Grevlerini sürdüren metal işçileri: İnsanca ücret istemek mi milli güvenlik tehdidi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararıyla grevleri yasaklanan buna rağmen greve devam eden Hitachi'nin Tuzla'daki fabrikasında işçilerle beraberiz.
Fotoğraf: Evrensel
Eren YÜCEBOY
İstanbul
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Resmi Gazete’de yayımlanan yasağına rağmen metaldeki grev, işçilerin kararlılığıyla devam ediyor. Bu işletmelerden Hitachi’nin Tuzla’daki fabrikasının önünde kurulan grev çadırında işçilerle birlikteyiz.
Fabrikanın lojistik bölümünde 20 yılı aşkın süredir çalışmaya devam eden Veysel, greve daha ilk çıktıkları gün yasaklama ihtimalini öngördüklerini ve greve zaten yasağı da göze alarak çıktıklarını belirtiyor: “Bu Türkiye’de ilk defa olan bir şey değil, bizim başımıza da ilk defa gelen bir şey değil. Biz ilk gün basın açıklaması yaptığımızda da söylemiştik. ‘Bu grev yasaklanabilir.’ Ama bu defa, bu yasağa boyun eğmeyeceğimizi ve geri adım atmayacağımızı da söylemiştik. Başladığımız noktadan bir adım geri düşmüş değiliz. Tek bir tane arkadaşımızda bile kırılma söz konusu değil. Biz bütün arkadaşlarımızla grevimize devam ediyoruz.”
Devletin yabancı sermaye sahipleri için bütün olanaklarını seferber ettiğini söyleyen Veysel, grev çadırının yanındaki polis ablukasına ve kararnamede yer alan ‘milli güvenliği tehdit’ ibaresine tepkili. “Hemen her şubeden polisler buraya yığılmış durumda. Üç dört çevik kuvvet otobüsü sabit burada bekliyor. 150 tane polisi başımıza dikmiş durumdalar. Biz ne yaptık? Anayasa’da yer alan grev hakkımızı kullandık. Suç mu işledik? Ne demek milli güvenliği tehdit etmek? Yirmi küsur yıldır burada çalışıyorum. Aldığım ücret yoksulluk sınırının yarısı etmiyor. Yeni başlayan arkadaşlarımız 20-25 bin düzeyinde maaş alıyor. Bu parayla geçinemeyiz dedik diye, fazlasını talep ettik diye milli güvenliği tehdit mi etmiş oluyoruz biz?” diyor.
"ADAM MI ÖLDÜRDÜK?"
Daha önce Türk Metal’in fabrikada örgütlü olduğu zamanlardaki sözleşme sürecini hatırlatarak sohbete dahil oluyor Necef: “Türk Metal’in burada örgütlü olduğu zaman bizim kendi aramızda da tam bir birlik hakim değildi. İki sözleşme dönemimizi heba ettiler. Sırf biz greve çıkmayalım diye, işçilerin büyük çoğunluğunun yıllık izne ayrıldığı hafta oldubittiye getirip sözleşmeye imza attılar. Bu yüzden maaşlarımız eridi, bu hale geldi. Ama şimdi öyle değil. Şimdi kaybettiğimiz haklarımızın hiç değilse bir kısmını geri kazanma zamanımız geldi.”
“İşte bu yüzden bizim için bu grev sadece bir grevden ibaret değil” diyor Necef: “Biz inat ederek çıktık bu greve. Yıllardır yaşadığımızı biliyoruz çünkü. Bu defa öyle olmasın diye çıktık greve. Yasaklanabileceğini de biliyorduk. Tahmin etmediğimiz bir şey değildi. Ama yasağı tanımıyoruz. Çünkü yıllardır biriken kayıplarımızı telafi edebilmemiz bu grev sayesinde olacak.”
Bir başka işçi de yasağa ve polis gözetiminde olmalarına tepkili: “Adam mı öldürdük biz? Bu kadar polisi buraya yığmanın bir manası yok. Zaten bunca polisi buraya yığmakla ellerine ne geçecek onu da anlamıyorum. Çadırı mı yerinden sökecekler? Yapacakları en fazla bu olabilir zaten. Buyursunlar, söksünler. Biz yağmurdan sakınacak değiliz kendimizi. Çadırı sökseler, yine de devam edeceğiz grevimize.”
DAVA AÇACAKLARMIŞ, AÇSINLAR?
“Ben suç işlemiş ve tutuklanmış bir tutsak değilim. Fabrika da hapishane değil” diyor bir işçi: “Kolumdan tutup zorla fabrikanın içerisine sokacak halleri yok. Soksalar bile beni zorla çalıştıracak halleri yok. O yüzden bu yasak sırf Resmi Gazete’de yayımlandı diye bir şey ifade etmiyor. Yasak mı değil mi, grev kırılır mı kırılmaz mı; bunu bizim irademiz gösterecek. Biz kararlıyız. Devam edeceğiz.”
Fabrika yönetimi tarafından kendilerine iletilen mesajdan ve fabrika önüne asılan genel müdür imzalı açıklamadan söz ediyor bir başka Hitachi işçisi. “Oraya asmışlar; greviniz hukuksuzdur diyorlar, bizi sağduyuya çağırıyorlar, sağduyulu olup işbaşı yapmazsak şirketi zarara uğrattığınızdan dolayı dava açacağız diyorlar. Buyursunlar açsınlar. Bunca zamandır sağduyulu davrandık, elimize bir şey geçmedi. Biraz da öyle davranmayalım, bakalım ne olacak! Şirketi zarara uğrattık diye dava açacaklarmış ya hani. Benim yıllardır uğradığım zararın bedelini kim ödeyecek? Ben kime dava açayım yaşadığım maddi zararlardan dolayı?”