21 Aralık 2024 04:23

55 yıllık soba ustası Ramazan usta: Benden soba alan beni bırakmaz

Diyarbakır’ın Sobacılar Çarşısı’nın Duayen Ustası Ramazan Mungan, eskiye kıyasla işlerde düşüş olduğunu ve işçiliğin kıymetinin kalmadığını söylese de, ilçeler ve köylerden talebin olduğunu anlatıyor.

Fatih Polat/Evrensel

Paylaş

Fatih Polat

Doğal gazın hayatımızda yaygınlaşmasıyla birlikte kullanımı görece azalan soba, edebiyatımızda da nostaljik imgeler arasına girmeye başladı.

Yılmaz Güney’in ‘Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz’ adlı romanı ise, cezaevi deneyimlerinden yola çıkarak yazılmış olan ve döneme dair özellikler taşıyan bir edebi metin olarak ayrışıyor.

Doğal gazın yaygınlaşmaya başlamasına rağmen, büyük kentlerin yoksul mahallelerinde hâlâ kullanılmaya devam edilen soba, ülkenin pek çok il, ilçe, köy ve mezrası açısından ise yaygınlığını sürdürüyor.

Diyarbakır’ın Merkez Sur ilçesindeki Sobacılar Çarşısı, kışın ilk ayını yarıladığımız şu günlerde bir üretim canlılığının hissedildiği mekanlar arasında yer alıyor. ‘Her İnsan Bir Hikaye’ dizisi kapsamında bir sobacıyla görüşebilmek için Sobacılar Çarşısı’nda dükkanları dolaşırken, orta yaşın üzerinde gösteren bir esnafa yaklaşıyoruz. Sıcak bir şekilde ilgi gösteriyor ve mütevazı bir tavırla, “Bizim ustamız ve büyüğümüz Ramazan Usta’dır. O varken, bizim konuşmamız ayıp olur” diyerek bize Ramazan Usta’nın dükkanını tarif ediyor.

Soba ustası Ramazan usta

Sohbet teklifimizi geri çevirmeyen Ramazan Mungan, bir yandan soba kovalarının dip kısımları için daire şeklinde sac parçaları keserken, bir yandan da sorularımızı yanıtlıyor.

“1962, Diyarbakır doğumluyum.”

Diyarbakır’ın hangi ilçesinde doğdunuz?

İlçe yok, biz Diyarbakır’ın yerlisiyiz. Benim babam, bu memlekette ilk olarak Müslümanların içinde sobacılığa başlayandır. Lakabı Sobacı Hacı Yaşar. Onun zamanında bizim dükkanda iki ortak, iki kalfa, üç-dört çırak, abim ve ben beraberdik. O şekilde yetiştik.

"YEDİ YAŞIMDAN BERİ SOBA İŞİNDEYİM"

Kaç yaşından beri sobacılık yapıyorsunuz?

Yedi başımdan beri. İlkokula gittiğim dönemlerde bile okuldan çıkıp dükkana gelirdim. Hatta kalfalardan dayak yerdik, kızardılar bize, biz korkumuzdan babamıza söyleyemezdik. Çünkü yaşadığım olaydır, bir defa söyledim. Söylemeden üzüntülü halde durdum. O zaman Celal abiydi kalfa. Babam ona dedi, “Celal ne olmuş?​”, o da dedi, “Valla usta rahat durmadı, ben ona kızdım.” Babam beni daha çok vurdu. Vay sen, kalfana karşı gelemezsin. O şekilde yetiştik.

Burada tam olarak neler yapıyorsunuz?

A’da Z’ye sac işi üzerine her işi yapmaya çalışıyoruz. Mesela babamın gençlik dönemlerinde bu kadar makine, takım, tezgah, sıvama, elektrikli daire makası yoktu. Pres yoktu. Hep bu şekilde makaslarla, çekiçlerle, penselerle yapılan el işiydi. Ama şimdi makine var. Benim de eksiğim var. Hidrolik pres yok, yerim uygun değil. Ama 40 tonluk pres, 30 tonluk pres, 10 tonluk pres, elektrikli daire makası, elektrikli kordon makinesi ve ellinin üzerinde kalıplarım var. Bunlarla soba, boru, dirsek, havalandırma boru işleri, davlumbaz işleri… Sac üzerine ne olsa yaparım ben.

"BABAMIN ZAMANINDA SENEDE 3-4 BİN SOBA SATARDIK"

Eskisiyle kıyaslandığında sobanın alıcısında düşüş var mı?

Tabii ki var. Nasıl söyleyeyim ben abime, şöyle söyleyeyim, ben babamın yanında çocuk yaşta çalıştığım zamanlarda senede 3 bin, 4 bin tane soba yapılırdı. Ve o sobaları satardık. Benim babam yedi defa hacca gitti, anam üç defa, dedem iki defa, nenem bir defa. Ve biz sekiz kardeştik, sekiz kardeşimizi evlendirdi. O zamanın şartlarına göre avlulu evde kalırdık. Avlulu evde 17-18 nüfustuk. O zamanlar iş haddi vardı, kâr vardı. Şimdi ben ve oğlum çalışıyoruz. Depremde evim yıkıldı, kiracıyım. Devlet bana Oğlaklı’da ev verdi. Allah nasip ederse o evin bakımını, temizliği, kornişini yaptık, yarın taşınacağız.

Duyduğumuza göre maliyetinin yüzde 50’sini devlet hibe edecek, yarısını da iki sene ödemesiz yirmi senede ödeyeceğiz.

Kaç çocuk var?

Üç oğlan bir kız çocuğum var. Üç oğlumu evlendirdim, kızım da nişanlı. Altı tane torunum var. Torunlarımdan beş tanesi kızdır. Onlar evinde. Erkek torunum bir buçuk yaşında. Oğlanlardan biri yanımda çalışıyor. Büyük oğlum, amcasının yanında eczanede çalışıyor. Ortanca oğlum da İzmir’de telefon kayıt işleri yapıyor.

Soba ustası Ramazan usta

"MESLEĞİMİ SEVERİM"

Kaç kişi yetiştirdiniz bugüne kadar?

Gençliğimizden beri yirminin üzerinde kalfa yetiştirdik. Belki ondan fazla çırak kaldı. Ama nedense şimdi nesil meslek begenmir. Şimdi bana adam lazım, çırak bulamıyam. Adam çocuğunu getirmiş, bir komşumdan duydum, diyor ki, sabah öğlen yemeğini vereceksin, günde 500 lira vereceksin. Hafta sonu da 3 bin vereceksin. Niye, burası Merkez Bankasıdır? Eğer o kadar çok para kazansaydım şimdi ben de villada otururdum, kiradayım. Ama yine de şükürler olsun, ben mesleğimden memnunum. Severim. Sabah altıda uyanırım, kahvaltımı eder, çayımı içer, gelirim dükkanımı açarım, işime bakarım. Yorulduğumuz zaman iş yoksa kaytarırım, iş olsa yaparım.

"HİÇBİR ŞEY BİLMİYORSAN, KALDIR. HANGİSİ AĞIRSA O İYİDİR"

Sobanın iyisi nasıl anlaşılır? Mesela ben geldim, müşteriyim, nelere dikkat etmem lazım?

Biz genelde, şurada yirmi çeşit soba var. Mesela biz müşteri geldiği zaman alışımızın fiyatına göre fiyat veririz. Mesela biri var 1700 lira, biri var 2 bin 200 lira. Kovalı soba. Biri niye pahalıdır? Hiçbir şey bilmiyorsan kaldır, hangisi ağırsa o iyidir. Sacın, dökümün ağırlığından, işçiliğin kalitesinden. Kayseri yapımı var, Urfa yapımı var, Diyarbakır yapımı var, Bursa yapımı var. Modeline göre. Hazır alıyoruz genelde. Ben yaptığım zaman kralını da yaparım ha. Bir dökümü al, tabanını, kapağını, kursağını al, kasnağını kes çat, emayeye gönder. Emayeden gelse montajını yap, kovasını yap, koy içine. Ama ambarım yok. Çünkü soba aldığın zaman 2-3 ay içinde iş biter. Ama ambar tuttuğun zaman yıllık kirayı vermen lazım. O masrafa kurtarmaz.

"KENDİME ÖZGÜ ARMAM DA VAR"

Ağırlık olarak hangi işleri yapıyorsunuz?

Ağırlık olarak şu anda soba kovası yapıyorum. Bu sobanın dibidir.

(Bir yandan çalıştığı makineyi gösteriyor) Bunda kare sacı yuvarlak ederiz, orada görünen preste dibini basarız. Oğlum şu anda kovaların armasını, üfleme deliğini, sarmasını yapıyor. Kendime özgü armam da var. Soğuk damga. 30 tonluk preste basarız. Mangal yaparız. Yirmi çeşit mangal yaparım.

Başka kentlere de gönderiyor musunuz?

Ben Güneydoğu’ya veririm. Mesela biraz önce Batman’dan bir soba satan arkadaş aradı. Diyarbakır’a bir malzeme gelecekmiş, araba boş dönmesin, sana yollayayım, bana kova yükle dedi. İlçeler ve şehir için dahil her tarafa veriyoruz. Ama malzemeyi borca alamadığım için, imalatımı borca veremiyorum.

Doğal gaza geçişle birlikte soba azalsa da, bu bölgede ve özellikle de kırsal kesimlerde hâlâ yaygın değil mi?

Doğal gaz ne kadar olursa olsun, ilçeler, köyler yok mu, burada kaçak önlensin, onun elli misli satılır. Mesela ben beyin tümörü geçirdim ve beynimden ameliyat oldum. (Eliyle gösteriyor) Bak buradan bellidir. Gözümden, kataraktan ameliyat oldum. Böbrekten ameliyat oldum. Bak dişlerim dökülmüş, üniversiteden sıra almışam ama iş zamanımdır. Dünya kadar çek, açık hesabım var. Bunu kapatmadan ben bir iş yapamam.

Kışa doğru sizin işler artıyordur herhalde?

Allah’a şükür. Ama eskisi gibi kâr haddi ve işçilik kıymeti yoktur. Mesela bir soba kovasını perakende 90-120 TL arasına veririz. Toptan 65-90 TL arası değişir, kalın ince. Kendi modelimiz. Urfa ile biz baş edemiyoruz. Urfa, hurda sac kullanıyor. Ben de müşteriye kaliteli mal satmak için uğraşırım. Benden bir defa alan daha beni bırakmaz, gelir.

Davlumbaz da yapıyorum. Ocakbaşı davlumbazı, havalandırma boruları. Mesela Bingöl Genç’e bir caminin minaresine şerefe denilir ya, ay resmi var. Paslanmaz krom sacdan onu yaptım. Kimse yapamadı, dedim ben yaparım. Ve de beğendirdim.

Soba ustası Ramazan usta

Hiç anı var mı aklınıza gelen?

(Gülüyor) Her dakikamız bir anıdır. Mesela biraz önce dedim ya, ben kalfamdan dayak yedim, babam bana kızdı. Mesela bir kirvemin oğlu vardı, tembellik ederdi. Bende ara sıra ona uyar kaytarırdım. Rahmetli abim çok iyi sanatkardı. Diyarbakır’da onun üzerine soba ve sac işinde usta bulunmazdı. Ben kaytarırdım, bana kızardı. Gece, dokuza ona kadar çalışırdık. Ben ‘Ya Şaban Abi ben yoruluyorum, niye böyle ediysen’ dediğimde, “Senin çalışman lazım. Bu dükkan sana kalacak” derdi. Sonra abim vefat etti, babam dükkanı benim adıma yaptı. Şimdi ben de oğluma devrediyem. Biz öldükten sonra evim de kızımındır.

Emekli misiniz?

BAĞ-KUR’dan emekliyim. 25 senenin dolmasına iki yılım kalmıştı. BAĞ-KUR’da bir tanıdığım vardı, dedi ki, senin yerinden olsam en üst basamaktan yatırırım. Ben de en üst basamaktan yatırmaya başladım. Şimdi 14 bin 670 lira alıyorum. Azdir. Olabilir. Mesela Araştırma Hastanesinde Abdullah Mesut isminde doktor var. Vallahi cennet ehli adamdır ha. Eyle bir adamdır ki, onun gibi bir adam bulunmaz. İsteseydi o helikopter, uçak alırdı. Adam Şehitlik’te kirada oturuyor. Aylığını, varlığını da fakir fukaraya dağıtır ha. Bazı doktorlar var ya, karun gibi olmuş. Mercedes beğenmezler.

Soba ustası Ramazan usta

Ramazan Usta’nın sohbeti sıcak. Ama hastane randevusu olmasına rağmen, elindeki işleri yetiştirmek için bizimle sohbet ederken bile bir yandan eli otomatiğe bağlanmış gibi çalışıyor. Öyle hissediyoruz ki, sohbeti biraz daha uzatsak, “İş zamanı, ziyaretin kısası makbuldür” demese bile tatlı diliyle demeye getirebilir. Kim bilir kaç kişinin ısındığı, üzerinde çay demlediği, yemek pişirdiği, kestane keyfi yaptığı sobalarda emeği olan Ramazan Usta, kadim mesleğini daha eli ayağı tuttukça bırakmayacakmış gibi görünüyor.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Rektörlükten Hacettepe öğrencilerine eylem soruşturması

SONRAKİ HABER

İzmir’de ebe ve hemşireler Bakanlığa seslendi: Eziyet yönetmeliği istemiyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa