Asgari ücretlinin gerçeği: Sudan, gıdadan, sosyal yaşamdan tasarruf

Esenyurt’ta bir işçi evine konuk olduk: Çocuğunun yüzünü görmeden, gece gündüz çalışma karşılığı kapatılan petekler, rutubetli ev; alınamayan gıda, ilaç; sıfırlanan sosyal hayat…

16 Aralık 2024 04:57
Paylaş

Andaç Aydın ARIDURU
Hilal TOK
İstanbul

Ahmet Mekin Demir, 37 yaşında bir tekstil işçisi. Esenyurt Kıraç’ta, eşi Meryem ve 2 yaşındaki çocuğu Yusuf ile alt katı bodrum, üst katı giriş katta kalan bir evde yaşıyor. Milyonlarca aile gibi asgari ücrete zam bekleyen milyonlarca aileden biri olan Demir ailesi de yaşadıkları pek çok zorluk karşısında yetişemedikleri ihtiyaçları karşılamak için, saatlerce fazla mesai yapmadan, çocuklarını eksik hissettirmeden yaşamak istiyor.

Kıraç’taki evlerini ziyaret ettiğimiz Demir ailesinden Meryem karşılıyor bizi. Ahmet diğer günler gibi bugün de fazla mesaiye bırakılmış, biraz gecikecek. Meryem bizi tek sıcak odaları olan salona alıyor. Salonda bir doğal gaz sobası var bunu yakıyorlar, doğal gazı evin diğer odalarında tasarruf edebilmek için açmıyorlar.  Çocuğu salonda uyuturken, kendileri aşağıdaki soğuk odada yatıyorlar. Bu ay fazla açmamalarına rağmen doğal gaz sobası faturası 590 lira gelmiş.

"ÜÇ YILDA SADECE BİR KERE DIŞARI ÇIKIP GEZEBİLDİK"

Ahmet’in fazla mesaiye kalması üzerine Meryem’le sohbet ediyoruz önce. 32 yaşındaki Meryem, 3 senedir evli olduklarını söylüyor. Eşinin sürekli çalıştığını, bazen çocukları Yusuf’u bile göremediklerini söylüyor. 3 senelik evlilikleri boyunca hem zaman hem de geçim derdiyle sadece bir kere Kıraç dışına çıkıp gezdiklerini belirtiyor: “Eşim mecbur pazar günleri de iş çıkınca gidiyor. Dışarıda çıkıp yemek yemek, gezmek artık lüks. Bir gün hamileyken bir Galata Kulesi’ne gittik. Oradan yürüyerek Gülhane Parkı’na gittik. 2.5 sene olmuş, onun dışında hiç gidip gezmedik bir yeri. Çocuk hala bezli. Aylık 700 lira bezine gidiyor. Kırmızı et almıyoruz. Çocuk et yesin diye geçen biraz kıyma alayım çorbasına koyayım dedim fiyatı görünce alamadım. İnan ki çocuğum kurbanda ailelerimiz et gönderdi bir o eti yedi. Daha çok bakliyat tüketiyoruz. Pazar çok pahalı. Çocuğum salatalık çok seviyor, geçen pazarda kilosu 60 lira diye ancak yarısını alabildim, kahvaltıda yiyebilsin diye. Bazen çocuğa mandalina yedirince babası akşama kadar çalışıyor, günahtır deyip bir iki dilim mandalina veriyorum. O da diyor ‘Yusuf’a ver’.”

ÇOCUĞA ET SUYU KOMŞUDAN GELİYOR

Sohbetimiz esnasında kapı çalıyor, Ahmet geldi sanıyoruz ama Meryem’in komşusunun Yusuf için bir kase sütlaç getirdiğini öğreniyoruz.  Meryem, “Komşularım çok iyidir” diyor. “Bazen yemek pişirince etin suyundan veriyorlar çocuğa çorba yapıyorum. Mesela onların arıtması var, içme suyundan arıtıp bize su veriyorlar. Suya vereceğimiz parayı yine çocuğa bir şey alıyoruz. Kaç aydır su almadım inan ki. Daha kısmak için ne yapalım? Kirama yüzde 100 zam geldi, asgari ücret niye bu kadar az artıyor?”

Asgari Ücret Tespit Komisyonunun toplantılarına dair ise Meryem şunları söylüyor: “Orada karar verenlerin durumu iyi, bir gün benim yerimde yaşasalar… Onlar öyle rahat ortamlarında bizim nasıl yaşayacağımıza karar veriyorlar. Biraz kendilerini bizim yerimize koysalar, kendi çocukları bu durumda olsa ne düşünürlerdi? Biz kendimizden geçtik çocuğumuza istediği şeyi alamıyoruz, içim acıyor.”

"BEN DEĞİŞMEDİM, HAYAT ŞARTLARI DEĞİŞTİ"

Mesaisi biten Ahmet kapıyı çalıyor, biraz soluklanıyor, ardından sohbetimize onunla devam ediyoruz. Sabah 08.00’den 18.00’e kadar çalışan Ahmet neredeyse her gün fazla mesaiye kalıyor, böylelikle günlük çalışma saati 10-12 saati buluyor. Geçtiğimiz ay 2 pazar günü de mesaiye kalmış. Hafta sonları da çok fazla mesai olduğunu belirtiyor. Çocuğu Yusuf’u çok az görebildiğini, kendisi geldiğinde çoğunlukla çocuğun uyuduğunu söylüyor:

“21 bin lira ücretim var, asgari ücretin biraz üzerinde olmasının nedeni 5 yıldan fazladır orada çalışıyor olmam. Asgari ücretle, bu ücretle geçinmek zor olduğu için bazen bir ay 30 gün ise ben 35 gün çalışmak zorundayız. Hafta sonu bize tatil ama, ben hafta sonları da çalışmaya gidiyorum. Akşam bir yemek yiyorum, bir çay içiyorum, çocuk yatmış oluyor. Bazı geceler çocuğu hiç göremeden yatıyorum. Fazla mesaiden aldığım 9 bin lira kadar oluyor, onunla da kiramı ödüyorum. Yıllık izin paramı isteyip o zamanlar da çalıştım. Gidebilecek yerimiz yok. Memlekete gitsek desek en az 10 bin lira. Çoğu arkadaşlarım arıyor, ‘Sen evlendikten sonra çok değiştin’ diyorlar. Aslında ben hiç değişmedim, hayat şartları değişti” diyor.

SOĞUK VE RUTUBETTEN DURULMAYAN YATAK ODASI

-Nasıl görüyorsun çocuğunun geleceğini?

“Hayat böyle devam ederse bu çocuk da ileride dünyaya geldiğine pişman olacaktır.”

Tek şanslarının çocuğun mama yememesi olduğunu söylüyor Ahmet, “Yetişemediğimiz çok şey oluyor. Biz şanslıyız ki çocuk hiç mama yemedi. Mama çok pahalı” diyor. En çok zamanından fedakarlık yapan Ahmet’in tek fedakarlığı da bu olmuyor: “Ben evlendiğimden beri kendime sadece bir ayakkabı almışım. Evlenmeden önce bir ceket almışım hâlâ onu giyiyorum. Biz petekleri açamıyoruz. Ben soğuk odada, alt katta yatıyorum. Aşağısı da yatılacak gibi değil. Burası iki kat görünüyor ya, alt katta banyo lavabo ve bir yatak odası var ama rutubetten durulmuyor” diyor.

"ANLATACAK ÇOK ŞEY VAR, AMA UTANACAK YÜZ YOK"

“Bu memlekette sence asgari ücretli yaşamak ne demek Ahmet?” diye soruyoruz. Derin nefes alıp, “Aslında anlatacak çok şey var, ama utanacak, kızaracak yüz yok. Ne söylesek boştur. Dünyanın her yerinde bu sömürü düzeni vardır. Aslında bu sömürü düzeni nasıl bitecek onun bir yolunu bulmak lazım. Bak sermaye sahipleri savaşı çıkarıyorlar olan yine bize oluyor. Bizim sendikaya, derneğe ihtiyacımız varsa, onlar düzenini bizden önce kurmuşlar, büyük iş adamları derneği… Çok insanı sömürüyorlar. Bu sınıf mücadelesi ama bizim sınıfımızın sesi iyice kısılmış bir durumda” diye yanıt veriyor. Çözüm olarak ise, “İşçilerin iyice bilinçlenmeleri geriyor, elindeki değerin farkına varmaları gerekiyor” savunusunu sunuyor.

BÜTÇEYE, VE ZAMLARA TEPKİ

“Biz sadece alın terimizin karşılığını istiyoruz” diyen Ahmet, asgari ücrete zammın çok bir şeyi değiştirmeyeceğini, asıl olarak kira, gıda gibi temel ihtiyaçlara yapılan zammın durdurulması ve geri alınmasını istiyor: “Bu zamlar devam ederse geçinemeyiz. Asgari ücrete zam yüzde 150 zam yapılmalı ve bu zamlar durdurulmalı ki işçi ancak geçinebilecek. En azından asgari ücret yılda bir kere belirleniyorsa diğer şeylere de bir kere zam olmalı o zaman belki biraz normalleşiriz.” 

ASGARİ ÜCRET TÜRKİYE’NİN GENEL ÜCRETİ

DİSK-AR asgari ücret 2025 raporu, “Asgari ücret komşuluğu” araştırması ile asgari ücretin yüzde 5, yüzde 10 ve yüzde 20 fazlasına kadar ücret alan işçilerin sayısını ortaya koyuyor.

Kamu sektörü çalışanlarının ücretleri toplu sözleşmeler ile belirleniyor. Bundan önceki yıllarda asgari asgari ücret komşuluğu araştırmaları içine kamu işçileri da dahil ediliyor dolayısıyla özel sektördeki ortalama ücretlerin asgari ücret karşısındaki durumunu gözlemlemek zorlaşıyordu. Rapor kamu işçilerini hesap dışında tutarak özel sektörde çalışan işçilerin ücretlerinin asgari ücrete oranını hesaplamayı hedefliyor.

Rapor, 2023 yılı TÜİK hane halkı İş gücü araştırması verileri üzerinden yapılan hesaplamalarda çıkan eğilimin 2024 yılı için de geçerli olduğunu ifade ediyor. 2023 yılı için yılbaşında 8 bin 506, temmuz ayı ve sonrası için 11 bin 402 TL olarak belirlenen asgari ücretin yıllık ortalaması ise 9 bin 955 TL’ydi.

DİSK-AR’ın raporuna göre Türkiye’de özel sektörde sözleşmeli veya yevmiyeli olarak çalışan 17 milyon 433 bin işçiden 7.6 milyon işçi asgari ücret ortalaması ve altında ücret aldı. 

Asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında ücretle çalışanların tüm çalışanlara oranı yüzde 66.1 ile 11.5 milyon kişi.

Kamu işçi ve emekçileri de dahil hesaplandığında 2002 yılında ise asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında ücretle çalışanların tüm çalışanlara oranı ise yüzde 39’du. Buna karşın 2002’de asgari ücretin iki katından fazla ücret alanların oranı yüzde 40.1 iken 2023’te bu oran yüzde 17.7’ye geriledi.

Sadece özel sektörde asgari ücretin iki katından fazla ücret alan çalışanların tüm çalışanlara oranı ise yüzde 7.5.

ÜCRETLER GİDEREK ASGARİ ÜCRETE YAKLAŞTI

Asgari ücret yıllar içinde ortalama ücrete dönüştü. DİSK-AR, ÇSGB ve TÜİK verileri üzerinden yaptığı hesaba göre, 2002 yılında 756 TL olan ortalama aylık ücret geliri karşısında asgari ücret, 350.2 TL’ydi. 2022 yılında ortalama aylık ücret geliri asgari ücretin 2.16 katıydı. 2016’ya gelindiğinde 2 bin 287 TL ortalama ücret geliri karşısında asgari ücret 1301 TL oldu. Ortalama ücret geliri 2016’da asgari ücretin 1.76 katına geriledi. 2020 ve 2021’de 1.68 oranına kadar gerileyen ortalama ücret-asgari ücret oranı 2022’de 1.76 seviyesindeydi.

Akademisyen Aykut Kibritçioğlu’nun 2024 tarihli imalat sektöründe ücretlerin asgari ücretle karşılaştıran araştırmasına yer veren rapor bu araştırmada 2005 yılında imalat sektöründeki ortalama ücretlerin asgari ücretin 2.2 katı seviyesinden 2022’de 1.8 katına kadar gerilediğini de aktarıyor.

ENFLASYON ÜCRETLERİ ERİTTİ

Rapora göre, Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu arasında sermayenin gelirden aldığı pay 2005-2023 yılları arasında enflasyonla paralel şekilde sürekli artarak hareket etti. 2018’de Ücretlerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 50’nin üzerindeyken bu oran 2022’de yüzde 30’un 2023’te ise yüzde 40’ın altında kalacak kadar geriledi. 2015’ten bu yana sermayenin ekonominin bütününde ortalama kâr katsayıları 2021’e kadar 0.14’ten 0.21’e 7 puan arttı. Sanayide kâr katsayısı ise 0.12’den 0.19’a yine 7 puan artış gösterdi. Kâr oranları bütün bu süreç boyunca üretici fiyatları enflasyonunun üzerinde seyretti.

ÖNCEKİ HABER

Pansiyonlar tarikatların, öğrenciler aç

SONRAKİ HABER

Zonguldak'ta Erdal Eren anması: 'Bayrağı artık bizlere devrettiler'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa