2 Ocak 2025 15:25

Naftalin sabrıyla çıkar gelir sardunya… 

F. Serkan ÖNGEL

Şöyle diyordu Nâzım Hikmet bir şiirinde: “Şarkılarımız/varoşlarda sokaklara çıkmalıdır/Şarkılarımız/evlerimizin önünde durmalı/camlara vurmalı​/kapıların ellerini sıkmalıdır/sıkmalıdır/acıtana kadar… Şarkılarımız rüzgara çıkmalıdır.” Sadece şarkılarımız değil, şiirlerimiz de sokaklara çıkmalı, rüzgara bırakmalı kendini bir fısıltı gibi. 

Haydar Ergülen, “Bazı şiirler de bekleyemiyor yağmurun dinmesini” diyor bir şiirinde, yağmurun dinmesini beklemeyen şiirler arıyor insan rüzgarda. Ve o şiirlerde dirençli çiçekler arıyor bir sardunya gibi. Zamanın ruhuna direnen çiçekler. Süleyman İleri’nin “Çıkar Gelir Sardunya” adlı şiir kitabı bir çağrı sanki. Nâzım’dan, Ergülen’den ve en direngen çiçeklerden bir çağrı. Sökemediler köklerimizden bizi, şimdi sokaklara çıkma vakti. 

Süleyman İleri’nin şiirinde bir ısrar var. Bir arayış. “Ey ruhum ey gözüm/Kalk unutma/Yazgın senin elinde/Yazgın senin elinde”. Bu ısrar cumartesi annelerinin ısrarı aynı zamanda:

İşte biz buradayız bir cumartesi günü. “Göğsüne taş basma avlusunda”, “sabır inciri zeytin ağacının” doğduğu yerde. “Rüyasını koparmayan uyku/Bizden değildir!”. 

Annelerin kaybedilen çocukları, bulunamayan geleceğimizdir. Neden yaşıyoruz ki, bu çürümeyi. Bu kimsesizliği. Bu sessizliği. Şiir bir itiraz değil mi? Bir çağrı. “Dişler arasında/dal veren sesleniş”…

İleri’nin şiirinde sıklıkla buluyorsunuz bu usulca dal veren seslenişi. “Sokaklar hükümsüz kimsesiz rezil ucubedir/onlar çekildi çekileli”. Sokaklardan çekilenler, işçiler, memurlar, gençler, kadınlar, çocuklar… Onların özgürlüğe susayan sesleri. Şimdi ise sokaklarda cirit atıyor karanlık.

Çocukluğumuza doğru ölelim diyor şair, “Biz zaten bütün arkadaşlarla/Çocukluğumuza doğru ölüyoruz eğme başını/Sen köküne doğru yeşeriyorsun.” Bir üniversite baskınında polis dayağı sonucunda beyin kanaması geçirip henüz 25 yaşında hayata veda eden şair Arkadaş Zekai Özger’e sesleniyor: “Biz şimdi bütün sakalsız tragedyadan çocuklarla/Korsan bir ölüme doğru büyüyoruz/Kaldıklarından utanmıyorlarsa/Kaktüsler de hükümsüzdür.”

Ve son sözünü söylüyor: “Yine tutuklanacak bir gün sokaklar/O vakit geldiğinde her şeyi sus/ Ama bize yapılanları unutma!”

Okurken zaman zaman şiirlerin ritmine kapılıyor insan: “Aklıma bir çekirge bir çekirge bir çekirge”… “İnsan azalan bir şeydir/…Çoğalan bir şey uçurum”… “İşşş çiii leeer, işş çiii leer”, duydunuz mu seslenişini şairin. Bir çağrı var bu kitapta. Her şiirde, her dizesinde bir çağrı… Umuda ve direnmeye.

“Yepyeni bir güneşe başlamış ustalar” İleri’nin şiirinde. Ne de olsa burada duruyoruz. “Göğsüne taş basma avlusunda” ve haziranda, yitmeler, ağıtlar ayında. 

İzimizi derin bırakıp, güçlenmek için topraktan sesleniyor şair: “İnadını çapraz as yoldaşın rüyasına/Kalk borusuna değin dişle sabrını”. Dedim ya bir çağrı eşlik ediyor kitap boyunca size. Umudu elinden bırakmayan, sabırla örülmüş bir bekleyişin izleri var her sayfasında. 

Direnmenin bir yanı da aşktır aslında. Ve naftalin sabrıdır şairde vurgusunu bulan. Sabrın en korunmuş halidir naftalin sabrı. Sanki tek dizede bir şiir. “Aşka yer yok gövdemizde/Bir yol olmalı hanımlar beyler/…Vakti için vakumlanmış kavanozların/Vakte kadar esirgeyen naftalinin sabrında/…Aşka yer yok mu içinizde/O güzelim küçücük ihtimal/Birlikte dönmek için/ Kimsesiz gidilen yola açılır”.

Her şair çocukluğundan doğar. Süleyman İleri’de çocukluğundan doğmuş şiirlerine. Acı, umut, direnç, sevinç ve elbette büyüdüğü kent, Tarsus var şiirlerinde.

“Deniz kavramış yelesini kentin/Topraktan doğar güneşin alevleri/Çarpar soluğunu kente/Hangi madde çürümez bu yerde/…Sokaklara bürünmüş zaman/Su içer Aziz Pavlus kuyusundan/ Berdn Çayı çarpışır kayalarla turkuaz/İskender’in göğsüne saplar soğuk mızrağını/Emanettir sana bu direngi çiçeği.”

Ve çocukluğundan sesleniyor bugüne çevirin çemberleri diyerek, “Çevirin çemberleri/Koşun çocuklar/…Duvarlardan sokaklara çoğalın/…Talihimiz böyle döner.” 

Sonra çocukluğuna dönüyor yine:

“Askıda bıraktım çocukluğumu/Sokaktan çağırışını annemin/Kucağı benden yapılı babamı/Yanık kokusunu sevgiyle sarılmanın.”

Her şiiri canlı Süleyman İleri’nin, her şiiri bir direnç. Süleyman İleri kim derseniz, şiirleridir derim. Son sözü bu coğrafyanın acılarıyla bitirelim: “Leylak kokulu çocukları soruyorum/Doğum günlerine/ Çelenk gönderiyorlar.”

İnsan sormadan edemiyor, bir şiir kitabına bu kadar şey nasıl sığar diye…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüzsüzlük seferberliği

Yüzsüzlük seferberliği

“Vergide adalet” sözünü ağzından düşürmeyen Maliye Bakanı Şimşek’in başlattığı seferberlikten yine sermayeye kıyak çıktı. Bütçede sermayeden alınacak 2.2 trilyon TL vergi gelirinden vazgeçen iktidar, trilyonlarca liralık gelir elde eden 100 şirketin, 62.5 milyar liralık vergisini erteledi. Yüksek enflasyon nedeniyle Türkiye’nin en zenginleri listesinde yer alan patronların ödeyeceği vergi kuşa dönecek.

Borsa İstanbul’da işlem gören ve 2024 yılında 3.6 trilyon TL gelir elde eden 100 büyük şirketten 62.5 milyar TL tutarında vergi tahsil edilmedi.

Türkiye’nin en zengin 10 ismine ait sadece 8 şirketin toplam 18 milyar TL’lik vergi borcu ertelendi.

Çevre Bakanı Kurum’un Emlak Konut Genel Müdürlüğü döneminde özelleştirilen Emlak Konut’tan tahsil edilmesi gereken 6.9 milyar TL tutarında vergi alacağı ertelendi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
MEB’in tarikatlardan sonra Ülkü Ocaklarıyla protokol imzalamasının ardından Ülkü Ocaklarının okullarda düzenlediği etkinliklerin propaganda ve eleman kazanmaya dönüştüğü iddiaları gündeme geldi

Evrensel'i Takip Et