29 Aralık 2024 07:08

Almanak 2024 | ‘Şimşek’in gölgesinde: Kadınların 2024’ü

Şimşek programı tam gaz işlemeye devam ederken kadınlar, yasaklanan grevlerle, güvencesizleştirilen istihdamla; kurulmayan kreşlerle, sığınmaevleriyle, cezasız bırakılan faillerle boğuştu tüm sene.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Sıla ALTUN

Şiddet, yoksulluk ve her türlü ekonomik, siyasal hakka saldırı... İşçi ve emekçi kadınların 2024 yılının özeti bu şekildeydi. Şimşek programı tam gaz işlemeye devam ederken kadınlar, yasaklanan grevlerle, güvencesizleştirilen istihdamla; kurulmayan kreşlerle, sayısı artırılmayan sığınmaevleriyle, cezasız bırakılan faillerle boğuştu tüm sene.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonunun açıkladığı verilere göre 1 Ocak 2024- 30 Kasım 2024 arasında 394 kadın, erkekler tarafından katledildi. Bu yıl kaç kadının şiddete uğradığına dair ise devlet herhangi bir bilgiyi paylaşmaya yeltenmiyor. Ancak İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın KADES’e dair mart ayında yaptığı “KADES, 6 milyona yakın kişi tarafından indirildi ve bugüne kadar bu uygulama aracılığıyla 1 milyonu aşkın ihbar alındı” açıklaması şiddet gören ya da şiddet tehdidi altında olan kadınların sayısının korkunç bir düzeyde olduğunu gösteriyor.

EŞİTSİZLİĞE MAHKUM…

Özellikle bu yıl yoksulluk ve şiddetin ilişkisi daha çok ön plana çıktı. Yıllardır eşinden, partnerinden ya da ailesinden şiddet gören kadınlar, çoğu zaman işsiz kaldıkları, kendilerini geçindirebilecek bir ücretle çalışamadıkları ya da güvencesiz işlerde çalıştırıldıkları için şiddetten uzaklaşamadı. İşçi ve emekçi kadınlar açısından ücret ve güvenceli çalışma hem çok temel ihtiyaçlarını karşılamak hem de şiddete karşı hayatta kalmak açısından oldukça kritikken ücretler çoğunlukla yoksulluk ve açlık sınırı altında kaldı, sendikalı fabrikalardan dahi toplu işten atmalar gerçekleşti. Bu durum kadınları şiddet gördükleri ilişkilere, eşitsizliğin yeniden üretildiği aileye mecbur bıraktı.

HAK GASBI SENESİ

Kadınlar yoksulluk ve şiddetle boğuşurken iktidar, “aile” politikalarını daha çok öne çıkarttı. Yalnızca Türkiye açısından öne çıkmadı aile kavramı, doğum hızlarının düşüyor olması hemen hemen tüm iktidarlar tarafından bir kıyamet senaryosu gibi kamuoyuna sunuldu. Türkiye’de evlilik kredileri, evlilik eğitimleri gibi uygulamalar gündeme geldi. Ülkelerin birbirine farklılaşan aile politikalarını bir kenara koyacak olursak ortak olan bir politika vardı: Aile ve iş yaşantısı uyumu adı altında esnek ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılması.

Uzaktan, yarı zamanlı, taşeron çalışma gibi biçimler olan esnek çalışma kadınlar açısından “Hem çocuklarınızla ilgilenirsiniz hem de istihdama dahil olursunuz” denilerek bir lütuf olarak sunulmaya ve örgütlenmeye hızla devam etti. Ancak bu “lütuf” kadınlardan ziyade sermayeye aitti. Daha kolay işten atmalar, tazminat hakkının gasbı, istediğinde “İş yok” diyerek işçiyi ücretsiz izne çıkartma gibi çeşitli uygulamaların “Kadın istihdamını artırdık” sözleriyle 2025 yılında daha da yaygınlaştı.

Yoksulluk ve güvencesizlik arttığında kadınlar hem iş yerinde daha fazla şiddete boyun eğmek durumunda bırakılıyor hem de şiddet gördükleri ilişkilere daha fazla bağlanıyor. Şiddet arttıkça kadınların yaşam hakkı gibi en temel hakları ihlal ediliyor, yaşadığı koşulları değiştirmek için hareket etmekte zorlanıyor; iş yerinde çıkartacağı en ufak ses dahi hem iş yerinde hem evdeki şiddet tehdidiyle kesiliyor ve tüm bunlar devlet eliyle besleniyor. Peki ama neden?

ŞİMŞEK PROGRAMININ GÖTÜRDÜĞÜ

Türkiye’de yoksulluk ve açlık sınırı altında ne kadar insanın yaşadığına dair 2024’e dair bir veri yok ancak 2023 yılında CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisinin açıkladığı rapora göre, 2023’te nüfusun yüzde 60.4’ü yani 51 milyon 600 bin kişi açlık sınırının altında, yüzde 37.6’sı yani 32 milyon 150 bin kişi ise yoksulluk sınırı ve açlık sınırı arasında yaşamını sürdürüyor. Yani Türkiye’deki nüfusun yüzde 98’i, 83 milyon 750 bin kişi açlık ve yoksulluk sınırı altında hayatta kalmaya çalışıyor. Bu veriler kadınlara özel bir şey söylemiyor gibi görünse de eşitsiz ücretler, kadın işsizliği gibi faktörleri düşündüğümüzde kadın yoksulluğunun ne durumda olduğunu açıkça görebiliyoruz. Bunun karşısında ise Türkiye Merkez Bankası ve TÜİK’in birlikte yaptığı sektör bilançoları 2024 araştırmasında Türkiye’deki şirketlerin toplam cirosu, 49 trilyon 400 milyar liraya denk düşüyor.

Ciro doğrudan kâra işaret etmese de işçi ve emekçi kadınların kendi yaşamlarını geçindirmek için ellerine geçenle, çalıştıkları şirketlerin ve firmaların ellerine geçenler arasındaki uçurumu ortaya koyuyor. Kapitalizmin işleyişi bakımından bu ciroların daha büyük trilyonlarla ifade edilebilmesi gerekiyor patronlar açısından. Bunu sağlayabilmenin yolu ise kendi ihtiyaçlarına göre kolaylıkla şekil alabilecek bir işçi/işsiz ordusu yaratmak. Ücretleri düşürerek işçi kadınların ürettikleri değere daha fazla el koymak, daha düşük ücretlere çalıştırmak. İşine geldiğinde işçi kadını “aile”yi bahane ederek iş yerinden eve geri göndermek, işine geldiğinde “aileyi” bahane ederek kendisine yeni işçiler üretmesini garanti altına almak, kadına ev içi ve bakım angaryasını yüklemek ve daha ucuza çalışmasını sağlamak. Bunların yasal düzenlemelerini de devlet eliyle gerçekleştirmek. Şimşek programının bu yıl kadınların hayatlarına dair gerçekleştirdiği ve önümüzdeki yıl da daha yoğunluklu bir şekilde gerçekleştirmeye çalışacağı planlar bunlar.

‘BÖYLE YAŞAYAMAYIZ’

Ancak bu yıl bu planların karşısında kadınlar henüz büyük çaplı olmasa da iş yerlerinde irili ufaklı grev ve direnişler sürdürdü, İkbal ve Ayşenur’un katledilmesiyle birlikte öfkesini sokaklara taşırdı. 2024 yılında “Böyle yaşayamayız” dediğimiz her koşul 2025’te daha da zorlaşacakken kadınlar bu bir araya gelişleriyle 2025 yılını nasıl yaşanılabilir kılacağının ipuçlarını bu yıl da ortaya çıkarttı.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Bursa'da bir diş hekimi hastası tarafından bıçakla yaralandı

SONRAKİ HABER

Almanak 2024 | Dünyada kapitalizmden yayılan karanlık sosyalizmin önemini hatırlatıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa