Mücadelemiz eğitim ve söz hakkımız için
Öğrencilerin holdinglerin kâr hırsına karşı söz hakları için verdiği mücadele; bununla içkin olan, iktidarın yarattığı krizden çıkış yolu mücadelesiyle ile birlikte yürümek zorunda.

Fotoğraf: Evrensel
Murat
Bilkent Üniversitesi
Bilkent Üniversitesi yönetimi dönem arasında getirdiği zamlarla dönemlik ücretini 360.900 TL’ye çıkardı. Öğretim yılının başında %140’lara dayanan eğitim ücreti zamlarıyla karşılayan üniversite yönetimi %76 barında açıklanan enflasyon verilerini ikiye katlamıştı. Üstelik YÖK, 17 Haziran 2024 tarihli açıklamasında vakıf üniversitelerinin kâr amaçlı kurumlar olmadığını vurgulayarak eğitim ücretlerinin dönemlik değil, yıllık olarak belirlenmesi gerektiğine yönelik uyarıda bulunmuştu. Vakıf üniversitelerinin dönem arası yapılan zamların hukuksuz olduğu kanısında buluşulurken üniversite yönetimleri bu uyarıyı dikkate almamakta ısrarcı. Peki neden?
NEREDE BU EĞİTİM BÜTÇESİ?
Öğrencilerin yorumlarına bakarsak eğitim bütçesinin “büyük ihtimalle Holding’e”, “kâr amacıyla”, “eğitim veya öğrencilerin koşullarını iyileştirmek yerine inşaat projelerine” aktarıldığı gibi cevaplarla karşılaşıyoruz. İkiye katlanan eğitim ücretleri ile açılan öğretim yılının başlangıcı eğitime bütçe sloganlarıyla karşıladığımız bir dönemdi. Tek adam yönetimi OVP ve 12. Kalkınma Planı kapsamında tasarruf paketlerini açıklıyor, üniversite bütçelerinden kesintiler yapmaya devam ediyordu. Ülke çapında üniversitelerin tasarruflar adı altında öğrencilerin temel haklarına; ulaşım, beslenme, barınma ve eğitim olanaklarını daraltan uygulamalarla saldırılarını gördük. Bilkent yönetiminin eğitim ücretlerini ikiye katladığı hâlde ring seferlerini üçte bire düşürüp ulaşım hakkına yaptığı saldırılar öğrencilerin kitlesel tepkisi ardından geri çekildi. Bu süreç içerisinde vakıf üniversitelerinin öğrencilerden topladığı “eğitim bütçesi” artarken bu bütçenin nereye gittiği soru işaretleri oluşturmaya başlamıştı.
300 bin TL azalan yurtlara yönelik harcamalar, 4 milyon TL azalan kütüphane harcamaları, düşen yemekhane destekleri, 78 milyon TL azalan araştırma merkezleri bütçesi ve 5 katına çıkan yönetim giderleriyle karşılaşıyoruz. Bunun yanında üniversite yönetiminin Bilkent Holding’in Tepe İnşaat firması yaz boyunca rektörlük binasının dış cephesini yeniledi, bolca kaldırım çalışması yaptı ve kütüphane önüne yeni bir süs havuzu yapma projesine aylardır devam etmekte. Bu verilerle birlikte Şimşek programının sermayenin kâr rekorları kırdırtan, bizlere kemer sıkmayı öğütleyen politikaları ışığında Holding’in kârları yalnızca son bir yıl içerisinde 3 katına yükseldi. Kısacası eğitim koşullarına ve üniversiteler bünyesinde öğrencilerin temel haklarına yapılan saldırının en belirgin sebebi, arkadaşlarımızın da açıkça gördüğü, iktidarın geniş halk kesimlerinden toparlayıp sermayenin kârlarına yönelttiği maddi kaynak ve üniversite yönetimlerinin duymak bitmeyen kâr hırsı dışında bir şey değil.
TEK ADAMIN YOKSULLUK PAKETLERİ
Derinleşen ekonomik kriz ve bunun faturasını öğrencilerin sırtına yükleme çabası, vakıf üniversitelerinde eksik kalan denetim ve kâr hırsı, öğrencilerin eğitim haklarının gaspına yol açan ilişkiler olarak karşımıza çıkıyor. Bir öğrenci, “vakıf üniversitesi ama masrafların çoğunu holding değil biz karşılıyormuşuz gibi” diyor. Eğitim hayatına devam edebilmek için çalışmak zorunda kalan, eğitim bütçesi ve öğrencilere yapılan desteklerin gittikçe azaldığı koşullarda eğitim hayatından vazgeçmek zorunda kalan sıra arkadaşlarımız daha da sık gördüğümüz gerçekler. Bunların yanında OVP’nin çizdiği tablo içerisinde asgari ücrete yapılmayan ara zammın bizlerin eğitim ücretlerindeki yansıması öğrencilerin sırtındaki kriz yükünü artırmakta. Eğitim ücretlerini yıllık ve dönemlik ödeme arasında verilen seçim; üniversite yönetiminin, yıllık ödeme gücü olmayan öğrencilerin dönemlik zamlarla ödeyeceği fazladan ücretin bile bütün hukuksuzlukların karşısında peşine düştüğünün en belirgin göstergesi. Bu hırsın önüne geçebilecek, üniversite yönetiminde öğrencilerin kendi faydası yönünde söyleyeceği söz hakkı olmasına, ÖTK’lere ise üniversite yönetimi umursamadığı YÖK mevzuatını çıkarmakta. Holding sahibi üniversite yönetimleri ve sermayenin temsilcisi tek adam iktidarı ittifakıyla yoksullaştırılan öğrenci kesimleri yoksullaştırılırken, bu ittifak yalnızca işine geldiğinde anayasayı baz almakta da ortaklaşmakta.
NİTELİKLİ EĞİTİM MÜCADELEMİZDE SAKLI!
İkiye katlanan eğitim ücretlerinin belirtilerini eğitim koşullarının iyileşmesinde, öğrencilerin temel haklarına yönelik desteklerin artışında değil; holding kârlarında, altında ezilmeye itildiği ekonomik kriz koşullarında ve artan baskılarda gören öğrenciler için üniversite yönetimi ile içerilerinde bulundukları çıkar çelişkisi her gün daha belirgin hâle geliyor. Bilkent öğrencileri ring eylemleriyle kazanımın yolunu bulduğu mücadelesinde hem bütçenin nereye ayrılacağına yönelik söz söyleyebileceğini, hem de yönetimde söz hakkı elde etmesinin yolunu geniş birlikteliği olduğunu ilk elden görmüş oldu. Burada çok yakın hafızamızdan tekrar hatırlamalıyız ki öğrencilerin yönetimde söz hakkı için verdiği mücadele, krizden çıkış yolunu çizdiği mücadele ile birlikte yürümek zorunda. Bununla birlikte tek adam iktidarının her politikasıyla işçi emekçi kesimleri sürdüğü yoksulluk bataklığından çıkışı ile de söz hakkı mücadelesini, eğitim hayatına sahip çıkabilme mücadelesini birlikte yönetmesi gerekliliğini en geniş birlikteliklerle tartışmalı. Arayışlarını politik birliğini sağlayarak genişletmeli ve mücadelesini sınıftan sınıfa, her bir öğrencinin hayatına dokunacak şekilleriyle yükseltmelidir. Kriz koşulları ve yöneltilen baskılar derinleşse de “karanlık yolun sonunda doğacak güneşi” görmeyi mücadelesiyle öğrenmiştir!
Evrensel'i Takip Et