TTB’den panel: ‘Çeteleşme bir çürüme değil, gücünü devletten alan bir işleyiştir’
Türk Tabipleri Birliği'nin, "Kamusal Hizmetlerin Piyasalaştırılması, Çeteleşme ve Yaşam Hakkı İhlalleri" başlıklı düzenlediği panelde, çeteleşmenin Türkiye'deki siyasal rejimle bağı konuşuldu.
Fotoğraf: Evrensel
Türk Tabipleri Birliği (TTB)'nin düzenlediği "Kamusal Hizmetlerin Piyasalaştırılması, Çeteleşme ve Yaşam Hakkı İhlalleri" başlıklı panelde konuşan Gazeteci Bahadır Özgür, "Türkiye'de neoliberalizme geçişle birlikte suç örgütlerinin de önü açıldı. Çeteleşmeye bir çürüme değil, gücünü iktidardan alan bir yapılanmadır" dedi. Dr. Zeki Gül ise Sağlık Bakanlığı'nın Diyanete verdiği hastane açma yetkisi ile Diyanetin hastane açmadığını ama 150 doktor kadrosunu sattığını açıkladı. Gül, "Diyanet sağlıkta çeteleşmenin neresinde?" diye sordu?
TTB Genel Merkezi'nde düzenlenen "Kamusal Hizmetlerin Piyasalaştırılması, Çeteleşme ve Yaşam Hakkı İhlalleri" başlıklı panelin moderatörlüğünü Dr. Selçuk Çelik yaptı. İki konunun işlendiği panelde suç örgütü, çeteleşme ve bunların Türkiye'deki siyasal rejimle bağı anlatıldı. Ardından tüm bunlar çerçevesinde yaşam hakkı ekseninde yurttaşların sağlık hakkı konuşuldu.
"ORGANİZE SUÇ 20. YY KAPİTALİZMİNİN ÜRÜNÜDÜR"
İlk sözü alan Gazeteci Bahadır Özgür, organize suç ve çeteleşme kavramlarının farklarını anlattı. Organize suçun mafyayla karıştırıldığını ifade eden Özgür, "Organize suç 20. yy kapitalizminin bir ürünüdür. Öncesinde yoktur. Kapitalizmin ortaya çıkması ile ortaya çıkmıştır. Buna dair ilk çalışmayı da Şair Bertolt Brecht yapmıştır" dedi.
"NEOLİBERAL POLİTİKALAR ORGANİZE SUÇUN ÖNÜNÜ AÇTI"
Ardından 1980'lere gelindiğinde neoliberal politikalar sonucunda organize suçun devletle daha sıkı ilişki kurduğunu ifade eden Bahadır Özgür, "Türkiye'de neoliberalizme geçiş hem ekonomik serbestlik sağlarken hem de organize suç örgütlerinin önünü açtı. Mesela Susurluk olayına bakalım; Susurluk bize hem bu yapının sınırlarını gösterir hem de organize suçu işleyenlerin patrondan büyük olmadığını gösterdi. Brecht organize suçu 3 unsurla açıklar; bunlardan biri, organize suç örgütlerinin patrondan büyük olmadığıdır. Biz Susurluk'ta bunu görürüz" dedi.
"PİYASALAŞAN HER ALANDA EGEMEN ZÜMRE İLE SINIFIN İMTİYAZLI ORTAKLIĞI VAR"
2000'li yıllar ardından bu yapının çeteleşmeye dönüştüğünü anlatarak devam eden Özgür, "Çeteleşme; sermaye, bürokrasi, siyasi gücü elinde tutan yapı ile iç içedir. 2000'lerden sonra Türkiye'de pek çok alan piyasalaştı. Ve piyasalaşan her alanda egemen zümre ve sınıfın imtiyazlı ortaklığı ortaya çıkıyor. Çeteleşme bugünkü hakim rejimin bir temsilidir. Çeteleşme devletin meşru zor gücüne ortak olmalıdır, onun içinden doğmuştur. Dolayısıyla son 20 yılda tapu çetesi, ilaç çetesi gibi bir sürü ad koyuyoruz; aslında bu alanların piyasalaşması, metalaşması ile iç içe geçmiş bir yapıdan bahsediyoruz. Dolayısıyla hukukla anlayabileceğimiz değil, doğrudan ekonomik politik bir yapıdır bu. Türkiye siyasetinin bir biçimidir. O yüzden çeteleşmeyi bir çürüme, yoldan çıkma olarak değil, bir işleyiş olarak bakmak gerekiyor" dedi.
"ÖNLENEBİLİR HEM ÖLÜM BİR CİNAYET, HER ACI BİR EZİYETTİR"
Ardından söz alan Dr. Zeki Gül, "Önlenebilir her ölüm cinayettir, önlenebilir her acı bir eziyettir" diyerek başladığı konuşmasında, sağlık hakkına erişemeyen yurttaşların çektiği zorlukları insan hakkı temelinde değerlendirerek, "Ben İzmir'de SSK Hastanesi'nde çalıştığımda gece kalp krizi geçirip hastaneye kendi imkanı gelenler olur şehrin bir diğer ucun anjio laboratuvarına gönderilirdi. Trafik kazası geçiren hastalarda tomografi cihazı edinmiş şehrin tek özel hastanesine gönderildi. SSK Hastanelerinde bu işlemlerin yapılması yasaktı. Şimdi şunu sormak gerek; hangi işkence bir trafik kazasında bütün kemikleri kırılan bir kişiye bir kişi kadar eziyet verebilir?" dedi.
DİYANET BU İŞİN NERESİNDE?
"Sarı ticarilerden sonra alınıp satılan ne var bu ülkede?" diyerek konuşmasına devam eden Dr. Gül, "Doktor kadroları var. Bir hastane bir tıp merkezi doktor kadrosu satıyor. Ankara'daki İzmir'e, İzmir'deki Mardin'e satıyor. Peki Diyanet bunun neresinde? Diyanetin hastanesi var mı? Yok. Ne yaptı Sağlık Bakanlığı; Diyanete 150 yataklı hastane açma ruhsatı verdi. Ama bina yok, hastane yok. Peki ne yaptılar, bunlar yerine 150 doktor kadrosu verdiler. Ne zaman? İşte o zaman! Sonra ne oldu? LÖSEV hastane açmak istedi ama ona vermediler. Diyanet LÖSEV'e satmak istedi. Diyanet Ankara'da bir kuruma bu kadroları 4 milyon dolara bu kadroları sattı! Şimdi müesses nizamın ve sağlıkta çeteleşmenin Diyanet neresinde sorusunu ben soramıyorum ama birkaç veri aktarmak istedim" dedi.
Sağlık Bakanlığının yayınladığı kılavuz hakkında konuşan Dr. Gül, "Editörü dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ idi. Ben bunu Evrensel'de 10 yıldır ara ara yazıyorum. Konu şuydu, sağlıkta dönüşümü, bakanlığın politikalarını eleştirenlerini hedef alın dediler. Bu bir suç belgesidir. Ama bir Allah'ın kulu bunu Mecliste bunu dile getirmiyor” dedi. (Ankara/EVRENSEL)