Çalışana güvencesizlik, yurttaşa eşitsizlik
2016’da uygulamaya başlanan aile sosyal destek programı iktidarın sosyal hizmet anlayışının özeti gibi. SHUDER Şube Başkanı Doğan program için “Yurttaşlara eşitsizlik, çalışanlara güvencesizlik” dedi
Görsel: Fırat Turgut/Midjourney
Nisa Sude DEMİREL
İstanbul
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bir süredir sosyal hizmet sunumlarının büyük kısmını Aile Sosyal Destek Programı (ASDEP) ile sağlıyor. ASDEP 2008’de V. Aile Şûrasında “aile destek hizmetleri” teması ile konuşulmaya başlanmış, 2012’de 2 ilde uygulanmaya başlanmış, 2016’da ise tüm ülkede hayata geçirilmişti. Bakanlık sitesinde programın amacı, “Birey ve ailelerin kendine yeter hale getirilmesi, arz odaklı hizmet sunularak aileye destek verilmesi, aile yapısının ve değerlerinin korunarak güçlendirilmesi” olarak belirtiliyor.
Program personeli sadece sosyal hizmet uzmanlarından değil; psikoloji, sosyoloji, çocuk gelişimi, rehberlik ve psikolojik danışmanlık, aile ve tüketici bilimleri mezunlarından da seçiliyor. AKP Milletvekili Ayşen Gürcan’ın 2024 sonunda açıkladığı sayıya göre bu zamana kadar ASDEP kapsamında 8 milyon 400 bin haneyle temasa geçildi.
Bakanlık personeliyle sahada analiz yapmayı kapsayan ASDEP, AKP’nin aile odaklı, bağımlılaştıran sosyal hizmet anlayışının özeti gibi. ASDEP’i Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İstanbul Şube Başkanı İkram Doğan anlattı.
ANKETÖR GİBİ KULLANILIYORLAR
ASDEP’in AKP’nin sosyal hizmet anlayışı ile ilgisini anlatan Doğan “AKP ile toplum merkezleri, çocuk ve gençlik merkezleri gibi koruyucu sosyal hizmet üreten kurumlar kapatıldı. Yerine sosyal hizmet merkezleri açtılar. Sosyal hizmet merkezlerinin aile sağlığı merkezleri formatıyla işletileceği söyleniyordu. Fakat öyle olmadı” diyor.
Sahada bulunma eksiğini kapatmak üzere öne sürülen ASDEP için tarif edilen misyon tarama, veri analizi vs. ile risk belirlemeyi kapsıyor. Doğrudan sosyal hizmet müdahalesi yerine sahada anket görüşmesi yaparak veri sağlamak şeklinde bir görev tanımı var. Doğan’a göre meslek elemanının bir anketör gibi kullanılması doğru bir yöntem değil: “ASDEP personeli 15 Temmuz sonrası şehit ve gazi ailelerinin işlemlerini yapan meslek grubuna dönüştürüldü. Yetmezmiş gibi sosyal hizmetlerin asıl işlerini yapmaya başladılar. Bu yasal değil.”
İDARECİLER RAPORLARA MÜDAHALE EDİYOR
‘Asli işler’ ifadesiyle doğrudan sosyal hizmet müdahalesini kasteden Doğan “Bazı illerde ASDEP personeline imza yetkisi için valilik oluru alındı. Ancak valilik oluru acil işler için alınır ve süresi vardır. Bu süre uzatılıyor mu, bilmiyoruz” dedi. ASDEP personeline direkt sosyal hizmet sağlattırılırken TYP personeline veri işi yaptırıldığını anlatan Doğan “Bir yandan sürekli istihdam modeline dönüştürülen TYP ile emek sömürüsü sürerken bir yandan da işin uzmanı olmayan kişiler görevlendirilmiş oluyor, örneğin ASDEP verisi girdiriliyor. Ancak ASDEP personelinin doğrudan sahaya giderek inceleme yapıp veri girmesi gerekiyor. Ama duyuyoruz ki bunu TYP personeline yaptırıyorlar” diye konuştu.
Son zamanlarda yöneticilerin sık sık hazırlanan raporlara müdahale ettiğini de anlatan Doğan, “Komisyonda çoğunlukla işin uzmanları olmuyor. Mesela ayni nakdi yardımı uygun bulmadığınızda itiraz edilebiliyor o rapora, ‘Ben uygun buldum’ diyerek müdahale ediyor. Ya da tersi olabiliyor. Yani her hazırlanan sosyal inceleme raporu idarecinin iki dudağı arasında. Böylece sosyal hizmetler hem çalışanlar hem de hizmet alanlar için giderek niteliksizleşiyor” dedi.
"İKTİDARIN KENDİNİ YENİDEN ÜRETME ARACINA DÖNÜŞTÜ"
Sosyal hizmetlerdeki dönüşümün iktidar açısından taşıdığı öneme de değinen Doğan, “Neoliberal dönemde sosyal hizmetler, iktidarın kendi iktidarını yeniden ürettiği bir alan. Çünkü toplumdaki en dezavantajlı, en kırılgan gruplarla çalışılıyor. Dolayısıyla sosyal hizmetler Türkiye’de bir bağımlılık ilişkisine dönüştürüldü. Bu çok bilinçli bir tercih. Devlet bu şekilde kendi asli işi olan sosyal hizmetleri aile üzerinden üretmeye başlıyor. Özellikle bakım yükünün aileye yıkılmasıyla birlikte cinsiyet eşitsizliği gibi pek çok unsur sosyal hizmetlerle yeniden üretildi” ifadelerini kullandı.
Sosyal yardımların, nitelikli sosyal hizmetlerin çok küçük bir parçası olduğunu ifade eden Doğan “Sosyal hizmetler; profesyonel, kamusal ve bütüncül bir sosyal hizmet üretimi değil de krize müdahale eden bir duruma dönüştürüldü. Sosyal yardımların sürekli hale getirilmesi bile aslında başlı başına bir olay. Aslında sosyal hizmetler nitelikli ve bütüncül haliyle çok özgürleştiricidir. Bağımlılık ilişkisini reddeder. Ancak şu anda insanlar yıllarca sosyal yardıma muhtaç şekilde yaşamını sürdürüyor” dedi.
DÜŞÜK ÜCRET, GÜVENCESİZ ÇALIŞMA
ASDEP personeli aynı zamanda işçi statüsünde, kanun hükmünde kararnameyle 4D (geçici işçi kadrosu) kapsamına alındı. Bu şekilde ASDEP çalışanlarının özlük haklarında ciddi sorunlar yaşandığını anlatan Doğan, “Sosyal hizmet üretmelerine rağmen büro iş kolunda sayılıyorlar. DİSK’e üye olanlara çok ciddi baskılar oldu, yetki Hak-İş’e bağlı Öz Büro-İş’e verildi. 4D kapsamında görevde yükselemiyor, idareci olamıyor, tayin olamıyorlar. Çakılı personel konumunda. Devlet memurlarıyla aynı işi yapmalarına rağmen arada çok ciddi fark var. Temel maaşlar çok düşük, tediye ikramiyeleriyle yükseltilen maaş bile denk değil. Meslek elemanıyla meslek elemanı olmayanlar arasındaki fark flulaşıyor. Sunulan hizmetin niteliği de şüpheli oluyor” dedi.
İsmini vermek istemeyen bir ASDEP çalışanı ise koşulları şöyle anlattı: "Sosyal hizmet merkezlerinde işlemlerin kanun, yönetmelik, tüzük vb. esaslı bir şekilde yürütülmesi gerekirken işlemler idarecilerin kanun ve yönetmeliğe uymayan talimat ve direktifleri doğrultusunda yürütülmektedir. Süreçte idarecilerin meslek elemanlarının mesleki görüşlerine müdahale ettikleri, yazılan sosyal inceleme raporlarını değiştirdikleri, çeşitli kuruşlardan bilgi alma (genel müdürlük) ve bilgi verme konusunda resmi belgelere imza atmadıkları, çocuğu olan her aileye sosyal ekonomik destek verilmesine yönelik baskı yaptıkları, sosyal ve ekonomik destek hizmet modelinin amacı dışında kullanarak AKP'nin sağladığı bir sosyal yardım gibi gösterme amacına girdikleri öğrenilmiştir. Bu doğrultuda idareciler tarafından talimat ve direktiflerine uymayan meslek elemanlarına yönelik soruşturma açma veya talebi olmadan farklı bir kuruluşa sürgün edilme (görevlendirme) şeklindeki baskı yöntemleri uygulanarak yıldırma politikası amaçlanmaktadır. Bu süreçte birçok meslek elemanı hakkında soruşturma açıldığı ve talebi olmadan farklı kuruluşlara sürgün edildiği öğrenilmiştir."
SOSYAL HİZMET BİLMEYEN BÜROKRATLAR
TOPLUM merkezlerinin kapatılmasıyla açılan sosyal hizmet merkezlerinin bürokratik yapılanmalar olduğunu, toplum merkezlerinin aksine yurttaşlarla iç içe olmadığını ifade eden Doğan, bu değişiklikle koruyucu hizmetlerin büyük oranda aksadığını vurguladı. Sosyal hizmetlerin bütüncül düşünülmesi gerektiğinin altını çizen Doğan, ‘gidip anket yapar gibi ziyaret’ tarzı bir sosyal hizmet anlayışının kabul edilebilir olmadığını ifade etti. İzmir’de 5 çocuğun hayatını kaybettiği yangını örnek veren Doğan, “Bakanlık 18 defa eve gittiklerini söylüyor. Sadece bu olay bile bu anlayışın yeterli olmadığını gösteriyor” dedi.
Sosyal hizmetlerde bürokratik kadronun her değişiminde kadronun da değiştiğini anlatan Doğan, “Bürokratik kadrolar da büyük oranda sahayı bilmeyen, sosyal hizmetlerden uzak insanlardan oluşuyor. Büyük oranda Milli Eğitim Bakanlığından, Diyanet İşleri Başkanlığından geliyorlar. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı idari kadrolarında sosyal hizmet uzmanı ya da sosyal hizmeti bilen bürokrat yok” diye konuştu.