Tevfik Taş: Hayata karşı hayat
" 'Dönenlerden döndükçe bilendik' dizesinde olduğu gibi bir dönem teninde ipek yangınları biriktiren ve adını bir gülüşün hizasına yazmayan insanların şiirini yazdı Tevfik."
Tevfik Taş | Fotoğraf: Kadir İncesu
C. Hakkı ZARİÇ
13 Eylül 1993 tarihinde imzalamış Eskatologya kitabını Tevfik bana. O günden beri dostluğumuz, kader birliğimiz ve elbette usta çırak ilişkimiz sürüyor.
Hırçın, konuşkan, öğrenmeye açık, hani bir yanıyla kırgın ve küskün bir yanıyla militan ve devrimci Tevfik tanıdım hayatım boyunca. Bir dönem şartlar gereği mektuplaştığımızda bana gönderdiği onlarca sayfayı defalarca okuduğumu ve şiire dair yazdıklarıyla perspektif edinmeye çalıştığımı yadsıyamam. Bugün ha deyince mani yazabilen biriysem, bu Tevfik’in mektuplarında ısrarla üzerinde durduğu önerilerden biri olduğu içindir. Nedenlerini her şair kendince açıklayabilir elbet ama mani yazmak şiir için büyük bir olanaktır.
Eskatologya şiirimizin toplumcu gerçekçi damarında hırçın bir ırmak gibi akıyor hâlâ. Birbirinden iyi şiirler toplamı olan bu kitapta “Kaptanı Seyredenin Defteri” alt başlığını tercih etmiş Tevfik. Dünyayı, dinleri, destanları, savaş ve çatışmaları, özellikle 12 Eylül’ü damıtmış kitabında. “Dönenlerden döndükçe bilendik” dizesinde olduğu gibi bir dönem teninde ipek yangınları biriktiren ve adını bir gülüşün hizasına yazmayan insanların şiirini yazdı Tevfik. Acele etmeden yazdı. Çünkü bir sosyalist şiiriyle de alan açmalı ve sözünü söylerken insanlık tarihinin bütün birikimine dayanmalı, diye düşündü hep. Çalakalem yazmayı sınıfına ihanet gördüğü gibi kendine de ihanet olarak algıladı ve felsefeden, gösterge bilimden, resimden, kutsal kitaplardan, memleketin ücra bir köyünde konuştuğu insanların birikiminden yararlandı yazarken. Bunun için Eskatologya, şiirimizde eşsiz bir dengeyi, itirazı, devrimci direnci ve yenilmemeyi temsil eden bir sağlamlıkla var olmaya devam ediyor.
Gerçek dergisi, Evrensel Kültür, Evrensel Gazetesi, GazeteDuvar ya da her nerede yazdıysa okuru oldum daima. Büyük bir birikimi ustalık ve sadelikle insanlara aktarmaya özen gösterdi Tevfik. Gençlik kampındaki diyalektik atölyelerinde işçilerin de işi gücü erteleyip onu dinlemeye geldiğine defalarca tanık oldum.
Yıllar içinde usta çırak ilişkimizi sürdürdük. Yeni e dergisini kurduğumuzda, danıştığımız ve bir hevesle söyleyeceklerini not ettiğimiz insanlar arasında yer aldı. Marko Paşa deneyimini ilk sayımıza yazarak geçmişle gelecek arasındaki o devrimci ısrarı yeniden anımsattı okurlarına ve bize.
Neden sonra Manos Kitap’ı kurduğumuzda aklımızdaki ilk kitaplardan biri olan Eskatologya’yı yeniden yayımlama olanağı bulduk. Bir şiir kitabının yeni baskısında neler yapabileceğimiz üzerine uzun uzun konuşmalarımız, kitabın çıkışını kutladığımız akşam ve sonrası hayatımın en önemli deneyimlerinden oldu. Ustamın editörlüğünü yapmış olmanın onurunu yaşadım içten içe.
Artık aramızda olmayabilir. Yazdıkları, söyledikleri, hayata karşı sakinliği ya da öfkesi ondan kalan bir miras olarak hak ettiği yoldaşlığı çoğaltacaktır kuşkusuz. Bir şiirinin sonundaki dizeleriyle yeniden merhaba diyelim Tevfik’e:
Kıştım, sardım ve kışkırttım sesimi, art arda tenhama yürüdü kırlangıç sürüleri.Ve işte ömrüm, büyük orkestra, senfoni, aşk, şiirve nakli yekûn.