Kendi kendine konuşana ne derler?
Didem Kazan Sol, repliklerden, monologlardan anlaşılan o ki zorba erkek karakterleri çok başarıyla yazabiliyor.
Didem Kazan Sol (Fotoğraf: Kişisel arşiv)
Alper KAYA
Didem Kazan Sol; Öykü gazetesi, Notos, Şahsiyet, Oggito, Buluntu Kutusu, Parşömen Sanal Fanzin, Edebiyat Burada ve SUÇÜSTÜ gibi dergilerde yer alan öyküleriyle yerli edebiyat takipçilerinin adını anımsayabileceği bir isim. Belki de The Poet House tarafından slow book formatında yayımlanan “Gökten Yağanlar” öyküsüne de rast gelmiş olabilirsiniz. İşte o öykünün de yer aldığı, İthaki Yayınları etiketiyle yayımlanan ilk müstakil öykü kitabı “Kusura Ayna” ise 2022’nin aralık ayında raflardaki yerini almıştı.
12 ÖYKÜ, BOLCA MONOLOG
Kitap sırasıyla Hazreti Patates, Gökten Yağanlar, Otomatik Ağız, Ucube Dedi, Kusura Ayna, Cebe Sığan Kırılgan Silahlar, Çanta, Kedilerin Kanı Gül Oluyor, Evvel Rüya İçinde, Karabasan, Lütuf, Ellerime Karşılık Verir miydi Acaba Kuytusu? isimli 12 öyküden oluşuyor. 84 sayfadan oluştuğunu düşündüğümüzde, kısa öykü tabirinden de biraz daha kısa öykülerle karşı karşıya olduğumuzu gözünüzde canlandırabilirsiniz.
Zaten pek çok öyküde biraz koşar adım ilerleyen anlatım tarzı, Didem Kazan Sol’un dergi pratiğinden geliyor. Muhtemel suretle yer sınırlamaları nedeniyle öyküleri kompakt bir formda yazabilmek zorunda kalan Sol’un pek çok öyküde betimlemeleri ve detaylı tasvirleri es geçmesi de sanıyorum bu pratikten geliyor. Kötü değil, ancak okuyucu olarak elbette daha ete kemiğe bürünen karakterler görmek isterdik. Ya da bazı öykülerin sonları daha parlak (veya başka bir ifadeyle daha ışıltılı / görkemli) olabilecekken sanki virgül yerine yanlışlıkla nokta konulmuş gibi kalakaldığımız vaki.
Bununla birlikte, diyaloglar ve çoğunlukla monologlar oldukça zekice. Yer yer muzip. Cinselliğini keşfetmeye çalışan kadınlar, hayat arkadaşlarına dair iç seslerini bastıramayan adamlar, vahşi ve gözlemci çocuklar, hatta rayından çıkmış masallar… Pek çoğunda bizi oldukça derinlikli geliştirilmiş replikler bekliyor. Bir - iki öyküde biraz fazla didaktik replikler olsa da bu kadarı elbet olur diyerek sayfaları çeviriyoruz. Bir de Karabasan öyküsü için dipnot düşmek gerek: Aslında Evvel Rüya İçinde öyküsü oldukça açıkken, onun devamı olarak yazılmış olması sanki dosyaya son anda Evvel Rüya İçinde’nin finali anlaşılamamış endişesiyle eklenmiş izlenimi uyandırıyor.
ZORBA ERKEKLER, ISKALANAN KONSEPTLER
Fakat Sol’un yazar kumaşı parlak. Repliklerden, monologlardan anlaşılan o ki zorba erkek karakterleri çok başarıyla yazabiliyor. Gerçi yaşadığımız ülkeyi düşündüğümüz zaman, kadın yazarların zorba erkek karakter yazması değil yazamaması şaşırtıcı olurdu değil mi? Didem Kazan Sol’da ise ayrı bir parantez açmak lazım, bir gün daha uzun uzadıya, bir antikarakter öyküsü yazacak olsa bize hayli inandırıcı bir zorba figürü baş karakter yapabilir. Edebiyat adına isabetli de bir tercih olur.
Kitaba dair bir de ufak ıska var ancak bunda yazarın bir hatası yok. Yayınevi keşke kitabın adındaki R harfini düz yazmak yerine ters çevirseymiş. Çok cin bir konsept olurmuş. Öyküyü okuyanlar, bu fikri beğenecektir diye düşünüyorum.
Gelelim başlığın sırrına.
Kendi kendine konuşana ne derler?
Eğer naif bir edebiyat öyküsünün içinde kendi kendine konuşuyorsa ve ortamda muzip bir kadın karakter veya zorba bir erkek figür de varsa bir Didem Kazan Sol karakteri diyebilirler. Muhtemelen de doğru demiş olurlar.