25 Aralık 2024 05:20

Enflasyonun temelinde ne yatıyor?

Murat

Bilkent Üniversitesi

Maliye Bakanı Şimşek ve Merkez Bankası’nın (TCMB) geçtiğimiz yıl boyunca en sık tartışılan politikası, ücretlerin enflasyonun temel nedeni olduğu üzerine geliştirdikleri kamu harcama tasarrufları, vazgeçilen ara ücret zamları ve TÜRK-İŞ’in 29 bin 583 lira talep ettiği fakat sıkça %25 bandında öngörülen asgari ücret artışları olmuştu. İktidar yanlısından muhalifine, sermayeye yedeklenen tüm iktisatçıların tartışmalarında AKP politikalarının benimsendiği; ücret düzenlemelerinin hedeflenen enflasyona göre yapılması, parasal sıklaşmanın enflasyonu dizginlemesi, halkın kemer sıkmasının gerekliliğinde ortak kanıya varıldığı görülüyor. Bu tartışmalar, üniversite kürsülerinde de iktisadın temel ilkeleri anlaşıldığı takdirde enflasyonu düşürmenin tek yolunun parasal sıklaşma olduğunda ortaklaşılacağı biçiminde bir agresiflikte devam ediyor. Bu tartışmalara dair söylenmesi gerekense “bölüşüm üzerine kurulu olmayan bir fiyat teorisi yoktur.” cümlesinde özetleniyor. Bugün 2025’e dayanan takvimlerimizle elimizde mevzubahis teorileri test edecek oldukça veri de var.

KÂR İTİMLİ ENFLASYON TARTIŞMALARI

Pandemi sürecinde yaşanan küresel ücret düşüşleriyle Avrupa ve ABD’deki veriler, yaşanan kâr sıçramalarının enflasyondaki belirleyici etkisini gösteriyordu. En güçlü örneğini IMF çalışanlarının araştırmalarında tüketici fiyat artışlarının %45 oranda kâr sıçramaları, %4,5 bandında yıllık ücret artışlarından etkilendiğini gösteriyordu. [1] Kâr itimli enflasyonun ancak gelişkin kapitalist ülkelerdeki kârın 2000’lerin ve 2010’ların getirdiği küresel sıçramaların çok daha gerisine, 90’ların en düşük düzeylerine indirilmesiyle çözüme ulaşacağı tartışılıyor. Şirketlerin her sene 3-4 kat artan rekor kârlar açıkladığı ancak her geçen gün halkı yoksullaştıran enflasyonun, borsa yatırım fonlarında bir yılda servetini üçe katlayarak 3 trilyon kazananlar [2] hesaba katıldığında, nereden kaynaklandığı çok daha açıktır. Erdoğan, Haziran’da “Önümüzdeki aylardan itibaren enflasyonun ateşinin düştüğünü hep birlikte göreceğiz.” demişti. TÜİK verileri Erdoğan’ın sözlerini dinlese bile ENAG verileri aylık enflasyon artışlarının Haziran’dan beri gerçekleşmeye devam ettiğini göstermekte. Erdoğan’ın bahsettiği düşüşünse yalnızca enflasyon hesaplamasındaki baz etkisi sebebiyle gerçekleştiğini dergimizde tartışmıştık.

Halihazırda ücretleri düşürmenin, talep azaltmanın etkilerinin minimal olacağı; enflasyonun asıl gövdesinin ekonomide emeğe düşen payın azalışı ve patronların ceplerinin tarihi rekorlar derecesinde doluşu olduğu tartışmaların genel sonucu olarak hem akademide hem küresel siyasette bariz bir biçimde ortadadır. Ekonomiye etkili tek müdahalenin patronların vergilenmesi olacağı da bir o kadar bariz. Bunun tam aksine iktidarın yıl içinde sunduğu “az kazanandan az, çok kazanandan çok” vergi vadeden yeni vergi paketi şirketlerin ödeyeceği vergileri %25’ten %10’a çıkarmıştı(!), bu yetmemiş gibi trilyonlara varan meblağdaki vergi aflarını sürdürdü. İktidar ekonomik kriz ve kendi çöküşüne çözümü; yalnızca sermayeyi daha da beslemek, kamuda tasarrufla halkı yoksulluğa daha da çok sürüklemekte buldu.

KİMİN BÜTÇESİ?

14,4 trilyon olarak öngörülen 2025 bütçesi, 11.1 trilyonluk miktarını vergilerden karşılamayı planlıyor. Kâr rekorlarını konuştuğumuz şirketlerin devlet bütçesine yapabileceği katkı da oldukça yüksek olabilirdi, ancak şirketlerin ödeyeceği kurumlar vergisi emekçilerden toplanacak olan KDV ve gelir vergilerinin yaklaşık 4’te 1’i. [3] DİSK-AR verilerine göre, bütün çalışan nüfusun %50 bandında bulunan asgari ücretle çalışanlardan toplanılması planlanan gelir vergileri, şirketlerin kurum vergilerinin 1,5 katı. Krizin yükünü sırtlayan gençlerin ve emekçi kesimlerin payına düşen günlük bütçe liralar ve hatta kuruşlar hâlindeyken, müteahhitlere teşvikler ve vergi aflarıyla aktarılan trilyonlar söz konusu. Faiz yükselişleri ve dolaşımdaki artışa yansıyan para politikaları tahminlere göre enflasyon seviyesinin %10’unu dahi oluşturmayan emek maliyetinin düşürülmesi, harcamaların azalmasına uygun hareket ediyor. [4] Kâr itimli enflasyonu azaltacak yerde derinleştirecek politikalar uygulayan Şimşek, bunu sahte enflasyon verileriyle halktan “sabır” bekleyerek gizliyor. Tüketiciyi koruma önlemlerini ve destekleri, şirketlerin fiyat belirleme politikalarına müdahaleleri ve kapitalist talanın önüne geçebilecek önlemleri almayı hiçbir iktisatçı tartışmıyor.

Dünya çevresinde iktisatçıların tartışmaları, kâr hırsının önündeki tüm engelleri; sendikaları, yapısal reformları ve devlet desteklerini önemsizleştiren 20 yıl sonucunda enflasyondan doğacak ekonomik krizleri gösterirken sermaye temsilcisi devletler ve onların “iktisatçıları” sermayeyi beslemekte ısrarcı. Kendi manevra alanını da yok edip seçim sonuçlarında ciddi yenilgilerle karşılaşmaya başlayan tek adam iktidarı, ekonomik krizi düzeltmek için yalnızca yıkılabilir. Önümüzdeki tek yol emek mücadelesini, gençlik mücadelesini her kolundan halka ayrılmayan bütçeye yönelik isyanlarla donatmaktır. Krizden çıkış TCMB politikaları değil bizlerin mücadelesiyle olacaktır.

[1] Hansen, Niels-Jakob, Frederik Toscani, Jing Zhou. 2023. “The Role of Import Prices, Profits and Wages in the Current Inflation Episode in the Euro Area” IMF Working Paper 23/131.

[2] Özgür, Bahadır. 2024. “Bu adaletsizliğe can dayanmaz: 45 bin kişi trilyon kazandı!” Gazete Duvar.

[3] https://www.evrensel.net/yazi/95756/butcenin-ozeti-hem-yakacak-hem-kiracak

[4] https://iktisatvetoplum.com/turkiyede-derinlesen-yapisal-kriz-egilimi-ve-kar-itilimli-enflasyonun-dinamikleri-a-erinc-yeldan-ahmet-hasim-kose-korkut-boratav/

Evrensel'i Takip Et