13 Aralık 2024 04:40
Son Güncellenme Tarihi: 13 Aralık 2024 07:11

İşçinin bütçesi: Kalem, kalem giderlerden elde kalan yokluk oldu

Antep, İstanbul, Kocaeli ve Kayseriden işçiler 2025 bütçesinde yüksek vergiler ve sermayeye sunulan teşvikler karşısında daha da eritilmek istenen ücretlere tepki gösteriyor, taleplerini anlatıyor.

Fotoğraf: Freepik

Paylaş

2025 bütçesi, ücretlere ayrılan paydan, vergiye, teşviklere kadar emeği ezmek, sermayeyi ihya etmek için hazırlanırken işçiler, ellerindeki bütçeyle nasıl mı yaşıyor? İstanbul’dan Antep’e, Kocaeli’den Kayseri’ye farklı iş kolundan işçiler, geçinebilmek için her türlü fedakarlığı yapsa da ayın sonunu getiremiyor. Kimi işçi kahvaltısından, öğle yemeğinden vazgeçerken kimi işçilerse çocuğunun kışlık ihtiyacının sadece bir kısmını karşılayabildiğini söylüyor. Fazla mesaiye kalarak, ek işler yaparak geçinmeye çalışan işçilerin, Mecliste tartışmaları süren bütçelerden ellerinde kalan yine yokluk oluyor. 

İSTANBUL

SABAH EVDEN EKMEK, ÖĞLE ARASI ÖĞÜN ATLA

Maltepe Belediyesi işçisi: Yeni bir sözleşme yaptık. Sözleşme öncesi 22 bin lira net ücretimiz vardı. Bu 33 bin lira oldu. Benim ev kiram 25 bin lira. Haliyle geçinmek de çok büyük problem. 33 binin 25’i ev kirasına gidiyor, kalıyor 8 bin lira. Faturalar 1000 lira. Bu durumda kalan parayla artık mecburen ya fazla mesai yapmak zorunda kalıyorum ya da ek iş. Bir çocuğum var, onun ihtiyaçları var. Oğlum bir şey istediği zaman onu alamaz duruma geliyorum. Oyuncak istiyor veya markete gittiğinizde herhangi bir şey istiyor. Ben onu alamıyorum. Çünkü düşünmem gereken veya hesabını yapmam gereken başka şeyler de var. Evin mutfak masrafı da var. Geçinebilmek için yol, yemek parasıyla borçları ödemeye çalışıyorum. Bir de bizim ücretlerimizi geç ödüyorlar, ikramiyelerimizi hâlâ alamadık. Bir kafeye gidip kahve içemiyoruz, bir mekana gitmeyeli en az iki sene olmuştur. Bir poğaça 15 lira, 2 tane alsam 30 lira. Çaya da para verince her gün kahvaltı için 50 lira gider, ben de kendime ekmek arası yapıyorum kahvaltı için, en azından sadece çaya para vereyim diyorum. Öğlen de yemek yemiyorum. Paydosu bekliyorum. Benim bu tabloda hesaplamalarıma göre en az aldığımız ücretler 44 bin lira olmalı.

"MONTU ALABİLDİK, BOT KALDI"

CarrefourSA depo işçisi: Ben 24 bin lira ücret alıyorum. Geçen ay fazla mesai yaparak 28 bin lira ücret aldım. Kiram yok. Borçlarımız var, kaç yıllık beyaz eşyalarımız vardı, onları değiştirmek zorunda kaldık, şimdi en az 20 bin lirayı direkt borca veriyoruz. Çocuğum üniversitede okuyor. Aylık beş bin lira ona atıyorum. Eşim de çalışıyor. Ama yine de yetişmek zor. Mesela çocuğumun bu kış montu ve botu yoktu. Ona bu ay sadece montu alabildik, botu kaldı. Ayın başında bitti aldığım para. Beyaz eşya almıştık. İhtiyaçları karşılamak için kendimden fedakarlık yapıyorum tabii ki. Üstüme başıma en son ne zaman bir şey aldım hatırlamıyorum gerçekten. Küçük çocuğum da ortaokula gidiyor, her gün 50 lira harçlık veriyoruz o bile yetmiyor çocuğa. Ülke şartları gerçekten çok zor. 


KOCAELİ/GEBZE

"AİLEMİZDEN BORÇ ALIYORUZ"

Petrokimya işçisi: 28 bin lira ücret alıyorum, bunun 8 bini kiraya gidiyor ama yıl başında kiraya zam gelecek ve ev sahibi hiç olumlu şeyler konuşmuyor. 2 çocuğum var, ikisi de okula gidiyor. Okul masrafları çok artmış durumda, güya devlet okuluna gidiyorlar ama sanki özel okulda okutuyorum. Aylık 10-12 bin lira okul ve çocukların ihtiyaçlarının masrafı oluyor. Çocuklar bir de “yok” da diyemiyorsun. İhtiyaçlarını elimizden geldiğince karşılamaya çalışıyoruz. Kışın gelmesiyle mutfak masrafları da artmış durumda. Pazar, pazar gezip, en uygununu almaya çalışıyoruz, marketlere yaklaşılmıyor. Dışarıda yemek yiyemez olduk artık. Aylar önce bir sefer burada belediyenin lokantasına gittik ailecek, o ay dağıldık. Kredi kartı ile döndürüyoruz zaten ayı. Elde avuçta para kalmıyor, mecbur karta borçlanıyoruz. Dönem dönem ailemden borç para aldığım da oluyor, yetmiyor çünkü aldığım ücret. 


"KENDİMİ ROBOT GİBİ HİSSEDİYORUM"

Metal işçisi: Aldığım ücret 35 bin lira, dışarıdan bakınca iyi gibi gözükebilir ama bir de gelin bana sorun. Eşim de çalışıyor, asgari ücret alıyor. Onun ücretinin yarısı ev kirasına gidiyor mesela, 15 gün çalışıyor ki evimizin kirasını ödeyelim. Bir çocuğumuz var, seneye okula başlayacak, masrafları daha da artacak. 3-4 senedir kendime yeni bir kıyafet aldığımı hatırlamıyorum, eskilerle idare ediyorum hep. Yanına yaklaşılmıyor kıyafetlerin, nasıl alayım? Çocuğumuzun kıyafetlerini alabiliyoruz sadece, o da azar azar... Mutfak masrafı da aldı başını gitti, memleketten bir şeyler geliyor da biraz daha uyguna almış oluyoruz. İş yerinden arkadaşlarla anca kahvehanelerde buluşuyoruz, çay ucuz orada, 10 lira. Bir iki el oyun oynayıp, 2-3 çay içip dağılıyoruz onlarla da. Tek aktivitem o. Onun dışında işten eve, evden işe. Fazla mesaiye kalmaya çalışıyorum daha çok, 10-12 saat çalışınca biraz daha fazla para geçiyor elime ama bu sefer de insanlığım kalmıyor, kendimi robot gibi hissediyorum.


KAYSERİ
AYLIK BİN LİRA CEP HARÇLIĞI


Sersim işçisi: 23 bin lira ücret alıyorum. Kiram, borcum yok. Aldığımız ücret gıdaya, çocukların ihtiyacına gidiyor. Şehir dışı, tatil planlarımız yok.
Sağlık işçisi: Ortalama 30 bin lira ücret alıyorum. 7 bin 500 lira ev kredisine gidiyor. 8 bin 500 lira kredi kartlarına. Geri kalanla ne giyim ne doğru dürüst gıda ne herhangi bir sosyal etkinlik yapabiliyoruz. Asgari ücretli nasıl geçiniyor, anlam vermek zor…
Has Çelik işçisi: Ben tek başıma yaşıyorum. Aldığım ücret 24 bin lira. 8 bin lira kredi borçları. 4 bin lira ev kirası. Üstelik üçüncü yılımı doldurduğum ev 50 yıllık ve bodrum katı. Elektrik, su, doğal gaz faturaları 2 bin lira. Sigara 3 bin lira. Kısa kısa gıdaya giden 4 bin lira. Sosyal aktivitem sıfır, tatil yok. 
Demir yolu işçisi: 30 bin lira aldığım ücretin 4 bin lirası çocuğun dershanesine gidiyor. 2 çocuğun servis ücreti 5 bin lira. Faturalar, yakacak 4 bin 500 lira. 1500 avro borcum duruyor. Gıdaya giden en az 7 bin 500. Yetirebilmek için çocuğun sünnet düğününden kalan altınları bozdurduk… Sosyal hayatımız sıfır. Karnımız doyuyor ama o da ancak köyden getirdiklerimizle.

"ZENGİN DOYMASINI BİLSE…"

25 yıllık tekstil işçisi: Asgari ücret alıyorum, eşim de çalışıyor ve 26 bin ücret alıyor. Benim aldığım asgari ücretten ancak 1000 lirayı cep harçlığı olarak ayırabiliyorum. İkimizin aldığı ücret ihtiyaçlara yetmiyor, beslenemiyoruz sadece doyuyoruz. Kayseri’de oturduğum halde kış etkinliğine gidemiyorum. Ailecek sosyal etkinlik yapamıyoruz. İşçiye şükret diyenlere cevabım; zengin doymasını bilse, bizler şükretmesini biliriz. 
Kumtel işçisi: Yan haklarla aldığım ücret 24 bin 300 lira, ek işten de 5 bin lira alıyorum. Aldığım 30 bin lira tutuyor. Sadece fabrikadan aldığım olsa yetişmez. Ek gelirle kılı kılına yetişiyorum.


İZMİR

"BİRİKİMİN İMKANI YOK"

Petrokimya İşçisi: 35 bin lira ücret alıyorum. Bekarım ve tek başıma yaşıyorum. Kira giderim aylık 10 bin lira. Gıda giderim aylık 5 bin lira dolayında ve faturalar ise 2 bin 500 lira dolayında tutuyor. Giyim için sezonluk alışveriş yapıyorum. Aylara bölersek aylık 2 bin gibi bir rakam tutuyor. Bunlar haricinde kişisel bakım ürünleri vesaire için de aylık 1000 lira kadar gidiyor. Günlük sigara, çay ve kahve derken aylık 5 bin de onlar tutar. Aldığımız ücret elbette ki yetmiyor. Bekar olmama ve yalnız yaşamama rağmen ucu ucuna yetişiyor. Birikim yapmanın imkanı yok. Dışarıda yemek yemek dahi lüks, ayda ancak 3 kere yiyebiliyorum. Evli ve çocuklu aileler için durum daha da kötü, bu masraflar 2-3 katına çıkıyor.

"TATİL PLANI YAPMAYI ÇOKTAN BIRAKTIK"

Metal işçisi: Aylık ücretim 50 bin lira. En az yarısı kredi kartına gidiyor zaten. 15 bin lirası kiraya, gerisi de kredilere ve faturalara gidiyor. Tüm parayı borçlara ve kiraya yatırınca kredi kartıyla geçinmeye devam ediyorsun. Zaruri olanlar dışında bir şey aldığımız yok. Yemeklik malzeme, sağlık giderleri vesaire…
Tüm hobilerden fedakarlık ediyoruz. Konser, tiyatro gitmez olduk, sinemayı evden izliyoruz. Tatil planı yapmayı çoktan bıraktık.


ANTEP

HASTA İŞÇİNİN BÜTÇE AYARI: İLAÇLARI ALMAMAK

İplik fabrikası işçisi: 22 bin net ücret alıyorum. 500 lira da devam primi veriyorlar. Kiram 8 bin lira. Kredi kartı borcum 9 bin lira. Okul servisine de 1000 lira gidiyor. 2 bin lira mutfak masrafı.  Yettiremiyoruz, daha borçlar duruyor. Giyim harcaması da yapmıyoruz. 4 aylık birikmiş su faturam var, 1200 lira. Aldığım ücret hiçbir şeye yetişmiyor. Giyimden, sosyal hayattan feragat ederek bir şeyleri tamamlamaya çalışıyoruz. Ben raporlu astım-bronşit hastasıyım. İlaçlarımı almayarak, arkadaşlarımla kahveye gitmeyerek, misafir davet etmeyerek fedakarlık yapıyorum. 
İplik fabrikası işçisi: Ücretim 22 bin 500 lira. 3 bin lira kiram. Mutfak gideri 10 bin lira. Giyim 2 bin lira. Klima taksiti 4 bin 500 lira, elektrik su 1050, kurutma makinesi taksiti 2 bin 500 lira. Aldığım ücretle ihtiyaçlara tabii ki yetişemiyorum. Bu noktada kredi kartları devreye giriyor, artık durum bir saatten sonra öyle bir noktaya geliyor ki finans uzmanı oluyorsun. Mesela bir gezme dolaşma ya da kültürel aktiviteye dahil olamıyoruz.  Fedakarlık yaptığım şey bir ömür aslında. Gençliğimizi çürütüyoruz, sadece yaşamak için çalışıyoruz. Şanslıysam 20-30 yılımı verip bir iki brikete veya bir demir yığınına sahip olabilirim. Böyle bir tabloda sanal kumar, kripto para, borsa vs. devreye giriyor. (İŞÇİ SENDİKA SERVİSİ)

ÖNCEKİ HABER

HTŞ lideri Colani: Yeni Anayasa için diğer gruplarla görüşmeler yapıyoruz

SONRAKİ HABER

İSPARK ücretlerine yüzde 115'e varan zam

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa