7 Aralık 2024 06:55

‘Asgari ücret ülkesinde’ ücret tartışmaları: Enflasyon propagandasına aldanmamalı

Asgari ücret tartışmalarını Özgür Müftüoğlu ve Aziz Çelik ile konuştuk. Müftüoğlu, "Ücretlerin enflasyonu etkilediği doğru değil" derken Çelik, "Ne kadar mücadele edersen o kadar ücret alırsın" dedi.

‘Asgari ücret ülkesinde’ ücret tartışmaları:  Enflasyon propagandasına aldanmamalı

Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel 

Özlem Songül ABAYOĞLU

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Türkiye’de milyonlarca işçi ve emekçinin 2025 yılında alacağı ücreti belirlemek üzere ilk toplantıyı 10 Aralık Salı günü yapacak. Toplantı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında gerçekleşecek. 15 üyeden oluşan komisyonda; Türk-İş, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı temsilcileri yer alacak.

Uzun süredir asgari ücrete yapılacak zamma ilişkin pek çok tartışma sürüyor. Önce yüzde 17 ve 25 rakamları dolanmaya başladı. “Ücret zammı hedef enflasyona göre mi, yoksa gerçekleşen enflasyona göre mi yapılacak?​” sorusu asgari ücret zammına ilişkin tahminlerin ana tartışması oldu. Bir yandan ücretlerin enflasyonun sebebi olarak gösterilmesi propagandası tüm hızla sürüyor. Peki, tüm bu tartışmalar bize ne söylüyor? Akademisyenler Özgür Müftüoğlu ve Aziz Çelik Evrensel’e anlattı.

AZİZ ÇELİK: İKTİDARIN EKONOMİ POLİTİKASI İŞÇİDEN KISMAK

Türkiye asgari ücretler ülkesi. Ülkede ücretle çalışanların neredeyse yüzde 50’sini kapsıyor. AKP bugün asgari ücreti diğer ücretlere göre daha yüksek arttırıyor. Dolayısıyla sınıflar arası bölüşüm ilişkilerine değil sınıf içi bölüşüm ilişkilerine müdahale ediyor. Yani bütün ücretler asgari ücrete yakınsıyor. Bu da çok geniş bir kesimin asgari ücret alması haline geliyor. Dolayısıyla asgari ücretin belirlenme süreci ülkedeki gelirler politikasının belirlenmesi anlamına geliyor. Aslında asgari ücret işe giriş ücretidir ve diğer ücretlerin sektöre, bölgeye, iş koluna göre farklılaşması gerekir.

Dünyada da son dönemlerdeki ücret-enflasyon değil enflasyon-ücret ilişkisi var. Yani enflasyon arttığı için ücretler pek çok ülkede artıyor.

Şu an Türkiye’nin ekonomik politikasının özü kısmaya dönük. Ücretlerin enflasyona yol açtığı gibi bir varsayım var. İktidar politikasının varsayımı bu. Bu nedenle de ‘Ücretleri bastırırsak, alım gücünü kısarsak enflasyonu düşürürüz’ diyor. Bunun da meşrulaşması için ‘Ücret artarsa enflasyon artar’ fikrini yaygınlaştırdılar. Toplumda bu çok yaygın bir fikir haline geldi. Yani ‘Bize zam yapmayın ama enflasyonu düşürün’ noktasına gelmiş durumda toplum. Oysa Türkiye’de ücretlerin enflasyonu artırdığı gibi bir durum yok.  

Ergün Atalay ise asgari ücret görüşmeleri sorulduğunda ‘Bizim asgari ücretli üyemiz yok’ dedi. Bu saçma bir iddia. Üyeleri toplu sözleşme yaptıkları için asgari ücretin biraz daha üstündeler. Ama sendikalı işçilerin ücretleri de asgari ücrete doğru yakınsıyor. Yani sendikalar toplu sözleşmelerini aldıkları zaman asgari ücret artışı oranından daha düşük olduğu için, asgari ücretin belirlenmesine doğru sendikalı işçilerin ücretleri de asgari ücrete yaklaşıyor. O yüzden de sendikaların bir kısmında ‘Asgari ücret çok artarsa bizim ücretler asgari ücretin altında kalır’ kaygısı var. Sendikaların savunması gereken asgari ücretin bir genel ücret olmaktan çıkarılması ve toplu sözleşmeler ve teşmil mekanizması yoluyla asgari ücretlerin saptanması. Teşmil mekanizması olsa sendikalarının imzaladıkları toplu sözleşmeler o sektörde ve o iş kolunda diğer işçiler için de uygulanır. Dolayısıyla ücret seviyesi yukarıya çıkmış olur. Avrupa ülkelerinde asgari ücretli işçinin oranı yüzde 4 civarında. Sendikaların asgari ücret içinde enflasyon tartışması tuzağına düşmeyen bir asgari ücret politikası izlemeleri gerekiyor. Bilhassa da Türk-İş’in.

ÖZGÜR MÜFTÜOĞLU: NE KADAR MÜCADELE O KADAR ÜCRET

Ücretlerin enflasyona endekslenmesi işçiler açısından iyi değil. Yıl sonu enflasyonu diyelim ki yüzde 50 olsun. Maaşlara yüzde 50 zam gelse bile işçi burada kaybediyor. Çünkü geçtiğimiz bütün yıl boyunca fiyat artışları onun satın alma gücünü zaten düşürüyor. Yani geçmişin enflasyonuna göre ücret artışı yapılmış oluyor. İlerideki döneme baktığınız zaman orada yine işçinin aleyhine bir pozisyon oluşuyor.

Asgari ücret, zaten bir işçinin ilk işe girdiği zaman alacağı, onun hayat seviyesini korumak için belirlenen bir ücretken hem ülkenin büyük bir kısmı asgari ücret alıyor hem de enflasyon bahanesiyle asgari ücretli işçinin cebinden bile alıyorlar. Esas olması gereken işçinin ailesiyle birlikte ihtiyaçlarını karşılayabildiği ve refah seviyesini yani kültürel, sosyal olarak da kendisini geliştirebileceği bir ücrettir ama biz şimdi onları unuttuk bile.

Ancak unutmamak lazım. Ücret, sınıf mücadelesinin sonucudur. Dolayısıyla ne kadar mücadele edersen o kadar ücret alırsın. Tüm bu tartışmalarda, zaman Türkiye’deki işçi sınıf mücadelesinin ne kadar zayıf olduğunu gösteriyor maalesef.

ASGARİ ÜCRETE KİM, NE DEDİ?

Türk-İş Başkanı Atalay, önce “Kamuoyu yorgun bu meseleden. Bir an evvel ne olacaksa olsun”, son açıklamasında ise “Bizim asgari ücretli üyemiz yok” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek; “Sendikaların, işverenlerin ve hükümetin rekabet gücünü belirli bir düzeyde koruma konusunda duyarlı olacaklarına eminim” dedi, önceliğin fiyat istikrarını sağlamak olduğunu söyledi.

Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan; önce konuya ilişkin sessiz kaldı, ABD ziyaretinin ardından yüzde 25’i işaret etti, sanayi patronlarına “Asgari ücret meselesinde istediklerinizi net olarak söyleyin” çağrısı yaptı.

TÜSİAD; “Asgari ücreti beklenen enflasyona göre yaparsak adil olmuyor. Asgari ücreti gerçekleşen enflasyona göre yaparsak programı bozuyor” dedi.

IMF Türkiye Masası Başkanı James Walsh asgari ücrete geçen seneki oranda zam yapılmaması gerektiğini söyledi.

MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı; yüzde 25 üzerindeki artışın 2025 yılı enflasyon hedefine zarar vereceğini iddia etti, “İhracatçılar olarak verimliliğe, inovatif ürünlere odaklanmamız lazım. Kur, ithalatı teşvik etmemeli, ihracatçıyı da üzmemeli” dedi.

Evrensel'i Takip Et