Çocukların yaşam hakları ihlal ediliyor, failleri cezasız bırakılıyor
Yaşam hakları ihlal edilen çocukların davasında ya zırhlı araçların ya da yolların "kusurlu" bulunduğunu ifade eden Avukat Mehmet Emin Gün, "Devletin ilişkili olmadığı bir cinayet neredeyse yok" dedi.
Fotoğraf: MA
Hak ve hukuk örgütleri, her yıl 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası'nı çeşitli eylem ve etkinliklerle karşılıyor. Hafta dolayısıyla açıklanan verilerde, en çok ihlale maruz kalan kesimlerin başında çocuklar geliyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi'nin bir süre önce açıkladığı "Çocuk Hakları İhlalleri Raporu'na göre sadece 1 yıl içerisinde bölgede 36 çocuğun yaşam hakkı ihlal edildi. Kürt sorununun çözümsüzlüğünün yaşanan ihlallerin temel nedeni olduğu vurgulandı.
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nin 2011-2021 yıllarını kapsayan raporuna göre ise Kürdistan'da zırhlı araç çarpması sonucu 22 çocuk yaşamını yitirdi, 27 çocuk yaralandı. Yine aynı rapora göre çatışmalarda etkilenen 180 çocuktan 45’i yaşamını yitirdi, 135’i yaralandı.
Çocukların yaşam haklarına dönük gerçekleşen ihlallere dair olayların birçoğu aydınlatılmıyor. Bunun son örneği, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe kırsal mahallesinde 21 Ağustos’ta kaybolan ve cansız bedeni 8 Eylül’de bulunan 8 yaşındaki Narin Güran’ın ölümü oldu.
“RAPORLARDA YA ARAÇ YA YOL KUSURLU”
Diyarbakır Çocuk Hakları Ağı Eşsözcüsü olan ve aynı zamanda Çocuklar İçin Adalet Derneği'nin başkanlığını yürüten Avukat Mehmet Emin Gün, çocuklara dönük ihlalleri değerlendirdi. Çocukların yaşam hakkının en çok polis ya da askerler tarafından ihlal edildiğine dikkati çeken Gün, "Kürt çocukları devlet için bir 'güvenlik' tehdidi olarak görülüyor. Elimizdeki veriler de bunu çok açık bir şekilde gösteriyor” dedi.
"Kolluk dediğimiz şey devletin vitrini. Devlet aklı, bu vitrini kirli göstermek istemez” diyen Gün, "Çocukların yaşam hakkını ihlal eden kolluk görevlilerini yargılamak bir nevi bu vitrini kirletmek anlamına gelir. Dolayısıyla bu yargılamalar daha çok yapmacık yargılamalar oluyor. Çoğu cezasızlıkla sonuçlanıyor. Mesela zırhlı araç çapmalarında dosya arasına kusur raporu giriyor. Bu dosyalarda sürücülere kusur verildiğini görmedik. Olay anındaki kamera kesinlikle bozuk olur. Trafik bilirkişisi de yine bir kolluk görevlisi olur. O raporlarda ya araç kusurlu çıkıyor ya yol kusurlu çıkıyor” dedi.
Şırnak’ın Silopi ilçesinde 2017 yılında zırhlı aracın evlerine girmesi sonucu yaşamını yitiren Muhammet (7) ve Furkan Yıldırım (6) kardeşlerin davasını hatırlatan Gün, "Olayda duvar kusurlu çıkmıştı. Dolayısıyla buradaki yargılamalar tamamen kurgu yargılamalar. Bu konuda en azından bizim takip ettiğimiz dosyalarda ceza alan kolluk görevlisi olmadı. Olanlar da kamuoyu baskısı sonucu göstermelik bir ceza aldı. Cezalar Yargıtay’da ya da istinafta bozuldu" diye kaydetti.
NARİN GÜRAN CİNAYETİ
Gün, Narin Güran dosyasına değinerek, uzun süre aileden şüphe duyulmadığını hatırlattı. Etkin bir soruşturmanın yürütülmediğine dikkati çeken Gün, cenazenin 19 gün boyunca suyun içinde saklanması, kimsenin cinayeti itiraf etmemesinin sadece birkaç köylünün bir araya gelip yapabileceği bir şey olmadığının altını çizdi. Gün, "Bundan önce çok fazla aile içi çocuk cinayeti gördük. Bu ilk değil. Bu sivil toplumun çok fazla sahip çıkmasıyla birlikte açığa çıkmış bir cinayet. Zaten ailenin ya da fail her kimse cesareti buradan geliyor. Yargı makamlarının aileyi bu kadar kutsaması, bu kadar şüphe duymaması, sanki hiç daha önce çocuklar aileleri tarafından katledilmemiş gibi davranması tuhaf bir durum” şeklinde konuştu.
AKP Milletvekili Garip Ensarioğlu’nun olay sonrası yaptığı “Bizlerin bazen bilmediği, bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var çünkü aile bizim dostlarımızdır” açıklamasını anımsatan Gün, "Milletvekilin çıkıp böyle bir şey söylemesi, bu ailenin devletle bir bağı olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla birileri bu dosyayı kapatmak istedi ama güçleri yetmedi” dedi.
“BİR CİNAYET VARSA FAİL DE VARDIR”
Gün, 4 sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenmesini “toplumun gazı almak" olarak nitelendirdi. Gün, Ağrı’da 2018 yılında kaybolan ve 18 gün sonra cenazesi akarsu kenarında bulunan Leyla Aydemir olayına işaret ederek, "Leyla’nın faili bile tahliye oldu. Hangimiz hatırladık? Çünkü 6 yıl önceydi. 5 yıl sonra Narin’in failleri de beraat ettiğinde ya da tahliye olduğunda ya da cezaevinden çıktığında herhangi bir gazetenin 3’üncü sayfasında bile belki kendine yer bulmayacak. Çünkü hepsinin iştirakten yargılanıyor. Bir cinayet varsa fail de vardır. Bu dosyada cinayeti işleyen yok. Olacak mı, bunu öğrenebilecek miyiz? Belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz" ifadelerini kullandı.
“DEVLETİN İLİŞKİLİ OLMADIĞI CİNAYET YOK”
Çocukları korumaya yönelik kanunların işletilmediğini söyleyen Gün, "Devletin yargıya müdahalesiyle ilgili bir sorun var" dedi. Gün, Türkiye’nin taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmelerine uygun olarak hareket etmesi gerektiğini vurguladı. Gün, "Toplumu dönüştürmek devlet aklını dönüştürmekten çok daha kolaydır. Toplumla mücadele etmek, devletle mücadele etmekten daha kolay. Ama temel sorun bu dosyalardaki faillerin çoğunun devlet olması. En iyi ihtimalde bile devletin faille ilişkisinin olduğunu görüyoruz. Narin’in dosyasını belki devletle ilişkilendirmeyecektik. Bir aile içi cinayetten bahsediyorduk ki, bir vekil çıkıp açıklama yaptı ve yine devletin ilişkisi kuruldu. Kürdistan coğrafyasında neredeyse devletin ilişkili olmadığı bir cinayet yok. Dolayısıyla devletin dönüşmesi, politikalarını değiştirmesi için uğraşıyoruz ve mücadele veriyoruz" şeklinde konuştu. (Diyarbakır/MA)