Soda şişesinden trafoya milli güvenliği tehdit…
Farklı iş kollarından işçiler metal greviyle ilgili yasak kararını değerlendirdi.

Fotoğraf: Evrensel
Hilal TOK
İstanbul
AKP iktidarının 22 yılında 21 defa karşılaştığımız, artık cümlenin başını okuduğumuzda sonunu ezberden tamamladığımız o cümle: (…) millî güvenliği bozucu nitelikte görüldüğü gerekçesiyle 60 gün erteledi…
Asgari ücretin belirleneceği, kamu işçilerinin sözleşmesinin yaklaştığı, MESS sözleşmesine bir yıldan az bir süre kala, milyonlarca işçiyi ve ailelerini etkileyecek TİS’lerin arifesinde, 1500’ü aşkın metal işçisinin grevinin yasaklanması tesadüf değil. Bütün işçilere gözdağı niteliği taşıyan grev yasağı kararına sözleşme süreçleri yaklaşan, grev hakkı hiç olmayan, daha önce grevleri yasaklanan işçiler de tepkili.
“Bu yarın bizim başımıza da gelecek” diyerek gözdağının farkında olduklarını söyleyen işçiler, grev hakkının yasal ve fiili olarak engellenmesinin işçinin geleceğini, güvenliğini çaldığını tartışıyor. Grev yasağına dair gazetemize konuşan işçiler, bu saldırıya karşı topyekûn yanıt verilmesi gerektiğini ifade ediyor.
‘GREV HAKKININ OLMAMASI ELİMİZİ ZAYIFLATIYOR’
İstanbul’da acil serviste görevli bir sağlık işçisi olan Mikail, sağlık işçilerinin grev hakkı olmadığını, bu sebeple sözleşme zamanı ellerinin kollarının bağlandığını anlatıyor, grev hakkını savunmanın önemine dikkat çekiyor: “Grev en doğal hakkımız. İşçiler insanca yaşamak isteyince ortada milli güvenliği tehdit eden bir unsur olmuyor. Ben acilde çalışıyorum, hadi acildekilere grev yasağını anlarım; ama poliklinikte ya da diğer bölümlerde çalışanlar için aciliyetli bir durum yok. Sağlık işçisinin de grev hakkı olmalı. Grev hakkımızın olmayışı bizim elimizi sözleşme öncesi zayıflatan bir şey oluyor. Bugün grev hakkımız olsa sözleşmeye oturduğumuzda sosyal haklarımızı, diğer çalışma haklarımızı, taleplerimizi bu kadar kolay göz ardı edemezler. Görüyoruz, grev yapılan yerlerde kazanan işçiler oluyor. Bizim taleplerimizi anketlerle falan topluyorlar ama ne kadar dikkate alıyorlar ki? Biz toplaşıp bir yerlere saldıralım demiyoruz, ne milli güvenliği? Söz hakkımız olmadığında işverenler istedikleri gibi yazıyor, çiziyor.”
‘İŞÇİNİN GELECEĞİ GÜVENDE DEĞİL’
Sağlık işçisi ile tartışmamızı milli güvenlik üzerine sürdürüyoruz:
-Milli güvenlik deyince ne geliyor aklına?
- Yani ülkenin bölünmesi tehdidi diyebilirim…
- Ülke bölünmüş mü?
- Aslında bölünmüş, bir tarafta biz geçinemeyenler, kıt kanaat geçinenler, bizim gibi sürünenler var. Diğer tarafta rahat rahat yaşayanlar. Grev yasağı ile milli güvenliği sağladıklarını söylüyorlar, ama işçinin geleceği güvende değil bu sefer de. Bu yasak yarın sözleşme masasına oturacak kamu işçisine de gözdağı işte. Bütün işçilere… O zaman birlikte bütün işçiler olarak bir genel grev tartışmasına girmeliyiz, bu yasaklara birlikte tepki göstermeliyiz.
‘TEK ADAMIN İKİ DUDAĞI ARASINDA…’
Savunma sanayisinde çalışan kamu işçilerinin de grev hakkı yok. Eskişehir hava ikmalde çalışan bir işçi “Biz eylem yapmak istesek, ya öğle arasında ya iş çıkışında, onun da işverene hiçbir etkisi yok, ben üretimden gelen gücümü kullanamıyorum ki. Benim işverene sesimi duyurmak için çok az bir alanım kalıyor. Devlet hava meydanları yakın zamanda inisiyatif almama eylemi yaptı. İşvereni gerçekten zora sokacak bir eylem bu. İnisiyatif almadan iş yapmama bilincine biz hâlâ varamadık. Milli Savunma Bakanlığı ‘Bu adamın istediğini versek ne olur vermesek ne olur; zaten iş her türlü yürüyor’ diye bakıyor. Ben işi yapıyorum, ama grev yapamıyorum. Biz grev hakkımızı kullanabilsek kamu çerçeve protokolünü değiştirebiliriz. Cumhurbaşkanının iki dudağı arasından çıkan laf ile bugün metal işçilerinin grevi yasaklanıyor, yine hükümetin iki dudağının arasından çıkan laf ile bizim ücretlerimiz belirleniyor. Bizim şu an birçok uçağımızın parçası bulunmuyor. Biz de uçaklar uçsun diye inisiyatif kullanıp eski parçalar kullanıyoruz. İş yürüsün diye inisiyatif kullanıyoruz da kendi geleceğimiz için kullanamıyoruz” diyor.
‘ÇOCUKLARIMIN GÜVENLİĞİ NE OLACAK?’
Savunma işçisi “milli güvenlik” gerekçesine de öfkeli: “Ben ek iş yapıyorum, sürekli çalışıyorum, benim güvenliğim, çocuklarımın güvenliği ne olacak? Bugün en büyük sıkıntımız, bunu dile getirdiğimizde terör yaftası yapıştırılması. Bizim bugüne kadar başımıza ne geldiyse sesimizi çıkarmadığımızdan geldi. Ben grev yasaklamasını duyunca sendika temsilcilerini aradım, ‘Ya bu bizim de başımıza gelebilir, buna sesimizi çıkarmayacak mıyız?’ diye sordum. Basın açıklaması yapmaya bile tenezzül etmediler. Bizim artık örgütlenmemiz gerektiğini, bu yaşananlara hep birlikte tepki vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Bunun yarın bize yapılmayacağının hiçbir garantisi yok. Dişimizi göstermeliyiz.”
‘GREV HAZIRLIK KOMİTELERİ KURMALIYIZ’
Demiryolu işçisi ise yasaklar karşısında birlik çağrısı yaparak Türk-İş’in tepkisizliğini eleştiriyor: “Kamu işçisi eylem yapmak istediğinde ‘terörist’ dediler. Milletin değil, sermayenin güvenliğinin ispatı bu karar. Artık işçilerin üzerinde devletin sopası değil, balyozu var. Erdoğan ve tek adam iktidarı orta vadeli program (OVP) ile beraber tüm işçilere dönük topyekûn bir korkutma girişimi bu grev yasağı. Peki sendikalar bu duruma ne kadar ses çıkardı? Türk-İş’ten hâlâ hiçbir ses yok. Kamu sözleşmeleri öncesinde bu yasağa ses çıkarmamak demek; işçiler grev istediği takdirde Türk-İş’in arkalarında durmayacağı, hatta grev oylamasına bile gitmeyeceğinin göstergesi demek. Bizim, işçiler olarak sendikaları harekete geçirmemiz lazım. Grev hepimizin hakkı, grev yasağı hepimize saldırı. Bugün işçilerin grev silahını kullanamaması patronların işine yarıyor, iktidar da kimin yanında olduğunu yeniden gösteriyor. Kamu işçileri olarak şimdiden iş yerlerinde grev hazırlık komitelerini oluşturmalıyız. Aksi takdirde bu yasaklamalar karşısında biz de hazırlıksız yakalanırız.”
SESSİZ KALAN SENDİKACILARA TEPKİ
Şişecam işçilerinin grevi daha önce defalarca kez yasaklandı. Bursa’dan Kristal-İş üyesi bir cam işçisi, hem hükümeti hem de grev yasakları karşısındaki tutumları nedeniyle sendikacıları eleştiriyor: “Biz bir geceden bir sabaha planlarımızın yok sayılışına uyanıyoruz. İşçilerin elini kolunu bağlıyor bu yasakçı zihniyet. Sendikaların bu konuya el atması gerekiyor ama hangi sendika el atacak? Benim fabrikamda grev varsa bütün sendikaların desteklemesi gerekir. Sendikamın da o şehirdeki bütün işçileri oraya yığması lazım. ‘Bu yasak bugün benim için yapıldıysa yarın senin için yapılır’ diye düşünülmeli. Biz bu birlikteliği sağlayamıyoruz, sendikal farklılıklar da bunu etkiliyor, o şucu bu bucu. Biz aslında geçmiş sendikal mücadelenin kaymağını yiyoruz şu anda, bir basamak bile koyulmamış üstüne. Konfederasyonuma soruyorum: İşçi için ne yaptın? İşçi için bir şey yapmak istesen bu grev yasaklarına tepki koyarsın. Miting yaptın, sonra? Hükümete tek bir söz söylemeden 365 günde sadece bir gün mücadele ne kazandırır? Elimizde o kadar güç var ama kullanamıyoruz. Soru bu aslında, kimden korkuyoruz? Her ay düzenli aidat ödüyoruz hakkımızı savunsunlar diye, sonuç koca bir sıfır?”
‘PATRONLARIN VERGİ BORCU TEHDİT DEĞİL Mİ?’
Kendilerinin soda şişesi ürettiğini hatırlatan cam işçisi aynı “milli güvenlik” gerekçesiyle kendi grevlerinin de yasaklandığını hatırlatarak “Bugün her iş kolundaki grev milli güvenliği tehdit ediyor. Hangi milli güvenlik ya? Biz Aselsan’da mı çalışıyorduk da grevimizi yasakladılar? Biz soda şişesi üretiyorduk, soda şişesi niye milli güvenliği tehdit etsin? Grev patronları tehdit ettiği için “milli güvenlik” diyorlar. Patronlar vergi borcunu ödemiyor, bu milli güvenliği tehdit etmiyor mu peki? Bizim grevimiz bunun yanında ne ki? Ben insanca yaşam istediğimde, milli güvenliği tehdit ediyor oluyorum!”
‘BİRBİRİMİZE SAHİP ÇIKMALIYIZ’
Sarkuysan MESS kapsamındaki iş yerlerinden biri. MESS kapsamındaki fabrikaların toplu sözleşme süreci gelecek yıl eylül ayında başlayacak. Sarkuysan işçisi, yarın kendilerinin de grev yasağıyla karşılaşma ihtimalleri olduğuna değiniyor ve yasaklara karşı işçi birliğinin bugünden sağlanması gerektiğini vurguluyor: “İktidarın 21’inci grev yasağı… İşçiler bugün bu yoksulluğu bu yasakları çekecek seviyede değil artık. Yoksulluk sınırı 72 bin liraya dayanmış, ücretler yarısı bile değil, metal işçisinin yaşadığı durum ortada. Bu mücadele büyüyecek. Sendika grev yasağını tanımayarak işçinin arkasında durdu. Geriye kalan işçinin sağlam durması. Metal işçilerini açlıkla terbiye ediyorlar, göz dağıyla bastırıyorlar. Patronların vergilerini sıfırlıyorlar, işçi insan gibi yaşamak isteyince yasak! Bugün metal işçisi vergi diliminde yüzde 35’e girdi. Korkunç kesintiler oluyor. Tüm sınıfa yapılmış bu saldırıya karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz. Sendikanın örgütlü olduğu diğer yerlerden de dayanışma, tepki şart. Sendikanın örgütlüğü olmadığı yerlerde de emekçiler birleşmeli. MESS sürecinde taleplerimizin karşılanmaması durumunda biz de grev kararı alacağız ve belki yasakla karşılaşacağız. Bugünden yarına hazırlık yapmak lazım, birbirimize sahip çıkarak ilerlememiz lazım.”
Evrensel'i Takip Et