’ye karşı olan tutumda liberal partilere göre daha güvenlikçi, daha sert ve daha askeri yaklaşımı benimseyen muhafazakar parti mensuplarını ve seçmen tabanını rahatsız etti. Hal böyleyken, sıkıyönetim ilanında özellikle ‘Kuzey Kore destekçileri’ gibi bir ifade kullanarak, sıkıyönetimin biraz daha güvenlik temelli bir kaygıyla ilan edildiğini vurgulama çabası Devlet Başkanı Yoon açısından mantıklı bir zemin yaratma çabası olarak değerlendirilmiş olabilir. Bir başka ifade ile, güvenlik boyutu ön plana çıkarılarak hem kendi seçmeninin hem de muhalefet seçmeninin desteğini almak hedeflendi.
Öte yandan hem toplumsal hem ekonomik sebepler de Devlet Başkanı Yoon’a olan desteği son aylarda daha da dibe çekmişti. Seçim kampanyası boyunca bilhassa Cinsiyet Eşitliği ve Aile Bakanlığının kapatılması yönünde yaptığı açıklamalar ve fakat seçildikten sonra böyle bir adım atmaması kendi seçmen kitlesinde hayal kırıklığı yaratmış olmalı. Ayrıca hayat pahalılığı, bilhassa artan gıda fiyatları yine toplumun önemli bir kesimince daha hissedilir hale geldi. Burada elbette kovid-19 döneminden kalma sorunların da payı olabileceğini not düşmekte fayda var ancak seçim döneminde beklenti ekonominin daha olumlu bir seyirde ilerlemesi yönündeydi.
Küresel düzeyde ise Trump’ın ABD başkanı seçilmesi, her ne kadar ilk döneminde Trump Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un ile defalarca görüşse de, bu kez Kuzey Kore’ye karşı daha farklı bir tutum takınacağı beklentisi de Devlet Başkanı Yoon’un sıkıyönetim ilan etmesini ve burada Kuzey Kore meselesini öne sürmesinde etkili olmuş olabilir. Bir diğer deyişle, Yoon sıkıyönetim ilanına ABD ve Trump’tan görece daha ılımlı bir tepki hatta sıfır tepki beklemiş bile olabilir.
KRİZ BİTMEDİ, DEVAM EDİYOR
Yoon sıkıyönetim kararını birkaç saat içinde geri almak zorunda kaldı, bu kriz bitti anlamına geliyor mu? Bundan sonra Güney Kore’de nasıl gelişmeler öngörüyorsunuz?
İlk olarak birkaç saat bile sürmüş olsa sıkıyönetim ilanı Kore toplumunda çok ciddi bir şok yarattı. Fakat buna rağmen halk ivedilikle sokağa çıktı, demokratik haklarına ve geleneklerine ne denli önem verdiğini net şekilde gösterdi. Her ne kadar karar geri alınmış olsa da şunu söylemek mümkündür ki bu Güney Kore siyasi tarihinin en kritik günlerinden biri olarak anılacaktır.
Bunu iki temelde değerlendirmek mümkün. Birincisi Güney Kore halkı Devlet Başkanı Yoon’un görevden istifa etmesini veya azledilmesini talep etmeye devam edecektir; bu haliyle kriz henüz bitmiş sayılamaz, devam ediyor. Zira hatırlayacak olursak, 2017 yılında Devlet Başkanı Park Geun-hye’nin azil sürecinde de günlerce protestolar sürmüş, Güney Kore halkı barışçıl şekilde devlet başkanının görevden alınması talebini haftalar süren eylemlerle dile getirmişti.
İkincisi ise bu krizden sonra belki tekrar böyle bir şeyin yaşanmaması için bazı anayasal reformlara gitmek bile gündeme gelebilir. Nasıl tasarlanacağını şu an öngörmek zor olmakla birlikte bir şekilde bunun tekrarlanmaması için bir değerlendirme muhakkak tartışılacaktır kanaatindeyim. Bu da yine Güney Kore halkının demokrasiye verdiği önemin ve ne kadar sahip çıktığının bir göstergesi olacaktır. Fakat en net olan durumlardan biri şudur ki Devlet Başkanı Yoon’un sıkıyönetim ilanı, kendi seçmen tabanında bile ciddi tepki ile karşılanacak bir adım oldu, bunun da Güney Kore muhafazakar siyasi gruplarını çok uzun vadeli olumsuz şekilde etkileyeceğini düşünüyorum.
İŞÇİ VE SAĞLIKÇI EYLEMLERİ DE YOON’U SİYASİ AÇIDAN SIKIŞTIRIYORDU
Sıkıyönetim işçi grevlerinin yoğunlaştığı ve aralık ayında da yeni grevlerin ilan edildiği bir dönemde geldi. İşçi hareketini engelleme girişimi boyutu da var mıydı bu hamlenin? Bu süreci sınıf mücadelesi açısından nasıl yorumlamak gerekir?
Aralık ayının ilk günlerinde özellikle ulaştırma, eğitim ve kamu hizmetleri sektörlerindeki birkaç işçi sendikası zaten greve gideceklerini belirtmişlerdi. Ayrıca 2024 yılının büyük kısmında devam eden intörn doktorların tepkileri de hatırlanacak olursa bu toplumsal hareketlilik Yoon’un çok da memnun olacağı bir durum kesinlikle değil. İntörn doktorların eylemlerinin temel sebebi, Yoon’un tıp fakültesi kontenjanlarını halihazırda 3 bin kişiden 5 bin kişiye yükseltme planıydı. Benzer bir plan bir önceki Devlet Başkanı Moon Jae-in tarafından da dile getirilmiş ancak özellikle pandemi döneminde yaşanan sıkıntılar nedeniyle plan rafa kaldırılmıştı. Bu kez ise Yoon geri atmadı, bu da hem intörn doktorların binlercesinin istifasına hem pek çok doktorun grev yapmasına ve sağlık sisteminin daha da krize sürüklenmesine neden oldu.
Hem işçilerin çalışma koşullarında iyileştirme talepleriyle düzenledikleri grevler hem de sağlık sistemindeki olası değişikliklerin yarattığı tepkiler toplumsal düzeyde Devlet Başkanı Yoon’u siyasi açıdan sıkıştıran hususlar olarak değerlendirilebilir. Tek başına işçi hareketini engelleme amacıyla sıkıyönetim ilan edildiğini iddia etmek güç olsa da bu toplumsal koşulların da bu kararın alınmasında rolü olduğu muhakkak. Ayrıca Kore Ulusal Sendikalar Konfederasyonuna bağlı işçiler (KCTU) de sıkıyönetim ilanından sonra Yoon istifa edene dek ulusal çapta eylemlerine devam edeceklerini açıkladılar.
ABD’NİN TAKINACAĞI TUTUM KRİZİN DEVAMI İÇİN BELİRLEYİCİ OLABİLİR
Güney Kore, ABD’nin Asya’daki çıkarları açısından kritik müttefiklerinden biri. ABD’nin ilk açıklamasında ise endişe dile getirildi ancak sıkıyönetim kınanmadı. ABD’nin bu süreçte nasıl bir rolü var?
Halihazırda Asya’da Çin ve ABD arasında farklı alanlarda ilerleyen güç mücadelesini düşünecek olursak, Güney Kore gibi bir ABD müttefikinde siyasi kriz oluşması ABD açısından son derece sıkıntılı bir durum yaratacaktır. Ancak yine de sıkıyönetim ilanının hemen kınanması ABD açısında temkinli bir adım gibi değerlendirilemez, zira her fırsatta demokrasi vurgusu yapan ABD’nin bu krize bu şekilde nispeten tepkisiz kalması kendi söylemiyle çelişen bir durum ortaya koyuyor.
Fakat bundan sonraki süreçte nasıl bir tutum takınacağı daha belirleyici olabilir. Özellikle Devlet Başkanı Yoon’un istifa etme ihtimali veya istifa etmezse azil sürecinin başlaması halinde vereceği mesajlar ABD’nin bilhassa Güney Kore toplumu nezdindeki algısında etkili olacaktır. Zira Güney Kore toplumunda her ne kadar ABD’ye daha mesafeli bir kitle/tavır olsa da ABD’nin Güney Kore ile kurduğu savunma ve güvenlik ilişkileri toplumun bir diğer kesimi tarafından olumlu bir durum olarak görülüyor. ABD’nin takınacağı herhangi bir kayıtsızlık hali toplumun farklı kesimlerince farklı şekillerde yorumlanacaktır.
Evrensel'i Takip Et