11 Aralık 2024 15:50

TTB: 2025 sağlık bütçesi 2024'e göre yüzde 23 daha eksik

TTB, 2025 yılı Sağlık Bütçesine dair yaptığı açıklamada, "2025 yılı sağlık bütçesi kişi başına 360 ekmek parasından da az para harcamayı vaat etmektedir" ifadelerini kullandı.

TTB: 2025 sağlık bütçesi 2024'e göre yüzde 23 daha eksik

Fotoğraf: DHA

Türk Tabipleri Birliği (TTB), 2025 yılı Sağlık Bütçesine dair açıklama yaptı. "Korumaya da tedaviye de yetmeyecek 2025 Sağlık Bütçesi Arttırılmalıdır" başlığını taşıyan açıklamada TTB Başkanı Alpay Azap, "Bugün TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmekte olan Sağlık Bakanlığı bütçesiyle iktidar, bütün bir yıl boyunca sağlık hizmeti için her bir kişi başına 360 ekmek parasından da az para harcamayı vaat etmektedir" diyerek bütçenin arttırılması çağrısı yaptı.

TTB Genel Merkezinde yapılan açıklamada ilk sözü TTB MK üyesi Dr. Ali Karakoç aldı. Karakoç sağlığın artık bir hak olmaktan çıkarılıp bir tüketim nesnesine dönüştürüldüğünü anlattı. Ardından TTB Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap basın açıklamasını okudu. İlk olarak bütçeye dair genel bir değerlendirme yapan Azap, "2025 yılı Merkezi Bütçe Yasa Tasarısı'nda, toplam bütçe gelirinin yaklaşık yüzde 99,9'unun vergi gelirleriyle sağlanacağı belirtilmektedir. Vergi gelirlerinin de yalnızca yüzde 30,5'inin gelir ve kazanç ile mülkiyet üzerinden alınacak vergilerle, yüzde 69,5'inin ise katma değer vergisi, özel tüketim vergisi, damga vergisi ve harçlarla gibi dolaylı vergilerden sağlanması planlanmaktadır. Öte yandan  cari harcamaların da bu bütçede çok düşük olduğunu görüyoruz; öyle ki açıklanan TÜİK verilerinden de görüleceği üzere OECD ülkeleri arasında son sırada yer alıyoruz" dedi.

"REEL OLARAK 2025 YILI BÜTÇESİ 2024'E GÖRE YÜZDE 23 DAHA EKSİK"

Bütçe değerlendirmesinde TÜİK'in açıkladığı yıllık kira artışı üzerinden bir değerlendirme yaptıklarını anlatan Dr. Azap, "Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Eylül 2024'de açıkladığı yıllık kira artış oranı yüzde 63,5'dir. (Yıllık enflasyon-TÜFE- oranları ile ilgili tartışmalardan kaçınmak adına metnin bundan sonraki analizlerimizde kısmında enflasyonu göstermek üzere bu oran kullanılacaktır). Yıllık artış oranıyla bütçenin artış oranı arasındaki fark, 30 puanın üzerindedir. Bu durum, 2025 yılı bütçesinin reel büyüklüğünün 2024 yılına göre, yaklaşık yüzde 23 oranında eksiltildiği anlamına gelmektedir.

Yanı sıra, açıklanan 2025 yılı bütçesinin gelirleri 12 trilyon 670 milyar 431 milyon 309 bin TL'dir. Buna göre, 2025 yılı bütçe açığı 2 trilyon 60 milyar 583 milyon 23 bin TL olmaktadır. Bu açık tutarı toplam bütçe büyüklüğünün yüzde 14'üne tekabül etmektedir. Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan Türkiye'nin 2025 yılı genel bütçesi planlama aşamasında dahi yüzde 14 gibi yüksek bir açık oranıyla Meclise sunulmuştur. Bu durum, 2025 yılı içinde gündeme getirilebilecek yeni vergi ve/veya artırılacak vergi oranlarının ya da yaşayabilmek için çalışmak zorunda olanların ekmeğinin daha da küçültüleceğinin erken habercisi olarak kabul edilebilir. Bütçe açığının israfın önlenmesi yerine vergilerle karşılanmasının kabul edilebilir olmadığını şimdiden ilan ediyoruz" diyerek konuştu.

"TOPLUM SAĞLIĞINI YİTİRİYOR!"

TTB olarak 2025 yılında da adaletsiz vergi sisteminin devam edeceğini gördüklerini ifade eden Azap, "Talebimiz çok kazanandan çok vergi alınmasıdır" dedi. Türkiye toplumunun sağlık durumuna ilişkin de açıklama yapan Azap, "Malesef toplumun sağlığında gerileme görüyoruz. Bunu 5 yaş altı çocukların ölüm verilerinden anlıyoruz. Beş yaş altı bebek ölüm hızı 2023'te arttı. Bölgeler arası farkta artış yaşandı. Bölgeler arasındaki fark 2022 yılında 2,3 iken, 2023 yılında 3,1 katına çıkmıştır. Beraberinde, 2022 yılında yaşanan her 100 beş yaş altı ölümden 34'ü bölgeler arasındaki sosyoekonomik eşitsizlikler giderildiğinde önlenebilecekken, bu sayı 2023 yılında 41'e yükselmiştir. Özetle, Türkiye'de toplumsal sağlık düzeyi 2023 yılında 2022 yılına göre kötüleşmiş, bölgeler arasındaki eşitsizlikler ve önlenebilir beş yaş altı ölümlerin sayısı artmıştır" diyerek böyle bir tablonun daha da kötüleşmemesi için öncelikle ekonomik bölüşümün ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerekli olduğunu anlatan Azap, iktidarın yalnızca 2025 bütçesiyle bile tam tersini yapacağını haber vermekte olduğunu ifade etti.

"GERÇEK ANA AKIM MEDYANIN ANLATTIĞI GİBİ DEĞİL!"

Bütçeye dair ana akım medyada yer alan haberlerin doğru olmadığını anlatan Azap, " Gerçek bir artış söz konusu değil" diyerek Sağlık Bakanlığı için bütçeden ayrılan genel bütçeden yüzde 15'inden daha düşük olmamalıdır. Daha az olmamalıdır. Uluslararası genel kabul böyledir" dedi.

Sağlık Bakanlığının her bir yurttaş için yıl boyu 11 bin 784 lira ayırmakta olduğunu açıklayan Azap, "Bakanlık bütçesinden sağlık emekçilerine ödenecek maaş ve ücret çıkartıldığında ise geriye kişi başına yalnızca 4 bin 460 TL kalmaktadır. Bugün TBMM Genel Kurulunda görüşülmekte olan Sağlık Bakanlığı bütçesiyle iktidar, bütün bir yıl boyunca sağlık hizmeti için her bir kişi başına 360 ekmek parasından da az para harcamayı vaat etmektedir." diye anlattı.

"ŞEHİR HASTANELERİ BAKANLIĞA DEVREDİLMELİ"

Şehir hastanelerine geçen yıllara oralara ayrılan payda azalma olsa da yine de ciddi bir payın ayrıldığını anlatarak devam eden Azap şöyle konuştu. "18 şehir hastanesini inşa eden ve işletmekte olan şirkete, bakanlığın 2025 yılı bütçesinden en az 104 milyar 602 milyon TL, kira ve hizmet bedeli olarak ödenecektir. Bu rakam Bakanlığın tedavi edici hizmetler için ayırmış olduğu bütçenin yüzde 14.7'sine karşılık gelmektedir. Bir başka ifade ile Sağlık Bakanlığına ait 925 hastaneye bütçenin yüzde 85'i ayrılırken 18 hastaneye yüzde 15'i ayrılmaktadır. Böylesi uygulamalardan vazgeçilmelidir. Şehir Hastaneleri için yapılan sözleşmeler feshedilmeli, kira ve hizmet bedeli ödemeleri sonlandırılmalıdır. Şehir Hastaneleri herhangi bir ödeme yapılmadan Sağlık Bakanlığına devredilmelidir."

"SINIR DIŞINDAKİ SAĞLIK BAKANLIĞI KURUMLARI KAPATILMALIDIR"

Sağlık Bakanlığınca yurtdışında kurulan hastanelere de değinen TTB Başkanı, şöyle konuştu. "Bakan Kemal Memişoğlu, Sağlık Bakanlığının yedi farklı ülkede toplam 894 yatak kapasiteli yedi hastane kurduğunu, 'İnsani Yardım Hastaneleri Bölge Halkının Yaralarını Sarıyor' bölümünde de tümü Suriye Arap Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan sekiz yerleşim alanında toplam 1.091 yatak kapasiteli sekiz hastane kurduğunu belirtmektedir. Bununla birlikte, özellikle ikinci gruptaki hastanelerin uluslararası hukuk alanındaki yeri ve statüsü ile her iki gruptaki hastanelerde hizmetin kimler eliyle ve nasıl sunulduğu, finanse edildiği ile ilgili herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir. Hekimlerin ve sağlık emekçilerinin birinci gruptaki hastaneler için yurtdışı görevlendirme ile gönderilmelerine karşın, ikinci gruptaki hastaneler için zorunlu geçici görevlendirilmeler yapıldığı bazı hekimlerin TTB MK'ye verdikleri dilekçelerinde dile getirilmiştir. Söz konusu durumun uluslararası hukuka uygunsuzluğu bir yana, 'savaş-çatışma koşullarında sağlık hizmetleri' konusunda herhangi bir bilgi ve deneyime sahip olmayan meslektaşlarımıza ve diğer sağlık emekçilerine yönelik bu uygulamadan derhal vazgeçilmelidir. Türkiye sınırları dışındaki Sağlık Bakanlığı kurumları kapatılmalıdır" dedi.

"TÜM BASAMAKLARDA EYLEMLERİMİZ SÜRECEK"

Son çıkarılan yönetmelikle GETAT uygulamalarının birinci basamaklarda uygulanacağı tartışmasına da değinen Azap, "Bu alandaki sertifikasyon programları durdurulmalı ve ruhsatları iptal edilmelidir. Bakan tarafından sayıları iki 361'e ulaştığı açıklanan GETAT ünitesi ile 79 adet GETAT uygulama merkezinin faaliyetleri derhal durdurulmalı ve en kısa sürede kapatılmalıdır" çağrısı yaptı.

Son olarak sağlık çalışanlarının özlük haklarında düzenleme yapılmalı diyerek devam eden TTB Başkanı Alpay Azap, ASM'lere yönelik çıkarılan yönetmeliklerin halen yürürlükte olduğunu, bakanlığın buna olumlu dönüş yapmadığını anlatarak eylemleri devam ettirme kararı alındığını üstelik bunun sadece birinci basamakla sınırlı kalmayacağını ikinci ve üçüncü basamakların da dahil olacağı bilgisini verdi. (Ankara/EVRENSEL)

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et