22 Aralık 2024 04:56

Asgari ücretliler: İki yakamızı bir araya getiremiyoruz

Çeşitli iş kollarında çalışan işçiler en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamadıklarını belirterek, asgari ücretin insanca yaşanabilecek düzeye çıkarılmasını istiyor.

Asgari ücretliler: İki yakamızı bir araya getiremiyoruz

Fotoğraf: Andaç Aydın Arıduru/Evrensel

Merve İLHAN
İstanbul

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, milyonlarca işçi ve emekçinin yaşam koşullarını belirleyen asgari ücreti belirlemek için üç kez toplandı. Dördüncü toplantı sonrası asgari ücretin açıklanması beklenirken, Türk-İş ise talebini 29 bin 583 lira olarak açıkladı. İstanbul’un Tuzla ilçesinde görüştüğümüz işçiler ise asgari ücretin geçinebilecek bir düzeyde olmasını istiyor. En temel ihtiyaçlarını bile karşılayamadıklarını söyleyen işçiler, “İki yakamızı bir araya getiremiyoruz. İnsan gibi yaşamak bizim de hakkımız diyor.

Vergi kesintileri ile yılın son çeyreğini yüzde 35’lik kayıpla kapatan Mutlu Akü’de çalışan bir işçi, temel tüketim mallarına gelen zamlar durdurulmadan, vergide adalet sağlanmadan tek başına belirlenecek bir asgari ücretin miktarının hiçbir koşulda yetmeyeceğini söylüyor. Mutlu Akü işçisi, “20 küsur yıldır aynı fabrikada çalışıyorum. Elime geçen ücret 24 bin lira. O da tüm yan haklarla. Ücretimizin düşük olmasının yanı sıra vergi kesintisi de olunca aldığımız ücretlerin hiçbir değeri kalmıyor. Yılın başında belirlenen asgari ücret ile bir yılı geçirmemizi bekliyorlar, diğer yandan da ücretlerin dışında her şeye zam geliyor. Özellikle yıl sonuna doğru kredi kartlarında sonu gelmeyen eksi binleri görüyoruz. Artan borcun nedeni ise ne ev ne de araba. Ya mutfak parası, evin kirası, fatura ya da hastane parası, çocuğun okul ihtiyacı. Başka bir şey yok” diyor.

‘HAYATIMIZI BİZİM GİBİ YAŞAMAYANLAR BELİRLİYOR’

Asgari ücretin üzerinde bir ücret alan forklift operatörü, daha iyi şartlarda geçinebilmek için yurt dışına gideceğini, “Yaşamak için ülke değiştiriyorum” diyerek dile getiriyor: “Ben asgari ücretin üç katına yakın ücret alıyorum. Ama o da yetmiyor. Yurt dışına çıkacağım yakında. Türkiye’de ne kadar ücret alırsak alalım, geçinmek çok zor. Bizi düşünseler, bizim yararımıza olacak her şeyde ‘Aman enflasyon, yok dış güçler, efendim şimdi de milli güvenlik’ demezler. Dünyada ne olsa faturasını bize yıkıyorlar. Sanki savaşı da biz işçiler çıkardık, ekonomiyi de biz yönetiyoruz. Biz işçilerin hayatını yaşamayanlar belirliyor. Hem de bunu bizi her gün daha fazla ezerek yapıyor. Yoksa, ben istemem doğduğum, büyüdüğüm memleketimi bırakıp gideyim. Yaşamak için ülke değiştiriyorum.”

Hükümetin ve patronların asgari ücret zammında yüzde 25 ila 35 arasında rakamlar telaffuz ederken, işçiler ise buna tepki gösteriyor: 65 yaşında bir işçi, “Mahallede 20 bin liranın altında ev yok. Bizim de ölene kadar çalışmaktan başka çaremiz yok. 65 yaşına geldim. Aylardır sanayide yaşıma göre, hastalıklarıma rağmen çalışabileceğim bir iş bulmak için uğraştım. Bu kadar uğraşın sonunda gene asgari ücret. Emekli parası ise toplam 30 lira para. İnsanlarla dalga geçiyorlar. ‘Yüzde 25’in üstü enflasyonu artırır’ diyorlar. Ya bu enflasyon ne? Bizim canımızdan daha mı önemli? Ölene kadar ölümle çalışmak zorundayız. Vicdanlarına sesleniyorum. Ne zaman patronları değil de biz işçileri düşünerek tam tersi açıklama yapacaksınız? Yapacakları zam ile dünden iyi değil, daha da kötü olacağız. Onlar zam dedikçe biz cebimizi yokluyoruz” diyor.

EK İŞ NORMALLEŞTİ

Düşük ücretle çalışan işçiler en temel geçim ihtiyaçlarını bile karşılayamadıkları için, işçiler işten kalan zamanlarını da çalışarak geçiriyor. Hafta sonları gidilen ek işlerin yanı sıra artık işçiler açısından çift vardiya olarak çalışma normalleri haline gelmiş.

Suriyeli bir işçi yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Suriye’den geldim buraya. Eşim ve çocuklarımla birlikte yaşıyoruz. 19 bin lira maaş alıyorum. Savaştan kaçıp, düzenimizi kurduk burada diye seviniyorduk. Ama Türkiye’de yaşamak da çok zor. Çalışıyoruz, yetmiyor. Hafta sonu başka işlere de gidiyorum. Suriye’de savaş var ise Türkiye’de de başka savaş var.”

Başka bir işçi, “Asgari ücretin biraz üzerinde alıyoruz biz. Ama ekstra hiçbir şey yok. Vardiya döndükçe kendime başka işler bulmaya çalışıyorum. Yoksa neye yetecek? Asgari ücret 30 olmalı. Ama yapmazlar. Yapsalar da yetmez bu arada. Her şeye zam geliyor hemen. İki yakamızı bir araya getiremiyoruz. Evimize gidip, ayaklarımızı uzatarak bir çay içmek bile lüks olmuş” diyor.

‘20 BİN LİRA ÜCRETLE AĞIR ŞARTLARDA ÇALIŞIYORUZ’

Türk-İş’in 29 bin 583 liralık asgari ücret talebi ise işçilerin tepkisini çekiyor. Emekli bir işçi şunları söylüyor: “Ben deriden emekliyim. Eskiden sözleşmeler de sözleşmeydi, ücretler de böyle değildi. Başımızdakiler gene güllük gülistanlık ülkeyi yönetmiyorlardı ama işçilerin hakkını savunan sendikalar vardı. Şimdi herkes kendi derdinde. Asgari ücret görüşmeleri başlamadan, fabrikalardan başlanarak tartışmalar yürütürdük. Kitlesel eylemler yapılırdı. Şimdi ses yok, gürültü var. Her yerde direnişler, grevler var. Hiçbir şey olmasa oradan güç alan bir sendikalardan hareket bekliyoruz. Ama körler, sağırlar birbirini ağırlıyor. Komisyon toplanıyor, Türkiye’de işçilerin en çok üye olduğu konfederasyonu o masa etrafında. Gene topu taca atıyor, o da yetmiyor açıkladığı ücret ile hükümetin politikalarının nasıl sözcüsü olduğunu bize tek bir sayı ile gösteriyor.”

Gün daha aydınlanmadan güne başladıklarını belirten işçi, “Karanlıkta sokağa çıkıyoruz. Başımıza servise binene kadar ne geleceğinin garantisi yok. Peki ne için? 20 bin lira ücret için. Benim çalıştığım fabrikada sendika da yok. Gene ne olacağımız orada da belli değil. Ücret ortada, çalışma şartlarımız da öyle. Kimya soluyoruz. Ne maske ne eldiven. Çocuğumuza bakar gibi verdikleri bir çift eldivene, maskeye sahip çıkmak zorundayız. Gene kendimizden önce başka şeyleri düşünmek zorunda kalıyoruz. Yoksulluk sınırına 65 bin lira diyen konfederasyonun başkanı asgari ücret talebine 29 bin lira diyor. Sonra da orada işçileri temsil etmek için oturuyor” diyor.

‘EYLEMLERİN ARTMASI GEREKİYOR’

Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu Chen Solar işçileri şunları söylüyor: “Asgari ücret ne kadar yüksek olursa, biz sendikalı işçiler açısından şartlarımız da o kadar iyi olacak” diyor. İşçiler şöyle devam ediyor: “Türk-İş’in 29 binlik talebi kabul edilemez. Tuzla’da 20 bin liranın altında kira yok. Sonra ‘Ben işçinin sendikasıyım’ diyorlar. Bizi böyle yaşatan, hükümetin yanında kol kol gezenler, işçinin değil patronların sendikasıdır. Kimse kimseyi kandırmasın daha. Açıkladığı rakamların ya da söyledikleri sözlerin yetmediğini, biz işçileri görmediklerini anlamak isteseler çok da güzel anlayacaklar. Biz işçiler, mutlu değiliz artık. İstediğimiz de kiramızı, faturamızı ödeyebilmek ve karnımızı doyurabilmek. Bir asgari ücret buna göre belirlenmeyecekse, biz neden yaşıyoruz? Metal işçileri grevde. İstedikleri sadece insan gibi yaşayabilecek bir ücret almaları. Fazlası yok. İşçilere gelince ‘O kadar veremeyiz enflasyon artar’ diyorlar. Ama iş patronlara gelince ister fabrikasını taşır ister işini büyütür, isterse de bizleri kapı önüne koyar. Yine de bir şey demezler. Bizden aldıklarını, patronlara sunmaya devam ederler. Yasalar patronlardan yana, hükümet patronlardan yana, asgari ücret masasında oturan işçi sözcüleri de patronlardan yana. Her şey danışıklı. Söz konusu biz işçiler olunca, karşı taraf tek vücut. Bu süreçte daha fazla yerde eylemlerin olması gerekiyor.”

Evrensel'i Takip Et