18 Aralık 2024 04:46

Suriyeliler gitmekle kalmak arasında sömürü kıskacında

Dünyada 169 milyon göçmen işçi bulunuyor. Esnek, güvencesiz ve örgütsüz şekilde çalıştırılmaya mahkum edilen göçmen işçiler kapitalistler için muazzam kârlar elde etmek anlamına geliyor.

Suriyeliler gitmekle kalmak arasında sömürü kıskacında

Fotoğraf: Evrensel

Laçin BARIŞ
İstanbul

Uluslararası Göç Örgütünün 2024 raporuna göre dünya genelinde 281 milyon göçmen bulunuyor. Yerinden edilenlerin sayısı 117 milyona ulaşmış durumda. Emperyalist müdahalelerin sonucu yaşanan savaş ve çatışmalar göç rotalarının temel belirleyeni. 2023 raporlarına göre göçmenlerin yüzde 73'ünü beş ülkeden göç edenler oluşturuyor: Afganistan, Suriye, Venezuela, Ukrayna ve Sudan.

Göç dalgaları dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sermayenin ucuz iş gücü ihtiyacının dayanaklarını oluşturuyor. Dünya genelinde yaklaşık 169 milyon göçmen işçi bulunuyor. Esnek, güvencesiz ve en önemlisi örgütsüz şekilde çalıştırılmaya mahkum edilen göçmen işçiler kapitalistler için muazzam kârlar elde etmek anlamına geliyor.

2 MİLYON SURİYELİ İŞÇİ NE YAPACAK?

2011’de Suriye iç savaşı sonrası başlayan göç dünyanın şahit olduğu en yoğun göç dalgasıydı. Emperyalist ülkeler ve bölgedeki iş birlikçilerinin müdahalesi sonrası başlayan bu büyük dalga nedeniyle 13.8 milyon Suriyeli dünyanın farklı ülkelerine göç etmek zorunda kaldı. Türkiye'deki düzenli göçmen sayısının 4.6 milyon olduğu biliniyor. 3 milyondan fazlasını Suriyeliler oluşturuyor. Türkiye’de 108 bin civarında Suriye kayıtlı işçi olarak çalışıyor. Kayıt dışı, sigortasız çalışan işçi sayısı ise 2 milyon civarında.

Türkiye sermaye sınıfı geçtiğimiz 10 yılda mülteci emeği üzerinden kârlarını artırırken hazırlanan raporlarda yapılan açıklamalarda zaman zaman göçmen emeğinin “önemine” dikkat çekildi; zaman zaman ise göçmenlerin ülke ekonomisine “yük” olduğu öne sürülerek sorunun çözülmesi istendi. Bu eğilimlerden biri MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı’nın “Göçmenlerin çalışmaya ihtiyacı var; Türkiye ekonomisinin de onların çalışmasına” cümlesinde karşılık buluyor. Tersi eğilimin örneğini ise patronların içinde yer aldığı Gaziantep Kulübünün Alleben toplantıları sonrası yayımladığı “sığınmacı işgaline karşı bildiri”de görüyoruz.

Ancak son süreç patronlar açısından tartışmalara yeni boyut kazandırdı. Konfeksiyon, tekstil atölyesi gibi küçük-orta ölçekli işletmelerin patronları sosyal medyada videolar yayımlayarak “Atölyelerimiz boşaldı” diyerek yardım istedi. Bu feryat küçük patronlarla da sınırlı değildi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği üyesi patronlar, tersine göçün istihdam üzerinde olumsuz etki yapacağını öne sürerek “Onlar gittiğinde işçinin maliyeti artacak” dedi. Patronlar özellikle imalat ve tarımda iş gücü krizi yaşanacağını söylüyor.

Ancak ucuz iş gücüne duyulan ihtiyaç ve bu çerçevedeki tartışmalar Türkiye’nin sınırlarını da aşıyor. Onlarca yıldır yerle bir edilen Suriye çeşitli iş kollarından patronların avucunu kaşındırıyor. Ülkenin yeniden inşası çok ciddi bir yeni pasta. Milyonların geri dönüşüyle birlikte Suriye’nin tümü de taze bir pazar alanı olarak görülüyor. Daha ilk günden HTŞ’nin verdiği “serbest piyasa” mesajı da patronların iştahını kabartıyor. Sermayenin yeni rant ve kâr alanı olarak Suriye, Suriyelilerin ucuz iş gücünü de ülkesine geri çağırıyor.

Buna karşın Esad’ın düşmesinin ardından 6-13 Aralık tarihleri arasında Türkiye’den Suriye’ye dönen mülteci sayısı 7 bin 621’le sınırlı kaldı. Elbette ilerleyen süreçte Suriye’deki belirsizliklerin de azalmasıyla terine göç artabilir. Ancak 13 yılın ardından geri dönüş tartışmasının tek ayağını Suriye’deki koşullar oluşturmuyor.

SURİYELİ İŞÇİ: PATRONLAR DÖNMEMİZİ İSTEMİYOR

İstanbul Küçükçekmece’de 10 yıldır tekstil atölyesinde çalışan Mecit, Suriye’deki gelişmelerin kendilerine yansımasını şöyle anlatıyor: “İkitelli’de birkaç atölye kapandı. Bu atölyelerde yoğunluklu Suriyeliler çalışıyordu. Bizim atölyede sadece 4 Türkiyeli işçi var. Patronlar dönmemizi hiç istemiyor.”

Mecit, Suriye’ye dönüşlerin kademeli olacağını düşünüyor: “Ben de döneceğim ama zaman alacak. Bizim ailede önce bir grup dönüyor; yaşam ve iş imkanlarına bakacaklar. Tabi herkes döner mi emin değilim.”

Mecit Türkiye’deki işçilik deneyimini ise şöyle anlatıyor: “Burada iş yerlerinde aynı işte çalıştığımız için ırkçılığa maruz kalmıyorduk ama hiçbir zaman da birlik olamıyorduk. Sürekli ‘Geri gönderecekler’ endişesinden Suriyeliler ile de bir araya gelemiyorduk. Birbirimize güvenemiyorduk.”

Suriye’de yaşamın daha kolay olacağını umut ettiğini söyleyen Mecit, Suriye’ye dönerse yine işçi olacağını ancak bu sefer ırkçı söylemlere maruz kalmayacağını anlatıyor.

"KAPİTALİZMİN EN BÜYÜK KORKUSU ÖRGÜTLÜLÜK"

Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan 18 Aralık Dünya Göçmenler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada “İktidar yıllarca Suriye’nin topraklarında sürdürdüğü müdahilliği yine ABD-İsrail destekli cihatçı grup HTŞ’nin Suriye’nin yönetimini ele geçirmesinin ardından da sürdürüyor. Suriye’yi ‘yeni pazar’ ve ‘fırsatlar ülkesi’ olarak gören AKP iktidarı Suriye’de pastadan büyük pay almak peşinde. Yıllarca göçmenlerin sırtından kâr elde eden sermayedarlar işçi ve emekçi halk için sömürü döngüsünden başka bir şey vadedemez” dedi.

Yerli ve göçmen işçilerin iktidar politikaları ile karşı karşıya getirildiğini söyleyen Aslan, “Yerli işçilerin direnişlerine karşı göçmen işçilerin grev kırıcı olarak kullanılması, kutuplaştırma politikalarının derinleştirilmesi; işçi ve emekçilerin birlikteliklerine karşı apaçık darbedir” dedi. Göçmen ve yerli işçilerin kanı üzerinden büyüyen kapitalizmin en büyük korkusunun işçilerin örgütlülüğü olduğunu söyleyen Aslan, bu örgütlülüğün büyütülmesi çağrısında bulundu: “Partimiz, göç ve göçmenler ‘sorununu’ sınıfsal temelde ele almakta ve enternasyonalist görevi olarak yerli/göçmen tüm işçileri ortak hak mücadelesine çağırmaktadır.”

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et