Bir sahte bilim fermanı: Yaratılış Manifestosu
İktidara ses çıkaramayacak, aksine iktidarın politikalarını savunacak bir neslin yetiştirilmesi evrim ve bilim karşıtlığının nihai amacı.
Uzay
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji
Geçtiğimiz ay, Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen Yaratılış Kongresi’nin bir çıktısı olarak bir Yaratılış Manifestosu yayımlandı. Evrimi “tamamen tesadüfi”, doğal seçilimi “güçlünün güçsüzü yok etmesine dayalı” olarak lanse etmeye çalışan, sahte bilimsel safsatalarla dolu bir manifesto. Evrime alternatif olarak bir yaratıcının varlığının zorunlu olduğunu iddia eden “akıllı tasarım” fikri savunuldu. Manifestonun ardından paylaşılan açık mektupta, geçerliliği tartışma konusu bile olmayan evrim kuramı hakkında “ideolojik ön yargılar, doktriner fanatizm ve sahte bilimin kanıta dayalı olmayan görüşleri” ifadesi kullanıldı. Peki bu manifestoyu Hacettepe biyoloji öğrencileri nasıl yorumluyor?
ÖĞRENCİLER MANİFESTOYU TEPKİYLE KARŞILADI
Hayatımızın her alanında karşılaştığımız bilim ve evrim karşıtlığının bir başka boyutu olan kongre ve manifestonun, aynı zamanda TÜBİTAK destekli olması birçok kişi için şaşırtıcı olmadı. Sonuçta evrim müfredatına yönelik saldırılar, ailemiz ve çevremizde insanların evrim karşıtı bir konuma yedeklenmesi, iktidarın dinci-gerici politikaları neredeyse herkes için apaçıktı. Tamamen kavramların çarpıtılmasına, deney ve gözlem yöntemlerinin reddedilmesine ve taraflı ve bilimsel olmayan kaynaklara dayanan bu manifestonun bir üniversite tarafından yayımlanabilmesiyse büyük bir rahatsızlığa ve tepkilere sebep oldu. Kimi öğrenciler ise ideal bir düzende akademik bir kurumun, bilim karşıtı herhangi bir tutum alması durumunda ciddi yaptırımlar uygulanması gerektiği yönünde fikir belirtti.
Manifestonun varlığı rahatsızlık ve endişe yaratırken içeriği gülünç bulundu. Manifestoda deneyler, fosil kanıtlar ve genetik çalışmalar gibi somut ve gözle görülür kanıtlar reddedip bu kanıtların öncelikli olarak kullanılması bir çeşit gericilik gibi gösterildi. Bunun karşısında sunulan kanıtlar ise bariz bir şekilde din kaynaklı bazı çıkarımlar ve çarpık bir mantık yürütmeden ibaretti. Evrime karşı sunulan argümanların çoğu ise doğa yasalarının ve biyolojik kavramların yanlış tanımlanmasına, temel bilgilerin göz ardı edilmesine dayalı. Mesela evrim yaygın olarak apayrı iki türün bir anda birbirine dönüşmesi olarak görülüyor. Türlerin melezleşme yoluyla kısa sürede evrimleşebileceğini Galapagos Adası’na gelen yabancı bir ispinoz türünün yerel türlerle çiftleşmesi üzerinden bir örnekle de açıklayabiliyoruz. Melezleşmeyle sadece iki nesilde yediği tohumlara uyumlu benzersiz bir gaga şekline, diğer türlerden farklı bir çiftleşme ötüşüne sahip ve kendi içerisinde çiftleşebilen ayrı bir tür ortaya çıkmıştır.
EVRİM KARŞITI POLİTİKALAR PRATİĞE NASIL DÖKÜLÜYOR?
Evrim kuramı, uzun bir süredir adım adım ilk ve ortaöğretim müfredatındaki yerini kaybediyor. Yıllarca 12. Sınıfın nadiren işlenen son konusu olan evrim, 2017’de yapılan müfredat değişikliğiyle müfredattan tamamıyla çıkarıldı. Tarikat lideri Adnan Oktar’ın Harun Yahya mahlasıyla yayımladığı Yaratılış Atlası, Türkiye’de yaratılışçılık görüşünün yaygınlaşması amacıyla neredeyse tüm okullara dağıtıldı ve bir dönem her evde bulunan bir kitap haline geldi.
Üniversitelerde de evrim müfredatına çeşitli baskılar yapılıyor. Birçok üniversitede rektörlük, dekanlık kararlarıyla akademisyenlerin evrimden bahsetmesi yasaklanıyor. Hacettepe’de bariz bir yasak olmamasına rağmen, çoğu öğrenciye göre evrim müfredatı yetersiz. 4 yıllık biyoloji eğitiminin sadece son yılında bir dönemlik evrim dersi veriliyor. Genelde açılmayan; açıldığındaysa tek tük açılan asistan, öğretim görevlisi ve araştırma görevlisi kontenjanları evrim müfredatı için bir yaptırım niteliğinde. Üniversiteye bağlı olan Biyosfer Müzesi’nin açılışında da çarpıcı bir olay gerçekleşti. Ankara Üniversitesi’nin Menzil tarikatına yakınlığıyla bilinen kayyım rektörünün ziyaretçiler arasında olması gerekçe gösterilerek, insan evrimini gösteren antropoloji sergisine rektörlük tarafından sansür uygulandı.
Bilimsel eğitime ve özellikle evrime karşı saldırılar sebepsiz değil. Erdoğan’ın bahsettiği “dindar ve kindar” bir neslin yetişebilmesi için gençlerin bilimsel perspektiften uzaklaşması önemli. Bilimsel bakış açısını edinmemiş, sorgulamayan bir nesil, iktidarın dayattığı milliyetçi ve dinci-gerici konuma yedeklenmeye de daha açık olacaktır. Bu sayede kendisine vadedilen geleceksizliği daha rahat hazmedecek ve iktidara ses çıkaramayacak, aksine iktidarın politikalarını savunacak bir nesil haline gelecek.
İktidar tarafından empoze edilmeye çalışılan bu evrim ve bilim karşıtlığına; üniversiteli gençler olarak tutum almak, özgür bilimi ve bilimsel eğitim hakkımızı büyük bir kararlılıkla savunmak zorundayız. Sıra arkadaşlarımızla omuz omuza bilimi savunarak talebimizi yükseltmeli; bilimsel eğitim ve akademik özgürlük üzerine tartışmalar yürütebileceğimiz alanlar, okuma grupları, atölyeler oluşturmalı ve bu alanların aktif birer parçası olmalıyız.