‘İsim, Şehir, Film, Roman' | Öykü ararken dünya kalabalığına karışmalı
Ercan Kesal, yaşam boyu öykü ararken dünya kalabalığına karışmak gerektiğini söyler.

"İsim, Şehir, Film, Roman" kitabının kapağı
Hasan AKARSU
Ercan Kesal, doktorluğunun yanında film oyunculuğu ve senaryo yazarlığıyla tanınır. Kesal, Peri Gazozu, Cin Aynası, Nasipse Adayız kitaplarına bir yenisini ekledi: “İsim, Şehir, Film, Roman”. Onunla söyleşi yapan Yenal Bilgici, gazeteciliği yanında uzun soluklu söyleşileriyle bilinir. Sözcüklerin bizim dışımızda bir yaşamı olduğuna inanan yazarlar, sofra, dostluk, yurtsama vb. sözcüklerin çağrıştırdıklarına bakarak “Yeryüzü denilen sofranın ortasında kalmışız” derler. Filmlerin kamera arkasını merak ederken “Kalpler arasında görülmez bir köprü” kurulduğunu belirtirler.
SİNEMANIN BİZE BAĞIŞLADIĞI YENİ BİR ZAMAN…
Zamanla savaşımın zorluğunu bilen Kesal, zamanın geçtiğini, geçmediğini duyumsamaya çalışır. Eski yaşamla günümüz yaşamını karşılaştırırken şimdi her şeyin elimizin altında olduğunu belirtir. Belli alışkanlıklarımızı anımsatırken yaşadıklarımızın hepsinin geçmiş zaman olduğunu söyler. Yaşamayı çok iyi “becermek” gerektiğini vurgular. Dünyada sınanırken kendimiz için bir şeyler yapmak, kimseye boyun eğmemek önemlidir onun için. “Sanat, ölümsüzlükle ilgili bu telaşın sonucu” (s.22) derken yaşam algısının yaşa göre değiştiğini belirtir. “Ölümü anımsamayacak kadar uğraşı içinde olmak”, bir ömrün hesaplaşmasını yapmak, zamanı anlamak gerekir. Sinemanın da bize yeni bir zaman bağışladığını vurgular. Film yapımcılarının görüşlerine yer verir. Tarkovski’nin filmlerin zamanı mühürlediğini, Hitchcock’un seyircisini inandırmak kaygısını taşıdığını, Nuri Bilge Ceylan’ın iyi bir şeyler yapmak istediğini belirtir.
METİN ERKSAN’DAN AHMET HAMDİ’YE
Ercan Kesal, dünyanın ve zamanın bizi yeneceğine inanır. Levi Strauss’un insanın insanla ve yeryüzüyle ilişkisini anımsatır. Geçen zaman ve yurtsama üzerine konuşurken geçmişe olan özlemini dile getirir. Yapamadıklarımızın bizi kederlendirdiğini söylerken “Keşke devrim yapabilseydik” diyerek eksikliklerimizin bizi üzdüğünü vurgular. Yaşarken sevinç üretmemizi ister. Seslerin ve kokuların yurtsamaya dahil olduğunu, domates kokusunun, domates yemenin ana sevgisiyle bir ilgisi olduğunu anlatır. Yapamadıklarımızla yüzleşmenin, deneyimlerin önemini vurgular. Okurlarını filmlerin, film yapımcılarının dünyasında gezdirir: Sevmek Zamanı-Metin Erksan, Ah Güzel İstanbul-Atıf Yılmaz, Muhsin Bey-Yavuz Turgul vb. Yazarlar dünyasını da unutmaz: Tanpınar, Abdülhak Şinasi Hisar, Ercüment Behzat Lav, Hüseyin Rahmi, Nahid Sırrı Örik, Refik Halid, Falih Rıfkı Atay vb.
ÖYKÜ ARARKEN DÜNYA KALABALIĞINA KARIŞMAK
Kesal, yaşam boyu insanın elinde yalnız çocukluğunun kaldığını söyler. Çocukluk saf çağ, altın çağdır. Çocukluğunu, kasabanın ve annesinin etkisini unutmadığını belirtirken çocukluk anılarını, arkadaşlarını anlatır. Yolculuk da ona göre bir hesaplaşmadır. Politika, doktorluk, edebiyat, sinema ve çocukluk yolculuklarını önemser. “Yolculuk biraz da unutmaktır” (s.93) derken baba-oğul ilişkisini, yolculuk filmlerini anlatır. Her şeyin temelde bir yol öyküsü olduğunu vurgular. Yaşam boyu öykü ararken dünya kalabalığına karışmak gerektiğini söyler. Film çekimlerindeki telaşları anlatırken dünyayı bir ev gibi yaşamak gerektiğini, “memleketin” yaşadığımız yer olduğunu, dünyanın artık tek bir ülkeye evrildiğini belirtir. “Memleket” ona göre “Döndüğün yerdir” (s.144). 12 Eylül Darbesi sonrasında Türkiye’nin neşesini yitirdiğini, bugün siyasi iklimin son yirmi yılın öyküsü olduğunu, kapitalist düzenin acımasızlığını, herkesi tüketici yaptığını vurgular. Kolektif bilinci, yeryüzü sofrasının parçası olduğumuzu anımsatır. Sinema, sanat, edebiyat “Esasen iktidarı tuzla buz etmek için icra edilir” der (s.170). Dostluk ile arkadaşlık ayrımını belirtirken narsistik bir çağda olduğumuzu hiçbir şeyin değerinin bilinmediğini söyler. Dostlukları överken Tomris Uyar, Turgut Uyar, Edip Cansever’in “Dünya Ölmeme Günü” buluşmalarını, Aziz Nesin’in uzun sofralarını, söyleşilerini örnek gösterir.
Ercan Kesal ve onunla söyleşiyi gerçekleştiren Yenal Bilgici bu konuşmalarıyla ne denli birikimli, yaşam dolu, aydın birer kişi olduklarını kanıtlarlar. Onların sözlerinden, birikimlerinden yararlanmak için bu yapıtı okumalıyız.
*İsim, Şehir, Film, Roman, Ercan Kesal, Söyleşi: Yenal Bilgici, Kronik Kitap, Kasım 2024, 218 s.
Evrensel'i Takip Et