EMEP: "Sermayenin mülteci planına karşı ortak mücadeleyi büyütelim"
Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan emperyalistlerin ve sermayenin mülteci planına karşı işçi sınıfına ortak mücadeleyi büyütme çağrısı yaptı.
Fotoğraf: Emek Partisi
Emek Partisi Göçmenler Günü'ne dair açıklamasında yerli ve göçmen işçilere sınıfsal dayanışmayla sermayeye karşı birleşme çağrısı yaptı.
Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan yaptığı yazılı açıklamada, savaş ve emperyalist politikaların dünya genelinde milyonlarca insanı yerinden ettiğini, göçmen ve mültecilerin ise en ağır sömürü koşullarına mahkûm edildiğini belirtti. Aslan, Uluslararası Göç Örgütü’nün verilerine atıfta bulunarak, 2024 yılı itibarıyla dünya genelinde 281 milyon göçmen bulunduğunu ve göç rotalarındaki ölümlerin vahim boyutlara ulaştığını ifade etti. Aslan, göçmenlerin esnek, güvencesiz ve örgütsüz çalıştırılarak sermayenin kâr aracı haline getirildiğini vurguladı.
Emperyalist güçlerin savaş ve işgal politikalarının yanı sıra göçmen karşıtlığını körükleyerek halkları birbirine düşmanlaştırdığını dile getiren Aslan, Türkiye’de de göçmen işçilerin sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda sömürüldüğünü belirtti. Özellikle AKP'nin ekonomik planlarının ve sermaye gruplarının göçmen emeğini hedef aldığını ifade eden Aslan, bu süreçte yerli işçilerin hak mücadelelerine karşı göçmen işçilerin grev kırıcı olarak kullanılmasının sınıfsal dayanışmayı hedef aldığını söyledi.
Aslan, göçmenlerin yaşadığı sorunları sınıfsal bir mesele olarak gördüklerini ve yerli-göçmen ayrımı yapmadan tüm işçileri ortak mücadeleye çağırdıklarını belirtti. Göçmen ve yerli işçilerin örgütlü birlikteliğinin sermayenin sömürü düzenine karşı en büyük tehdit olduğunu ifade eden Aslan, Emek Partisi’nin bu mücadeleyi enternasyonalist bir görev olarak sahiplendiğini vurguladı.
Açıklamanın tamamı şöyle:
"Savaş ve emperyalist politikalar; dünyadaki göç rotasının ana nedenlerinden biri. Arap baharıyla başlayan sürecin emperyalistler tarafından müdahalesi, Ortadoğu’nun ve yakın bölgenin yeniden biçimlendirilmesi, Afganistan süreci, Rusya ve Ukrayna savaşı emperyalistlerin farklı bölgelerde sürdürdüğü savaş; emperyalistlerin işgal ve soykırım politikaları göç dalgalarını arttırmış, kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk milyonlarca insanı yerinden etmiştir.
EMPERYALİST POLİTİKALAR MİLYONLARI YERİNDEN EDİYOR
Uluslararası Göç Örgütü'nün 2024 raporuna göre; dünya genelinde 281 milyon uluslararası göçmen bulunuyor, yerinden edilenlerin sayısının ise 117 milyona ulaşmış durumdadır.
İnsanları çeşitli nedenlerle göçe zorlayan sistem aynı zamanda göçmen karşıtlığını büyüterek, emekçileri, halkları birbirine düşmanlaştırarak sömürüyü artırmaya ve faşizan politikalara güç katmaya çalışmaktadır.
Rusya ve Ukrayna savaşının devam ediyor olması, öte yandan Ortadoğu’da İsrail’in başta Filistin olmak üzere Lübnan ve Suriye’de sürdürdüğü saldırı ve işgaller birçok kişinin yerinden edilmesine, göç etmesine yol açıyor. Göçmenlerin göç rotalarında hayatını kaybetmesi, insan kaçakçılarının kurduğu tuzakların kurbanı olması günde güne vahimleşiyor. Ocak 2020 ile Mayıs 2024 arasında Akdeniz’de yaklaşık 7 bin 115 göçmen ölümü kaydedilirken, Sahra Çölü’nde ölen göçmen sayısının bunun iki katı olduğu ifade edilmektedir. Karada ölenlerin yüzde 42’si araç kazalarında, yüzde 24’ü sert çevre koşulları ve açlık gibi nedenlerden, yüzde 12’si ise şiddete maruz kalmaktan hayatını kaybediyor.
GÖÇMEN İŞÇİLER SERMAYENİN 'KULLAN-AT' İŞ GÜCÜ OLDU
Hayatını kaybetmeyip, ikinci veya üçüncü ülkeye varanlar ise en ağır sömürü koşullarının öznesi oluyor. Ucuz iş gücü olarak 'kullan-at' tabiri ile dünyanın dört bir yanında çalışan göçmenlerin emeği en görünmez noktaya itiliyor. Dünya çapında yaklaşık 169 milyon göçmen işçi bulunurken bu, dünyada göçmenlerin yaklaşık üçte ikisini oluşturuyor. Dünya çapındaki göçmenlerin yüzde 78'ni çalışma çağında bulunduğunu gözetilince esnek, güvencesiz ve en önemlisi örgütsüz bir şekilde çalışan göçmen ve mülteci işçi ve emekçiler sermaye için muazzam kâr aracı olarak kullanılıyor.
İnsanların canını hiçe sayan emperyalist politikaların işçi ve emekçileri sürüklediği yoksulluk ve sömürü cenderesi yanında sömürüyü katmerleştirmek için kapitalistler ve iktidarları göçmen karşıtlığını, söylemlerini de kullanıyorlar. Geçtiğimiz yıldan bu yana Avrupa’da AB seçimlerinin sonuçları ve ABD’de Trump'ın yeniden başkan seçilmesi özellikle göçmen ve mülteciler açısından daha zor bir sürecin nişanelerini ortaya seriyor.
AB’de 'kalifiye göçmen emeği ihtiyaç' argümanı masadayken diğer kesimler açısından zorlu yaşam şartları, hapishane diyeceğimiz kamplar ve daha fazla sömürü kalıyor. Türkiye ise bu süreçten azade değildir.
AKP ve Mehmet Şimşek'in OVP gibi mali planlamaları işçi ve emekçi göçmenler için 'kayıtlı emek' olumlamasını sadece sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda ortaya sermektedir. Bir yanda MÜSİAD, göçmenlerin ucuz emeğinden daha etkin yararlanılması amacıyla hukuki ve sosyal engellerin aşılması için öneriler sıralarken; TÜSİAD gibi sermaye bileşenleri göçmenlere karşı argüman üretmekten geri durmuyor.
Ancak gerçek şu ki; özellikle göçmenlerin yoğun yaşadığı illerde göçmenler sermayenin ihtiyaçlarını karşılamak üzere önemli bir yer tutuyor.
Bölgedeki savaş ve çatışmalar devam ederken, Suriye’deki yeni gelişmeler ve emperyalizmin Suriye’yi yeniden paylaşıma açmasına ilişkin yeni bir süreci de doğuruyor.
İktidar yıllarca Suriye’nin topraklarında sürdürdüğü müdahilliği yine ABD-İsrail destekli cihatçı grup HTŞ’nin Suriye’nin yönetimini ele geçirmesinin ardından da sürdürüyor. Suriye'ye 'yeni pazar' ve 'fırsatlar ülkesi' olarak gören AKP iktidarı şimdi de Türkiye’nin yanı sıra Suriye’de pastadan büyük pay almak peşinde. Göçmenlerin sırtından yıllarca kâr elde eden Türkiye ve Suriye sermayedarları işçi ve emekçi halk için sömürü döngüsünden başka bir şey vaat edemez.
GREV KIRICILIĞI VE KUTUPLAŞTIRMAYA KARŞI ORTAK MÜCADELE
Türkiye'de yerli işçi ve emekçilerin haklı mücadele ve direnişlerine karşı göçmen işçilerin grev kırıcı olarak kullanılması, kutuplaştırma politikalarının derinleştirilmesi ise işçi ve emekçilerin birlikteliklerine karşı apaçık darbedir.
Kapitalizm, göçmen ve yerli işçilerin kanı üzerinden zenginleşirken en büyük korkusu ise onların örgütlülüğüdür. Bu örgütlülüğü büyütme çağrısı ile, Türkiye ve diğer ülkelerde bulunan bütün göçmen ve mülteci kardeşlerimizi, mücadelelerini Emek Partisi olarak selamlıyoruz. Partimiz, göç ve göçmenler 'sorununu' sınıfsal temelde ele almakta ve enternasyonalist görevi olarak da yerli/göçmen ayrımı yapmadan tüm işçileri ortak hak mücadelesine çağırmaktadır." (POLİTİKA SERVİSİ)