Mithat Sancar: Bölgesel barış perspektifine ihtiyaç var
Barışın sağlanabilmesi için şiddeti ortaya çıkaran nedenlerin ortadan kaldırılması gerektiğini belirten DEM Partili Mithat Sancar, "Bölgesel barış perspektifine ihtiyaç var" dedi.
Fotoğraf: DEM Parti
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Parti Milletvekili Mithat Sancar Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen bütçe görüşmelerine ilişkin konuşmasında Kuzey ve Doğu Suriye saldırılarına işaret ederek “Rojava'daki Kürtlerin haklarını da kabul edecek şekilde düşünmemek barış konusunda gerçekten yol almamızı da zorlaştırır, hatta imkânsızlaştırır” diye uyarıda bulundu.
"ŞİDDETİN NEDENLERİ ORTADAN KALDIRILMALI"
Sancar barışın sağlanabilmesi için öncelikle şiddeti ortaya çıkaran nedenlerin ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi.
Sancar, “Eğer bir insanı dilinden, bir insanı kültüründen yoksun bırakırsanız bu onun kendi potansiyelinin altında yaşamaya mahkûm edilmesi sonucunu doğurur; bu da bir şiddettir. Eğer gerçekten barış istiyorsak, insanların bütün potansiyellerini eşit bir şekilde hayata geçirebilecekleri bir düzen yaratmak gerekiyor” diye konuştu.
"BÖLGESEL BARIŞ PERSPEKTİFİNE İHTİYAÇ VAR"
Sancar, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye'de Kürt sorununda barış olacaksa bunun mutlaka bütün toplumu ikna edecek bir genişlikte, bir kapsayıcılıkta kurgulanması ve işletilmesi gerekiyor. Kaygılar, endişeler söz konusu olabilir. Sadece savaştan beslenenlerin muhalefeti bir kenara, onu dikkate almak gerekmez ama başka kaygıları olan insanları da mutlaka dinlemek ve bu kaygıları giderecek adımlar atmak gerekiyor. Şimdi, barışçıl Türkiye'de Kürt sorununda barışı kurabilmemiz için en başta bir bölgesel barış perspektifine de artık kaçınılmaz olarak ihtiyacımız var. Şimdi, Rojava'dan söz ediliyor, Rojava sanki büyük bir tehdit merkezi olarak algılanıyor. Rojava, sanki Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden bir tehlike kaynağı olarak sunuluyor. Rojova'da elbette çok boyutlu, bütün alanlarda işleyen bir yaşam var. Ben, Nusaybin'de doğmuş, büyümüş bir insan olarak Rojava'yı çocukluğumda tanıdım çünkü karşı taraf Kamışlı'daydı. Benim ana dilim Arapça ama çocukluğumda Türkçe öğrendim, akrabalarımın bir kısmı Kamışlı'da yaşıyordu, Kamışlı'ya gidip gelirdik, yürüyerek gidip gelirdik. Bu kadar iç içe geçmiş bir toplum gerçeğinden ve bir coğrafyadan söz ediyoruz. Orada barışı orayı da kapsayacak şekilde, Rojava'yı da kapsayacak şekilde, Rojava'daki Kürtlerin haklarını da kabul edecek şekilde düşünmemek barış konusunda gerçekten yol almamızı da zorlaştırır, hatta imkânsızlaştırır diyeyim.” (MA)