Bölge haritası halkların aleyhine yeniden düzenleniyor
Arap basınında Suriye halkının çoğunlukla Esad rejiminin devrilmesinden memnun olduğu ancak gelecekle ilgili endişeli olduğuna dikkat çekiliyor.
Fotoğraf:
Suriye Geçiş Yönetimi
Yusuf ERTAŞ
Arap basınında Suriye gündemi öne çıkmaya devam ediyor. Yorumlarda Suriye halkının çoğunlukla Esad rejiminin devrilmesinden memnun olduğu ancak gelecekle ilgili endişeli olduğuna dikkat çekiliyor. İslamcı siyasi hareketlerin pragmatik eğilimleri, tarihsel arka planları ve ideolojik kökleri göz önüne alındığında, bu grupların geçici bir uyum gösterdikten sonra farklı hedeflere yöneleceğine işaret ediliyor. Takım elbiseli ve kravatlı yeni imajı ile uluslararası ve bölgesel heyetleri karşılayan Colani’nin bakanlıklara, valiliklere ve kritik görevlere el Kaideci, IŞİD’ci olarak bilinen isimleri ataması da sahada yeni bir gerçeklik oluşturmaya yönelik çabalar olarak değerlendiriliyor.
AL HALİC: TEK RENKLİ BİR GEÇİCİ HÜKÜMET
BAE merkezli Al Halic Gazetesi Yazarı Yunus El Sayid, Suriye’de kent meydanlarında kutlama yapanların tek ortak noktasının rejimin devrilmesi olduğunu yazdı. El Sayid, “Ancak ülkelerinin geleceği ve yeni Suriye'nin inşası konusunda birbirlerinden farklılaştıklarına” dikkat çekti. Yazar bunu iki nedene bağlıyor: “Birincisi, radikal grupların toplumun tüm bileşenlerini ve siyasi, mezhebi ve dini çeşitliliğini kapsayan sivil ve birleşik bir siyasi programları olmamaları. Çünkü aslında yalnızca kendi özel programlarına sahipler ve bu program, ittifak içindeki gruplar arasında bile büyük çelişkiler taşıyor. İkincisi, sahadaki gerçeklik herkesin katılımı gibi genel sloganlarla çelişiyor. Çünkü sahada büyük ölçüde Heyet Tahrir el Şam’a (HTŞ) mensup olan dışişleri ve savunma bakanlarıyla birlikte, tek renkli bir geçici hükümet kurulmaktadır.”
El Sayid, “Yeni hazırlık aşamasındaki ‘ulusal diyalog’ süreciyle ilgili birçok kaygı bulunmaktadır” diyerek şöyle devam ediyor: “Bu süreç tüm siyasi güçlerin, sivil toplum örgütlerinin ve halkın farklı kesimlerinin katılımıyla Suriye'nin geleceği için bir yol haritası belirlemeyi hedeflemektedir. Ancak bu diyaloğun sahada güçlenen yeni gerçeklikle karşı karşıya kalması muhtemel.”
El Sayid, uluslararası siyasi girişimleri ise olumlu karşılıyor, “Batı'nın, Suriye’deki yeni iktidarla diyalog kurma çabası, sadece kendi nüfuz alanlarını güçlendirme amacını taşımakla kalmayıp, aynı zamanda barışçıl bir güç transferi ve kapsayıcı bir siyasi süreç talep etmektedir” iddiasındaki yazar, “Avrupa ve ABD, ‘beyaz çekler’ sunmaya gelmediler, hepsi de ‘söylemler değil, eylemler de’ beklemektedirler. Hiçbiri, HTŞ’yi terörist listesinden çıkarma sözü vermedi, sadece bunu ilerleyen zamanlarda değerlendirmeyi vadettiler” diye ekliyor.
AL AHRAM: KANLI ÇATIŞMALARA SAHNE OLABİLİR
Mısır merkezli yarı resmi Al Ahram Gazetesi Yazarı Dr. Halid Kandil “İslamcı siyasi hareketlerin pragmatik eğilimleri, tarihsel arka planları ve ideolojik kökleri göz önüne alındığında, bu grupların geçici bir uyum gösterdikten sonra farklı hedeflere yönelmeyeceği kesin değil” diye yazdı. Kandil “Buna ek olarak, Kürtlerin kuzey ve doğuda, özellikle Deyrizor, Kamışlı ve Buka Köprüsü sınırlarına kadar uzanan bölgelerde geniş bir hakimiyeti bulunuyor. Ankara, bu Kürt yapılanmasını ve Suriye Demokratik Güçlerini (SDG), özellikle PKK ile bağlantıları nedeniyle ulusal güvenliğine yönelik bir tehdit olarak görüyor. Bu nedenle, Tel Rıfat ve Menbiç gibi Kürt bölgelerine yönelik operasyonlar, silahlı grupların Şam’a ilerleyişiyle eş zamanlı gerçekleşmiştir” ifadelerini kullandı.
Kandil, devamla, “Geçiş süreci, bu bağlamda, sadece karmaşık değil, aynı zamanda kanlı çatışmalara sahne olabilecek bir potansiyele sahip. Washington’un Doğu Fırat’ta 950 asker bulunduracağını açıklaması ve Moskova’nın, Tartus ve Hmeymim Üslerindeki askeri varlığını garanti altına alma çabaları, dış aktörlerin bu süreçteki belirleyici rollerini pekiştiriyor” diye yazdı.
RAİ AL YOUM: SİYASİ İSLAM TSUNAMİSİ KORKUSU
Bazı Arap ülkeleri Suriye’de cihatçıların ve Müslüman Kardeşlerin iktidara gelmesinden endişe duyuyorlar. Bu dalganın kendi ülkelerine yansıyabileceği korkusunu yaşıyorlar. Rai Al Youm Yazarı Abdulbari Atwan da bu korkuya dikkat çekerek, “Neden yedi Arap devleti Blinken’ın emriyle Ürdün'ün Akabe kentine korku ve telaş içinde koşarak Suriye sonrası döneme hazırlık yapmak ve gelişmeleri tartışmak için toplandı? Neden İsrail bu toplantıya katılmadı ve diğer 15 Arap devleti dışlandı? Yoksa silahlı siyasi İslam tsunamisi mi başladı?” sorularını öne çıkardı. Atwan, Ürdün’ün kışlık başkenti Akabe’de, Ürdün, Irak, Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Katar’ın katıldığı toplantının “ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in davetiyle ve Türkiye, Fransa ve Avrupa Birliği dışişleri bakanlarının katılımıyla düzenlendiğine” dikkat çekerek, “Toplantının amacı, Suriye’deki durumla başa çıkmak için siyasi, askeri ve ekonomik açıdan üzerinde uzlaşılmış bir strateji geliştirmek ve bu durumun komşu ülkelere ve bölgeye yayılmasının veya olası tehlikelerinin önüne geçilmesiydi” diye yazdı
SAVUT EŞŞAAB: BÖLGEYİ YENİDEN ŞEKİLLENDİRME ARACI
Tunus merkezli Savut Eşşaab haber sitesinde Tunus Emekçileri Partisi tarafından yapılan değerlendirmede ise “Suriye’de şu anda yaşanan gelişmelerin sonuçları, kısa vadede Amerika, siyonist varlık (İsrail kastediliyor) ve Türkiye’nin nüfuzunun artması ve genişlemesi yönünde olacaktır. Bu durum, bir yandan Arap rejimlerinin daha önce görülmemiş bir şekilde teslim olması, diğer yandan ise Filistin ve Lübnan direnişlerinin olağanüstü çabalarına ve ağır bedellerine rağmen ulusal ve halk güçlerinin zayıflığı ile birleşmektedir. Ancak, terörist grupların Suriye üzerindeki hakimiyeti, ne Suriye halkının ne bölgenin ne de Filistin davasının lehine olacaktır. Aksine, bu durum, karanlık ideolojilere dayanan hareketlerin ve terörist grupların yeniden canlandırılmasına hizmet ederek, bölgenin haritasını kontrol altına alma ve yeniden şekillendirme aracı olarak kullanılacaktır. Bu süreç, ‘Yeni Ortadoğu’ adı altında, Kuzey Afrika’ya kadar uzanan bir plan çerçevesinde gerçekleştirilecektir” görüşlerine yer verildi.
AL KUDS: ESAD SONRASI SURİYE VE BUNUN FİLİSTİN DAVASINA ETKİLERİ
Suriye’deki Filistinliler de endişeli. Bu ülkedeki Filistinli mülteci kampları 2011’deki iç savaşla birlikte büyük zorluklarla karşı karşıya kalmış ve birçok insan hayatını kaybetmiş veya yerinden edilmişti. Filistin merkezli Al Kuds Gazetesi Yazarı Firas Yaği, aşırılık yanlısı grupların ülkenin geniş kesimlerini kontrol etmesi, Suriye’nin kaderi ve bu değişimlerin Filistin meselesi ile genel olarak bölge üzerindeki etkisi hakkında endişe verici soruları gündeme getirdiğini ifade etti. Yaği şöyle yazdı: “Aşırılık yanlısı grupların kontrolü ele geçirmesiyle, Filistinli grupların Şam'daki ofislerini kapatma yönünde aceleci bir adım atıldı. Bu durum, Filistin meselesine yönelik anlaşılmaz bir yaklaşımı yansıtırken, Filistinlilerin çektiği acıları görmezden gelmelerini ve İsrail’in stratejik bölgeler, özellikle Cebel eş-Şeyh dahil Suriye topraklarındaki işgaline karşı tehlikeli bir kayıtsızlık göstermelerini açığa çıkardı. Bu sessizlik, örtülü anlaşmaların varlığına dair soruları gündeme getiriyor. Özellikle, bu radikal grupların tarihlerinde İsrail’e gerçek bir tehdit oluşturmadığı göz önüne alındığında, İsrail’in bu kaostan yararlanarak işgalini pekiştirip yerleşimlerini genişletmesi dikkat çekici bir durum olarak karşımıza çıkıyor” diye yazdı.