2024 Dinci-Gerici Eğitim Politikaları Wrapped
Fakat bugün iktidarın eğitim politikalarını incelerken aklımızda tutmamız gereken en önemli şey, kökeninde sınıf bilincinden uzak bir toplum yaratmak olduğudur.

Fotoğraf: DHA
Hasan Mert ve Sıla
ODTÜ Eğitim Fakültesi
2024 yılı, eğitimin her kademesindeki öğrenciler için eğitimde söz hakkı eksikliği ve bütçe yetersizliğiyle mücadele edilen bir dönem oldu. Bu bariz çatışmalar dışında bilimsel eğitime yönelik saldırılarla da sıklıkla karşılaştık. Basit bir karşılaştırma yapmak gerekirse, yakın zamanda açıklanan 2025 bütçesinde eğitime ayrılan toplam bütçe %33,2 oranında yükseltilmişken bu oran Diyanet İşleri Başkanlığı için bu oran %49,1’di. Bariz bir şekilde bütçesizlik, baskıcılık ve gericilik ile yüzleşeceğimiz önümüzdeki yılı düşünmeden, 2024 yılında eğitime yöneltilen dinci-gerici müdahaleleri bir inceleyelim. Karşınızda 2024 Dinci-Gerici Eğitim Politikaları Wrapped!
YENİ YIL KUTLAMALARINDA VATAN HAİNİ ÇIKTIN!
Aralık başlarında yeni yılı kutlamak için bir araya gelen Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri, hem Özel Güvenlikler tarafından taciz edildi hem de öğrenciler içinde örgütlenmiş dinci ve milliyetçi gruplar tarafından sayısız hakaret ve saldırıya maruz kaldı. Kitleleri kendi gerici ajandaları doğrultusunda bireyselleştirmeyi ve bölmeyi hedefleyen iktidar, insanların bir araya geldiği her alanı alabildiğine şeytanlaştırıp yok etmeye çalışıyor. Dolayısıyla sıkıntılar içerisinde boğulduğumuz hayatlarımızda az da olsa yaratabildiğimiz birliktelikler, bizi dinsiz ve vatan haini yapabiliyor.
ARTIK BU LAFLARI DİNLEMEKTEN USANDIN
Dinci ve gerici politikalarıyla eleştirilen Yusuf Tekin, CHP’nin Kemalist laikliğini eleştirerek asıl laikliği kendilerinin savunduğunu öne sürdü. Bakan Tekin, Kemalist anlayışın politik ve taraflı olduğu eleştirisinde haklı olsa da kendi “laiklik” anlayışlarının ne denli tek taraflı olduğundan bahsetmekten kaçındı. Gerçek laikliği savunduğunu iddia ettiği konuşma içerisinde tarikat ve cemaatlerle ortak protokoller uygulandığından bahseden Tekin, benzer protokollerin Ülkü Ocakları ile de uygulandığı iddialarını yanıtsız bıraktı.
ÖMK VE MAARİF MÜFREDAT SENİN İÇİN AYRILMAZ BİR İKİLİYDİ!
Lisans sonrası bir Milli Eğitim Akademisi ile mevcut öğretmenlerin iş güvencelerini zedelemeye yönelik ÖMK önerisi, gündeme bilimselliği camdan dışarı atarak yerine dini öğretiler koyan Maarif Müfredat ile birlikte girdi. Yapımında STK’lara, sendikalara veya akademik kurumlara danışılmayan Maarif Müfredat, on binlerce resmi itiraz ve yaygın bir tepkiye rağmen hayata geçirildi. Din derslerinin programda aldığı yeri arttıran müfredat; aynı zamanda geometri derslerinde silindir şekline örnek olarak minare vermek gibi uygulamalarla eğitim içeriklerini bütünsel olarak dini söylem ve sembollerle donattı. Tartışılan ÖMK önerisinin amacıysa netti, orta öğretim öğrencilerine cihat güzellemesi yapacak kadar gerici olan bu müfredatı anlatacak öğretmenler yetiştirmek. İş güvenliği tehdidi için eklenmiş maddeler, görev yapan öğretmenlerin bu müfredat çizgilerinin dışına çıkması durumunda işlerinden edilmelerinin önünü açıyor.
BÜTÇE YİNE SANA YÂR OLMADI
Üniversiteler içerisinde AKP’nin demir yumruğunu sıkılaştırmanın yanında akademi içerisinde dinci-gerici fikirler örgütlemek üzere klikler oluşturuyor ve çalışmalar yürütülüyor. Örneğin Ekim’de TÜBİTAK iş birliğiyle beraber çeşitli akademisyenler tarafından düzenlenen bir konferansta “devrimci nitelikte” bir Yaratılış Manifestosu oluşturuldu. Yegâne işlevi tek adam iktidarının retoriğini genişletmek olan bu çalışmaya tahsis edilen bütçe, emek ve zaman; akademi konusunda önceliklerin nerede olduğunu gözler önüne serdi.
BU SENE DE ÖZELLEŞTİRMELERDEN KAÇAMADIN
Bu sene de ziyadesiyle tanıdık olduğumuz bir tabloyla bakıştık; kamusal eğitimin her alanı zayıflatılır ve araçlardan mahrum bırakılırken ekonomik ve politik olarak mevcut iktidara yakın gruplar, özel eğitim kurumları oluşturmasına sayısız şekilde teşvik edildi. KYK’larda görebildiğimiz gibi barınma imkanları yaşam güvenliğini tehdit edecek kadar niteliksizken, tarikat ve cemaatlere özel yurtlar açmaları için bağış ve hibeler veriliyor. Kamu eğitimini zayıflatmanın sonucu da çocuklarının düzgün bir eğitim almasını isteyen ailelerin özel okullara muhtaç kalması oluyor.
TOPLUMUN SÖMÜRÜLEN %99’U ARASINDA YER ALDIN
Tabii ki eğitimin laikliğine, bilimselliğine ve koşullarına dair konuşulabilecek çok daha fazla saldırı örneği mevcut. Fakat bugün eğitim politikalarını incelerken aklımızda tutmamız gereken en önemli şey, karşılaştıklarımızın bütünsel bir inşa sürecinin eseri olduğudur. Bu noktada akıllara Erdoğan’ın “dindar ve kindar bir nesil yetiştirme” hayalleri ve eğitimi skandallarla kasıp kavuran ÇEDES projesi gelebilir. Eğitim politikalarının nihai hedefi, dogmaları benimsediği için sorgulama kabiliyetinden mahrum -dindar- ve benimsenmiş nefret, düşmanlık ve korkularla -kindar- kolayca yönlendirilebilecek kuşaklar yetiştirmek. Bu hedefler, bulunduğumuz koşullarda AKP’nin politik çizgisinden ilerliyor gibi gözükse de esasında sınıf bilincinden uzak bir toplum yaratmak adına mevcut neoliberal düzene hizmet ediyorlar.
Evrensel'i Takip Et