2025 bütçesi ve gerici-faşist bir rejim özlemine karşı mücadele
Tek adam yönetiminin ve Cumhur İttifakının 2025 bütçesinin uygulanması ve iktisadi hedefleriyle, onun gerici-faşist rejim inşası özlemi birbirini besleyerek ilerleyecek.
![2025 bütçesi ve gerici-faşist bir rejim özlemine karşı mücadele](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/278685.jpg)
Fotoğraf: Evrensel
İskender BAYHAN
Emek Partisi Milletvekili
Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakının sözcülerinin dillerinden düşürmediği propaganda sözcüklerinin başında “Türkiye Yüzyılı” geliyor. 2025 bütçesine ilişkin Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmelerde de istisnasız bütün bakanların ve iktidar grubunun sözcülerinin sunumlarında bu sihirli sözcükler, “Türkiye Yüzyılı” kullanıldı. Bütçenin pazarlanması ve uygulanması kararlılığı açısından gelip sığınılan bir tür meşruluk limanı olarak kullanılıyor bu sözcükler.
İşte bu “Türkiye Yüzyılı”nın üçüncü bütçesinin altında ucuz emek temelinde yoğun sömürü, işçi, emekçi halk kitlelerinin vergi yoluyla soyulması, çalışma ve yaşam koşullarının daha da ağırlaşması ve ülkenin yer altı-yer üstü bütün kaynakların yerli ve yabancı tekellerin kasalarına akıtılması yer alıyor. Üstünde ise baskı ve savaş yanlısı politikaların güçlendirilmesi var. Bütün bunların gerçekleşmesi için de ırkçı-şoven, din istismarına dayanan ajitasyon dozu artarak sürdürülecek.
Ücretlere ayrılan paydan, faiz, teşvik ve muafiyetlere, sağlık ve eğitim gibi hizmetlerden, Diyanet, iç güvenlik, askeri-silah sanayi harcamalarına kadar bütçe paylarına ilişkin bütün istatistiklerin bize gösterdiği gerçeğin özeti böyle. çalışma, eğitim, sağlık, aile, maliye-hazine, içişleri, dışişleri, savunma bütün bakanlıkların bütçeden aldıkları paylardaki oranlar incelendiğinde bu durum açık ve somut bir şekilde görülüyor.
Özcesi, cumhuriyetin yeni yüzyılının üçüncü bütçesi, sermayenin tek adam iktidarının ve Cumhur İttifakının 2023-24 bütçelerini bile aratacak oranda zalim bir sömürü bütçesi olma özelliği taşıyor. Başta işçiler olmak üzere, sömürülen ve ezilen halk kitlelerinin talep ve beklentilerini karşılamaktan oldukça uzak durumda. Dahası, sermayenin kara yüzlü Saray iktidarı, bu sömürü bütçesini “Türkiye Yüzyılı” hayallerine sararak pazarlarken, ekonomik vaatler açısından yarına ve yakın geleceğe dair satışa çıkarılmış bir hayal dahi sunmuyor.
KESKİNLEŞEN ÇELİŞKİLER, SERTLEŞEN ÇATIŞMALAR
Son birkaç yıldır, toplumsal altyapıda üretici güçler ve üretim-bölüşüm ilişkileri temelinde yaşanan çelişkiler günlük hayat içerisinde daha fazla öne çıktı. Bir yandan düşük ücret, sistematik zamlar, yüksek enflasyon, vergi artışları ve her geçen gün artan işsizlik tehdidi eşliğinde işçi ve emekçiler mutlak bir yoksullaşma yaşadı. Diğer yandan ise bir avuç sömürücü kapitalist yüksek kâr ve rant üzerinden servetini katlayarak zenginleşti.
2025 bütçesi bu durumun daha da belirginleşerek devam edeceğini gösteriyor. Hatta büyük sermayenin, sömürücülerin hazine bekçisi Mehmet Şimşek bu durumun 2026 yılında da sürmesi gerektiğini sık sık vurguluyor. Zaten, bütçeyi şekillendiren ve önümüzdeki üç yıl için yenilenen orta vadeli programda (OVP) yoğun sömürü ve ağır yoksullaşma üzerinden ekonominin toparlanmasını esas olarak 2027 için vadediyor. Yani sermayenin tek adam iktidarı, belirli ekonomik tavizler vererek işçi ve emekçileri oyalama taktiği için koşulların uygun hale gelmesini önümüzdeki iki yıl içerisinde öngörmüyor bile. Aksine emek ile sermaye arasında, sömürülen ve ezilen halk kesimleri ile kapitalist sömürücüler arasındaki sınıf çelişkilerini keskinleştirecek, çatışmaları sertleştirecek politikaların kararlılıkla uygulanmasına sık sık vurgu yapıyor.
Bu tutum aynı zamanda baskıların, antidemokratik uygulamaların daha fazla gündeme gelmesi demektir. Yani sermaye terörünün bir ayağında ucuz emeğe dayalı yoğun sömürü ve ağır çalışma koşulları yer alırken diğer ayağında da gerici-faşist baskıların yoğunlaşması yer almaya devam edecek. Dolayısıyla tek adam yönetiminin ve Cumhur İttifakının 2025 bütçesinin uygulanması ve iktisadi hedefleriyle, onun gerici-faşist rejim inşası özlemi birbirini besleyerek ilerleyecek.
Başta işçi sınıfı olmak üzere sömürülen ve ezilen toplumsal sınıf ve tabakaların insanca çalışmak, insanca yaşamak için girdikleri çeşitli mücadelelerde karşılaştıkları yasaklar ve baskılarla, belediyelere atanan kayyımlar ve seçme seçilme hakkının ayaklar altına alınması bir bütünün parçalarıdır. Dahası Devlet Bahçeli’nin Öcalan’a ilişkin yeni bir çözüm süreci beklentisi yaratan çıkışlarıyla, asgari ücret başta olmak üzere düşük ücret politikalarının kabul edilebilir ve keskinleşen emek-sermaye çelişkilerinin de yönetilebilir kılınması aynı zincirin halklarıdır. Hatta bütün bunların da yeni anayasa tartışmaları ile tek adam iktidarının tahkim edilmesi pazarlıkları potasında birleştirilmesi, sürdürülen politik operasyonun çok katmanlı bütünlüğünü daha da anlaşılır hale getirmektedir.
Birbiriyle aynılaştırmamak koşuluyla, 24 Ocak kararlarının uygulanmasının 12 Eylül darbesiyle mümkün olması ya da AKP’nin iktidara geliş sürecini hazırlayan 2001 ekonomik krizi ve ardından gündeme gelen Kemal Derviş programının fiilen ilan edilen “ekonomik OHAL” koşullarında uygulanması deneyimleri mevcut durumun anlaşılması açısından öğretici örnekler olarak hatırlanabilir.
MÜCADELENİN BÜYÜMESİ VE BİRLEŞMESİNİN OLANAKLARI
Bugün işçilerin, emekçilerin ve ezilen halk kesimlerinin mücadelesi henüz birbirini sınırlı düzeylerde etkileyen mevzi mücadeleler olarak sürüyor. Sömürülen sınıfların, ezilen toplumsal kesimlerin ve onların farklı farklı bölüklerinin her birisi, canının en çok yandığı çelişkiler ve talepler üzerinden rejimin politikalarına karşı mücadeleye yöneliyor. Bu mücadelelerin 2025 bütçesi ve OVP ile bağının kurulması ise mücadeleye atılan işçi ve emekçi kesimlerin bilinç ve örgütlülük düzeyine göre gerçekleşiyor. Bunun örnekleri olarak sıralanabilecek yüzlerce irili ufaklı mücadele söz konusu. Ancak bunlar içerisinde işçi sınıfının en güçlü tepkisinin, Türk-İş yönetiminin tabandan gelen baskı sonucunda gerçekleştirdiği 20 Ekim Tandoğan mitinginde yaşandığını vurgulamakta yarar var. Zira bu miting, sendikal bürokrasinin bütün engelleyici tutumlarına rağmen işçi sınıfının tabandaki mücadele eğiliminin güçlendiğinin görkemli bir ifadesiydi.
Önümüzdeki süreçte mevzi mücadelelerin daha da yaygınlaşması, asgari ücretin belirlenmesi ve bunun başta kamu TİS’leri ve ocak-şubat zamları olmak üzere ücret mücadelelerine etkisinin ilerletici yönde olması beklenir bir durum. Dolayısıyla esas olarak ekonomik talepler etrafında yaşanan bu mücadelelerin yayılmasını, güçlenmesini ve işçi sınıfının birleşik mücadelesinin bu kanaldan ilerlemesini teşvik etmek, bu mücadelenin genel grev ve genel direniş hattına girmesi için bugünden propaganda yürütmek önemli bir ihtiyaç durumundadır. İşçi sınıfı, kendi birliğini ve mücadelesini ilerlettiği oranda, sömürülen ve ezilen diğer toplum kesimlerinin mücadelesini de birleştirecek ve ilerletecektir.
Burada bir gerçeğin altını çizmekte yarar var. İşçi sınıfının ekonomik talepler için atıldığı mücadelelerin, başta kayyımlar olmak üzere doğrudan politik talepler için verilen mücadeleler ile birleşmesinin; emekten, barıştan, demokrasiden yana güçlerin yan yana gelip, acil ekonomik ve politik talepleri alt alta yazarak, çağrılar yapmasıyla mümkün olacağını düşünmek bir yanılgı olacaktır. Bu yöndeki girişimler elbette önemli ve yapılmalıdır. Ancak mevcut koşullar dikkate alındığında, işçi sınıfının ekonomik talepler için mücadelesinin politik mücadeleye doğru ilerlemesinin ve ekonomik taleplerle doğrudan politik talepler için mücadelenin birleşmesinin helezonik-spiral bir karakterde seyredeceğini bilerek durumu anlamak ve harekete buna uygun katılmak diyalektiğin bir gereğidir.
Bitirirken işçilerin, emekçilerin mücadelelerinin gösterdiği önemli bir hususu daha vurgulamakta yarar var. İnsanca bir yaşam ve çalışma koşulları için mücadelenin bireysel çaba ve arayışlarla sürmesi eğilimi her geçen gün yerini ortak ve birleşik mücadeleyi büyütmeye daha fazla bırakıyor. Yani kavgadan, mücadeleden kaçanın kaşığının kırılacağının, hatta kırıldığının daha iyi görüldüğü zamanlardayız.
Evrensel'i Takip Et