Taşrada eğitim mücadelesi: ‘Çiğdem’ filmi
‘Çiğdem’ filminin yönetmeni Kurtuluş Baştimar, “Film, maruz kaldığım ve değişmediğine de yıllardır tanık olduğum kronikleşmiş bir sorunun rahminde filizlendi” dedi.

"Çiğdem" filminden bir sahne
Eylem NAZLIER
İstanbul
Yazar ve İnsan Hakları Hukukçusu Kurtuluş Baştimar’ın ilk uzun metrajlı filmi olan “Çiğdem”, İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen Avrupa Film Birliği Gala Gecesi’nde izleyicilerle buluştu. Baştimar’ın senaryosunu yazıp yönettiği filmin çekimleri Kars’ta tamamlandı. Filmin, Avrupa Film Birliği tarafından organize edilen etkinlikte yapılan galanın ardından kısa süre içinde Türkiye ve Avrupa’da vizyona gireceği yönetmeni Kurtuluş Baştimar tarafından duyuruldu.
Kürtçe ve Türkçe çekilen filmde oyuncu kadrosu, yöre halkından oluşuyor. Baştimar, senaryosunu gerçek bir hikayeden esinlenerek yazdığını ve İran sinemasından ilham aldığını belirtti. 19 Şubat’ta Kars’ın Arpaçay ilçesinde çekimlerine başlanan film, 75 dakikalık bir sürede taşrada eğitim mücadelesine odaklanıyor.
“Çiğdem”, baraj yapımı nedeniyle köylerini terk etmek zorunda kalan bir grup köylünün, yeni yerleşimlerinde okul inşa etme çabasını anlatıyor. Mücadelenin ilham kaynağı, köydeki diğer çocuklara örnek olan ve okuma azmiyle dikkat çeken Çiğdem karakteri.
UNUTULMUŞ ÇOCUKLARIN HİKAYESİ
Filme ilişkin Evrensel’e konuşan Baştimar, “Çiğdem filmi, bizzat içinden geldiğim, maruz kaldığım ve değişmediğine de yıllardır tanık olduğum kronikleşmiş bir sorunun rahminde filizlendi aslında; taşrada merkezden gönderilen ve uygulanamayan müfredat, gelen öğretmenlerin tayin için gün saydığı eğitim zamanları kısacası unutulmuş taşrada Ankara’dan görünmeden büyüyen çocukların durumundan filizlendi” dedi.
OYUNCULAR YÖRE HALKI
Filmde oyuncu kadrosuna da değinen Baştimar, “Bu onların yaşadığı ve duyurmak istediği sorundu, bu yüzden bu filmde onların yer alması, onların kendilerini ifade edebilme imkanı demekti, ben de buna saygı duydum ve öyle yaptım. İnanın, o kadar beklemişler ki kendilerini anlatacak birilerini, biz dört kişilik ekip minimal anlayışla setimizi kurduk. Onlar yaşadıklarını oynadılar, ben kameramla tanıklık ettim. Zorlanmadık. Dediğim gibi bu sistemden geçmiş, köyde okumuş birisi olduğum için bir gün imkan bulursam, köy çocukları daha iyi eğitim alması için eksikleri (iyileşmesi için) anlatacağım demiştim” dedi.
ANA DİLİNDE EĞİTİMİN ÖNEMİNE VURGU
Çocukların eğitimde yaşadıkları sorunların üzerindeki duruma değindiklerini anlatan Baştimar, “Bir kere dil sorunu bunu derinleştiren ana sorun. Çocuklar evde ve köyde Kürtçe konuşuyorlar, okulda Türkçe. Anlamıyor ki öğrenciler, anlamadığı için ilerleyemiyor ve batıdaki öğrenciden geri kalıyor çünkü diğeri dili çözmekle uğraşıyor. Eğitim hakkına erişim kolay değil taşrada. Öğrenci sayısı az olduğu için kapanan okullar var, bu eğitim hakkının ihlali demek ve eğitim alamayan çocuklar toplumsal eşitlik düzleminde yine geride kalmış oluyor” dedi.
YERİNDEN EDİLEN İNSANLAR
Baraj yapımı nedeniyle köylerin boşaltılmasının bireylerin kültürel kimlikleri üzerindeki etkisine değinen Baştimar, “Yerinden edilen insanlar, köklerinden koparılmış oluyor. Siz daha sonra bu insanlara sıfırdan bir köy kurup alın burada yaşayın deseniz bile onlar dönüp geldikleri köye bakacaklar hep. Bu, insanın sadece köyünden ve yerinden edilmesi değil, kültüründen ve kültürel kimliğinden de alıkonulması demek. Bir ağaç düşünün, kökünden toprağı ile beraber alıp başka bir yere dikiyorsunuz. O ağaç tabir yerindeyse yine nefes alıp veriyor, yine dalları açıyor ama yaşamıyor işte, meyve vermiyor” diye konuştu.
HİKAYE UMUT MESAJI VERİYOR
Baştimar son olarak şunları söyledi: “Cannes Film Festivali’nde ödüllü Yönetmen ve Oyuncu Serge Avedikian, ‘Umudumuzu kaybetmemiz gerektiğini gösteren bir yapım’ demişti film için. Ben bir insan hakları hukukçusu olarak, insan hakları mücadelesini beyaz perdeye taşımak istiyorum artık. Sadece hukuki anlamda aktivizm boyutunda bir savunuculuk ile değil, sinema filmlerinde de insan hakları meselelerini ele alacağım bundan sonra da. Sinema yapmak için büyük paralara servetlere ihtiyacınız yok. Fikirlere ihtiyaç var ve bu fikirleri ifade edecek bir sinema diline ihtiyaç var. Bunu işin maddi boyutunu tamamen yok saymak olarak söylemiyorum ama çelikten yasalarla işleyen pazara teslim olmamak anlamında söylüyorum.”
Evrensel'i Takip Et