27 Aralık 2024 05:42

İşçiler asgari ücretin düşük belirlenmesine tepkili: Sefalet dayatmasını kabul etmeyelim

İstanbul Tuzla'dan çeşitli iş kollarından işçiler yeni asgari ücreti değerlendiriyor. İşçiler, insanca yaşam için "birleşik mücadele" diyor.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Merve İLHAN
İstanbul 

 Açlık sınırının 20 bin lirayı, yoksulluk sınırının 70 bin lirayı aştığı dönemde Asgari Ücret Tespit Komisyonunun 2025’te geçerli olacak asgari ücreti yüzde 30 zam yaparak 22 bin 104 lira belirlemesi işçilerin tepkisini çekti. Tuzla’da çeşitli iş kollarından işçiler bu koşullarda yaşamlarını sürdüremeyeceklerini belirterek sefalet dayatmasına karşı birlik ve mücadele çağrısı yapıyor. 

22 bin liranın günümüz koşullarında bir kira parası olduğunu dile getiren bir metal işçisi, “Ben yıllardır gecesi gündüzü olmayan bir işçiyim. Şimdi bu parayla 4 kişilik bir aile nasıl geçinecek” diye soruyor. İki çocuğu olduğunu eşinin çocuklara baktığı için çalışamadığını belirten işçi, “Saray bir günde milyonlarca lira harcıyor, işçiye gelince ise kuruş hesabı zam yapılıyor. At Cumhurbaşkanını 7 saniye sırtında tutmadı, biz işçiler yıllardır bizlere bu hayatı yaşatanları sırtımızda taşıyoruz” diyor. Türk-İş’i de eleştiren metal işçisi şunları söylüyor: “İşçilerin temsilcisi olarak o masaya oturup son toplantıya katılmadı. Madem öyle çık kameraların karşısına anlat. Masadan kalkmaktan başka ne yapacaksın, planın nedir anlat.” 

“Açık açık işçilere ölün diyorlar” diyen bir mobilya işçisi ise şunları söylüyor: “Benim kızım ‘Bu parayla geçinemem’ diyor. Gençler gelecek kuramıyor. Biz karanlıkta evden çıkıp, karanlıkta giriyoruz eve. Buna rağmen açlığı reva görüyorlar. Eğer onlar canımızı istiyorsa bizim de artık yeter dememiz lazım. Fabrikalarda işi durdurmamız gerekiyor. Artık bundan başka çözüm yok.” 

“SOKAĞA ATILMADAN SOKAĞA ÇIKMALIYIZ” 

Önümüzdeki aylarda ev kirasının 25 bin liraya çıkacağını söyleyen bir metal işçisi de “Faturasından yeme içmesine, çocukların ihtiyaçlarına kadar birçok masraf var. Biz şimdi nasıl geçineceğiz? Ben sendikalı bir iş yerinde 8 yıldır çalışan bir işçiyim, ay sonunda elime geçen 35 bin lira. Bu bile yetmiyor. Geçinememek psikolojimizi bozuyor. Kira ödeyemeyecek duruma geleceğiz. Sokağa atılmadan sokağa çıkmalıyız” diyor. 

Yıllardır tersanelerde ölümle burun buruna çalıştığını dile getiren bir tersane işçisi de “Şimdi bize de aynı oranda zam yapılacak. Peki neye yetecek? Biz ne için çalışıyoruz? Yoksulluk sınırı ortada. Emekli olup da çalışmayan yok. İnsan olmayı unuttuk. İnsan gibi oturmayı, iki güzel sohbet etmeyi unutturdular bize. Evdeki çocuktan gittiğimiz bakkala kadar aynı şeyi konuşuyoruz. Borç, borç, borç” diyor. 

Yine tersanede çalışan bir işçi şunları söylüyor: “Asgari ücreti öğrenir öğrenmez içtiğimiz sigaranın haddi hesabı olmadı. Bir baba çocuğu hastalanınca 1 kilo mandalina alırken düşünür mü? Düşünürmüş. Cebinde parası yoksa, borç almaya yüzü yetecek bir komşusu daha kalmamışsa düşünür. 22 bin lira benim kiram, faturalarım. Fazlası yok. Fazla mesai olursa mutfağa bir şeyler girer.” 

“ÇOCUKLARIN YEMEĞİNDEN Mİ KISALIM?​” 

Petrokimya fabrikasında çalışan bir işçi de “Fabrikamız taşınıyor diye zaten işsizlikle karşı karşıyaydık. Şimdi işsizlikle açlık arasındayız. Yıllardır gece gündüz demeden çalıştık ama neye yaradı? Benim üç çocuğum var, üçü de okuyor. Eşim çocuklara bakıyor. Şimdi kara kara düşünüyorum. Dün evimize bakamıyorken, bugün nasıl geçineceğiz. Kısacak bir şeyim de yok. Çocuklarımın yemeğinden mi kısayım, okul ihtiyaçlarından mı? Özel çocuğumuzun eğitiminden mi kısayım? Bir patronun çocukları için hiçbir derdi, tasası yokken; ben çocuğumun karnının nasıl doyacağını bile sürekli düşünüyorum. Adalet mi bu?​” diyor. 

Bir yemekhane işçisi de “Artık çoluk çocuk demeden herkesin çalışması lazım. Ama çalışırken de en ufak bir gelecek hayali kurmayacağız. Böyle bir şey sunuyorlar artık bize. Her hastalığını görmezden geleceksin, çocuğunun istediği en ufak şeye bile gözlerini kapatacaksın. Yani ölene kadar ölmüş gibi çalışacaksın” diyor. 

Eşi emekli olan bir metal işçisi de şunları söylüyor: “Ev de bizim ama yine de geçinemiyoruz. Bizimle açık açık dalga geçiyorlar ve bu insana o kadar koyuyor ki... Ya bir insanın açlığıyla dalga geçilir mi?​” 

“İYİ BİR DERS VERMELİYİZ"

Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu Chen Solar’da çalışan bir işçi de “Bu koşullar karşısında direnmemiz, üretimi durdurmamız gerekiyor. Hakkını savunan herkesi elinde sopasıyla bastırmaya çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Milyonlarca işçinin yaşam hakkını elinden alıyorlar. Bu asgari ücretle sendikalı yerlerdeki ücretleri de düşük tutmak istiyorlar. Şu an olması gereken bunlara iyi bir ders vermek” diyor.  

Prima Deri’de çalışan bir işçi de “Çok yetersiz bir zam oldu. Ne kirayı karşılamaya yeter ne başka giderlerimizi karşılamaya yeter. Aynı evde üç asgari ücretli çalışsa o ev belki anca o şekilde geçinebilir” diyor. 


BİRLİĞİ SAĞLAYIP MÜCADELE ETMELİYİZ

Direnişteki TKIS işçileri
İstanbul 

Merhaba Evrensel okuyucuları. Grevimizin 64. gününden selamlıyoruz sizleri. Sefalet koşullarında değil, insanca yaşamak için hem içeride hem de dışarıda direnişimizi sürdürüyoruz. Sendikamız TEKSİF’le birlikte, hem atılanların geri alınması hem sendika hakkımızın tanınması talepleriyle başlattığımız direnişimiz kararlılıkla devam ediyor. 

Biz işçileri ölüme terk eden hükümet, açıkladığı 22 bin liralık asgari ücretle patronların yanında olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu iktidar patronları korurken, biz işçilere ise açlık ve ölüm dayatıyor. Bakanların aylık maaşları yüz binlerce lira, biz işçilere gelince 22 bin lira... Bizler köle değiliz. Onun için patronların ve hükümetin karşısına çıkarak birliğimizi sağlamalıyız. Bunu yaparsak, yasağı tanımayarak greve devam eden metal işçileri gibi kazanırız. Biz gücümüzü birliğimizden alıyoruz. Öfkemizi ise mücadelemize yönlendiriyoruz. 

  


BİR AN ÖNCE İTİRAZ ETMEMİZ LAZIM

Metal işçisi
İstanbul 

Aklımda çok soru işareti var ama bildiğim tek şey ne biliyor musunuz? Biz işçilerin bir an önce ayaklanması lazım. Çünkü biz bir aylık değil, bir yıl boyunca bu ücret ile geçinmek zorunda bırakıldık. Çok öfkeliyim, çok doluyum. Asgari ücret açıklandığında biz fabrikada çalışıyorduk. Bir kadın arkadaşım var, eşinden boşanmış ve 3 çocuğu var. ‘Ek iş aramam lazım, gece gündüz çalışmam lazım. Ev kirası, faturalar, kredi borçları; bunların hepsi 22 bin 104 lira ile olmaz’ dedi. Şimdi bu arkadaşım 3 çocuğuna bakarken, vardiyalı çalıştığı halde, bir de ek işi nasıl yapacak? Yapsa çocuklar ne olacak? Peki biz işçilerin canı, sağlığı... 

Bu iktidar biz işçilerin haklarını gasp ediyor. Patronlar çalıştığımız fabrikalarda bize aynı şeyleri yaşatıyor. İşçinin canının hiçbir güvencesi olmadığı fabrikamızda geçen günlerde havasızlıktan bir işçi bayıldı ve ilk müdahaleyi gene biz işçiler yaptık. Müdürlerden amirlere kimse arkadaşımızın yanına gelmedi. 1 saat boyunca ambulansı bekledik. İşte patronlar böyle düşünür biz işçilerin canını. Peki bu hükümet kimin? İşte tam da bizleri sefalet ücretine, ağır çalışma koşullarına mahkum bırakan patronların hükümeti. Biz işçiler hükümetin ve patronların karşısında grevde olan, direnen işçi kardeşlerimiz ile birlikte güçlüyüz. 

 

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Mektup | Ek zam için kolları sıvama zamanı

SONRAKİ HABER

"Bu böyle gitmemeli"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa