Gün doğmadan
Gün bir sessizlik oyunuyla başlıyor, o saatte dışarıda olan herkes bu oyuna katılıyor. Oyun işçiler işlerine başlasalar da öğrenciler servislerine binseler de gün doğmadan bitmiyor.
Murat UYSAL
Çıt ses yok, alabildiğine akıp giden yolda ne insan ne hayvan... Hiçbir hareket yok. Sadece canlılar da değil sanki tüm nesneler uykuda. Koca koca binalar, onların dibindeki çöp kovaları, birbiri ardına sıralanmış otomobiller; hepsi uykuda. Üzerlerine çiğden bir yorgan örtmüşler, çıt ses çıkmıyor. İyi ki de çıkmıyor, saat sabah 05.30, sabah ezanına nereden baksan 1 saat var, günün ışıması ise 08.30’u buluyor. Bu saatte bu sessizlik, nereden geldiği bilinmeyen sesten iyidir.
Saat ilerledikçe sessizlik oyunu bozuluyor, önce rüzgarın dürttüğü ağaçlardaki kuşlar başlıyor şarkılar söylemeye, sonra yeni güne kasa kasa ekmek yetiştiren fırınların kapılarındaki kediler kokuyu aldıkları gibi konuşa konuşa kalkıyorlar yattıkları yerlerden. Sonra çöp kamyonlarına bağıran köpeklerin sesleri duyuluyor uzaklardan, sonra işçi servisleri, minibüslerin kornaları…
2 BUÇUK SAAT KARANLIKTA ÇALIŞIYOR
Her şey bir bir konuşmaya başlıyor da sanki yalnız insan bu sessizlik oyununu devam ettiriyor. İnsanların üstündeki o mahmurluk yakın zamanda geçecekmiş gibi durmuyor. Saat 06.00’yı bulduğunda Maltepe Belediyesi Temizlik İşçisi İsmail ile beraberiz. İsmail Süpürgeci, Maltepe’de 13-14 sokağı her sabah o hazırlıyor yeni güne. Üzerinde fosforlu kıyafeti, elinde süpürgesi ve kovasıyla 06.00’da bu sokağın başında olması gerekiyor. İstanbul’da gün 08.30’a doğru doğuyor. Bu demek oluyor ki İsmail, en az 2 saat karanlıkta çalışıyor. İsmail’in erken saatte işe başlıyor olmaktan bir şikayeti yok, “Belediye işçisinin işi budur” diyor. “İnsanlar sokağa çıkmadan sokakları hazır etmemiz gerekir. Sıkıntı olan bu karanlık. Ben normalde de karanlıkta uyanıyorum ama yaz saati uygulaması olduğunda 1 saat daha az karanlıkta çalışıyorum. Böyleyken ben 2 buçuk saat karanlıkta çalışıyorum. Bazı sokaklar oluyor mesela aydınlatma yetersiz, ne topladığımızı, yaptığımız işi görmüyoruz. Bazı yerlere geri dönmek zorunda kalıyoruz” diye anlatıyor.
DAHA FAZLA KARANLIK DAHA FAZLA TEDİRGİNLİK
Karanlık sokaklar sadece yaptıkları işi etkilemiyor, “İnsan neyle karşılaşacağını bilmiyor” diyor İsmail her gün geçtiği sokaklar da olsa tedirgin oluyor karanlıkta çalışırken: “Köpekler oluyor bu sokaklarda, sonuçta ne yapacağını tahmin edemediğin bir hayvan. Onlar da bizi görünce tedirgin oluyor. Sadece köpek de değil kimin, nasıl bir insanın çıkacağını bilmiyorsun.” İsmail pek öyle sessizlikten ıssızlıktan da şikayetçi olmadığını söylüyor. Daha önce kamyon arkası temizlik işçisi olarak çalışan İsmail süpürgeci yalnızlığını sevmiş. İsmail kendiyle baş başa kalmanın iyi geldiğini de söylüyor.
BU UYGULAMA EN ÇOK ÇOCUKLARI MAĞDUR EDİYOR
Temizlediği sokaklarda işçi görmediğini anlatıyor İsmail, arabaları işaret ediyor, hepsi lüks araçlar. “Burada insanlar evlerinden 08.00’e doğru çıkıyor. O zamana kadar ıssız sakin çıkanlar selam veriyor, ‘günaydın’ diyor. Bazen çöp toplarken ses çıkardığımız da oluyor, tepki gösteren laf edenle de karşılaşıyoruz ama insanlar genellikle iyi davranıyor. Sorun yaşamıyoruz” diyor. Yaz saati uygulamasından vazgeçilmesiyle en çok mağdur olanların çocuklar olduğunu düşünüyor İsmail, her gün kapılarda uyur uyanık çocuklar gördüğünü anlatıyor.
Saat 08.00’e geldi dayandı ancak gün hâlâ aymadı. Sokaklar İsmail ile buluştuğumuz saate göre daha hareketli, marketlerin kepenkleri kalkmış, işçi servislerine okul servisleri eklenmiş. Çocuklar kendileri kadar çantalarla yollara koyulmuş.
"SABAH OLDUĞUNUN FARKINDA MISIN?"
Belediye İşçisi Ali Sönmez ve ilkokul 2. sınıfta okuyan kızı Deniz okul servisini beklemek üzere kapıdan çıkıyor. Babası ayakkabılarını giydirirken Deniz hâlâ gözlerini ovuyor. Baba, “Sabah olduğunun farkında mısın, ben gelip seni uyandırmasam sabah olduğunu anlayabilir miydin?” diye soruyor. Deniz, “Hayır, hava hâlâ karanlık” diyor. Baba şöyle devam ediyor, “Daha aydınlık bir saatte okula gitmek ister miydin?” Deniz buna “evet” diyor.
"ÇOCUKLAR ZAMAN KAVRAMINI YİTİRİYOR"
Daha sonra Baba Ali Sönmez şunları söylüyor: “Zaman kavramının ortadan kalktığı bir süreçten geçiyoruz, gece mi gündüz mü belli değil. Çocuklar da aslında zaman kavramını yitirmiş durumda çünkü onlar da anlayamıyorlar gece mi gündüz mü olduğunu. Çocuklarımızı bu saatte okula göndermekten memnun değiliz. Çocukların güneşi gördüğü sabahın farkına vardığı saatlerde okula gitmesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz. Çocuklar gün ışığını ancak ders sıralarında görebiliyor.”
Sonra Deniz’in servisi geliyor ve onu uğurluyoruz, Ali Sönmez ise çalıştığı yere gitmek üzere minibüse biniyor. Minibüsün içi alabildiğine dolu, biz minibüsteyken güneş kendini gösteriyor, sessizlik oyunu orada bitiyor.