Kamu işçisi 22 yılda ekmeğinin yarısını kaybetti
Kamu işçilerinin ücretinde erime: 2002’de asgari ücretin 5.5 katıyken, 2024’te bu oran 2.4’e geriledi. Kamu işçilerinin bir aylık ücretiyle alabildiği ekmek sayısı ise 6 bin 222’den 3 bin 500’e düştü.

Fotoğraf: Evrensel
Hilal TOK
İstanbul
Kamu işçilerinin ücretleri 22 yılda eridi. DİSK-AR’ın 2025 yılı asgari ücret raporuna göre 2002’nin aralık ayında kamu işçisinin ücreti asgari ücretin yüzde 549.1’i iken AKP’nin 22 yıllık iktidarında kamu işçisinin ücreti asgari ücretin yüzde 242.8’ine kadar geriledi.
2002 yılında bir kamu işçisinin ortalama ücreti 1089 liraydı. Bu 1089 lirayla o dönem kamu işçisi 60.5 gram altın alabiliyordu. Bugün ortalama 35 bin lira alan kamu işçisi bu 35 bin lirayla sadece 11.5 gram altın alabiliyor. Yani kamu işçisi AKP’li 22 yılda 49 gram altın kaybetti.
2020 yılından bu yana da işçilerin kayıpları büyük. Öyle ki; 2020 yılında aldıkları ücretle 14.7 gram altın alabilen kamu işçisi 4 yılda 3.2 gram altın kaybetti.
Gelelim ekmek hesabına, kamu işçisi 2002 yılında aldığı ortalama ücretle, tanesi 0.175 liradan 6 bin 222 adet 200 gram ekmek alabiliyordu. 2024 yılına geldiğimizde işçinin alabildiği ekmek yarı yarıya azaldı. Bugün kamu işçisi ortalama ücretiyle tanesi 10 liradan ancak 3 bin 500 ekmek alabiliyor.
Sözleşme süreçleri yaklaşan kamu işçileri bu erime karşısında emeklerinin karşılığını isterken geçinebilmek için kredi kartlarına yüklendiklerini her ay 90 bin lira içeriye girdiklerini söyledi. Evrensel’e konuşan sağlık, demir yolları ve savunma sanayisi işçileri eriyen ücretlere tepki gösterdi.
DEMİR YOLU İŞÇİSİ: EK KARTLAR EKSİ 90 BİN LİRAYA DAYANDI
Demiryol-İş üyesi bir işçi, eriyen ücretleri karşısındaki durumu şöyle özetledi: “Geçmişten bu tarafa sendikal bürokrasinin sürekli satış sözleşmesine imza attıklarının kanıtı bu erime. Patronlar servetlerine servet katarken, işçiler yoksulluk sınırının yarısından azına mahkum edildi. Bunun sorumlusu bir taraftan sendikal bürokrasiyken bir taraftan da biz işçileriz. Çünkü asgari ücrete yakın bir ücret almaya başlayınca tepkimizi göstermeye başladık sadece. AKP hükümetinin ilk geldiği andan itibaren, sermaye sınıfının partisi olduğu ortadaydı. Kamu işçilerini yoksullaştırdılar. Şu anda ek hesapları patlattık. Çoğunluğumuzun ek hesabı eksi 90 bin liraya dayandı. Kredi kartlarından nakit avans çekip diğer kredi kartının borcunu ödüyoruz. Köylerle bağı olan işçiler, köyden getirdiği nohudu, bulguru, fasulyeyi satarak bir gelir elde etmeye çalışan arkadaşlarımız var.”
SAVUNMA İŞÇİSİ: EK İŞ DE KURTARMIYOR
Ek iş yapan savunma işçilerinden biri de ücretlerin erimesine dair şunları söyledi: “Her şey asgari ücrete göre zamlanıyor ama bizim ücretlerimiz bu zamlar oranında zamlanmıyor. Benim 5 yıl önce ev kiram aldığım ücretin 5’te biriyken şimdi yarısı ediyor. O yüzden ek işe gitmek zorunda kalıyoruz. Ben hafta sonları sanayide ek iş yapıyorum, hafta içi de akşamları tersaneden çıkıp internet üzerinden verdiğim ilanlarla elektrik işleri yapıyorum parça başı. Aldığım ek ücretler de yine kurtarmıyor. İki çocuğum okuyor, çocukların okulun istediği kitaplarını bile zor karşıladım. Ben 4 yıl önce uzman erbaşlardan 100-200 lira fazla alıyordum, şimdi onlar 50-55 civarı ücret alıyor bizim ücretler 30-35 bin lirada kaldı. İkramiyelerle, yan haklarla bile onların ücretini yakalayamıyoruz. 2024 yılı için 55 bin liranın altında olmaması lazımdı ücretlerin. 2025 yılı için çok daha fazlası gerekiyor.”
SAĞLIK İŞÇİSİ: KAMU İŞÇİSİNİN ÜCRETİ ESKİDEN ÖNCÜ ÜCRETTİ
Geçtiğimiz günlerde asgari ücrete dair basına demeç veren Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, “1.5 sene evvel kamu sözleşmesi yaptık, işçilerimizin tamamına yakını memnundu 6 ay geçmeden darmadağın olduk şu an kamu işçisi bile asgari ücret düzeyine geldi” demişti. Görüştüğümüz sağlık işçisi, Atalay’ın da sözlerini hatırlatarak şöyle söyledi: “Kamu işçilerinin TİS süreçlerinde hakları hep geriye gitti. Bazı iyileştirmeler olsa da kamu işçisi eşittir asgari ücret bandından geçim demek oldu. Sağlıkta Öz Sağlık-İş pek çok yerde yetkili. Bilerek isteyerek, işçinin ücretlerini geriye götürdüler. Türk-İş Başkanı Atalay kendi ağzıyla kamu işçilerinin ücretlerinin nasıl eridiğini, yaptıkları sözleşmelerinin bir işe yaramadığını söyledi. Kamu işçilerinin yaptığı işin niteliği karşısında özel sektör 2-3 katı ücret veriyor. Bunun düzelmesi lazım. Kamu işçisinin ücretleri eskiden öncü ücretler olurdu. Şimdi kamu işçisinin durumunu hep birlikte görüyoruz” diye konuştu.
‘SÖZLEŞME SÜRECİ ÇETİN GEÇECEK’
Sözleşme sürecinin diğer sözleşme süreçlerinden daha çetin geçeceğini düşünen demir yolu işçisi, “Sendikacılara da sorduk. Onlar da grevlerin olabileceğini düşünüyor. Bunu ne kadar gerçekleştirip karar alırlar şüpheli. Çünkü greve çıkılırsa ücret alınmayacağını söyleyerek biraz önünü de almaya çalışıyorlar. Ama işçiler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. Yoksulluk sınırına yakın bir ücret istiyoruz. Bunun yanında memurlara verilenen seyannen zammı işçiler iyileştirme için kesinlikle istiyor. Her kamu işçisi kendi iş yerinden başlayarak TİS taslağı hazırlanırken müdahil olmalı, kamu işçilerinin onayı alınmadan kesinlikle sözleşme imzalanmamalı. Kamu işçisi en az yoksulluk sınırında bir ücret almalı” dedi.
TÜRK-İŞ MİTİNGİNİN ARDINDAN: SENDİKACILAR SESSİZ, İŞÇİLER ÖFKELİ
20 Ekim’de işçilerin büyüyen tepkisi karşısında Ankara’da 150 bine yakın işçinin katıldığı bir miting düzenlemek zorunda kalan Türk-İş, mitingin ardından eylemleri devam ettirmedi. İşçiler mitingin ardından sendikacıların eylemsizliğine, sessizliğine de tepkili.
Demiryol-İş üyesi işçi, “Mitingden bu yana 2 ay geçti. Bu süreçte epey tartıştık, sendikacıların yaptığı sadece taslak anketleri göndermekti. Bu tartışmalarda ortaya çıkan; aidatların düşürülmesinden, sendika gelirlerinin nereye gittiğini tartıştık. Olası bir grevde bu gelirler kullanılacak mı tartışmaları yürütüyoruz. Biz istemezsek, mücadele etmezsek vermezler. Sendika istemesini bilecek, biz de sendikayla birlikte mücadele edeceğiz. Mitingden sonra iş yerlerinde sendikacılar, nasıl bir yol izleneceğine, işçilerin ne istediğine bunun nasıl elde edileceğine dair bilgilendirme toplantıları yapabilirdi. Olası bir grev sürecine dair tartışmalar yapmalıyız. Miting hükümeti tedirgin etti, ama sonrasında bu kararlılığı göstermeye devam etmeliydik” diye seslendi.
‘MİTİNGİ YAPIP KAFAYI KUMA GÖMDÜLER’
Savunma işçisi de, “Ben açıkçası artık sendikacılardan hiçbir şey beklemiyorum. Hep göstermelik. Bir umut yaratmıyorlar. Bir beklentim yok onlardan. Konfederasyon miting yaptı sonra kafasını yine kuma gömdü. Sendikacılar kendisinden ziyade işçileri düşünmeli. Bir sendikacı işçiden fazla ücret almamalı ki bizi gerçekten anlayabilsin. Bir de emekli sendikacı o koltukta durmamalı artık. Bir yandan emekli maaşı alıyorlar bir yandan da sendikadan. Bu adam bizim ne sıkıntı çektiğimizi nasıl anlayacak ki? Onlar için her şey güllük gülistanlık. Böyle gördüğü için yeterince de savunmuyorlar. Ama gelsinler bizim aldığımız ücretlerle yaşasınlar, işçinin yaşadığı sıkıntıyı görsünler. Şimdi hal böyleyken ha onlara söylemişsin ha duvara söylemişsin bir farkı yok” dedi.
‘İŞÇİNİN GAZINI ALARAK SÖZLEŞME SÜRECİNE GELDİLER’
Sağlık işçisi de sendikacıları eleştirerek, “6356 sayılı Sendikalar Kanunu sendikacılara fırsatı vermiş; denetleme yok, mekanizma yok. Aidatların nereye gittiği belirsiz. Aidat zaten geliyor diye keyifleri yerinde mücadele yok sendikacılarda. Bunun değişmesi lazım. Kazanan sadece sermaye yani bizim işverenimiz hükümet ve sendikacılar. İşçi hep kaybetti” dedi. İşçilerin sendikalara dair büyük güven kaybı yaşadığını söyleyen işçi, “Türk-İş üyesi olmamama rağmen Türki-İş’in Ankara mitingine gittim, işçi sendikacılardan mücadele bekliyor. İşçiyi miting alanına getirdiler, 40 dakika konuşup gittiler. O coşku da işçinin kursağında kaldı. Miting yaptın eyvallah, ama sonrasında? 15 saat Ankara’ya yol geldik, 40 dakika sürdü, ne anladık biz o işten, işçiyle alakalı zam söylemi vardı ama sonrasında altını dolduramadılar. İşçileri oyalaya oyalaya, gazı ala ala sözleşme sürecine kadar geldiler. Şimdi 2025’te vergi sıfırlanacak, açıklanan enflasyondan gelecek artışla, ücretleri kendileri mücadele etmiş de ondan artmış gibi gibi gösterecekler. Biz elbette bu eylemleri destekliyoruz ama körü körüne de Türk-İş’e inanmıyoruz sonuçta.”
Evrensel'i Takip Et