Akademisyen Dilşa Deniz : Cihatçılarla Alevileri eşitleyip katliamları görünmez kılmak istiyorlar
Akademisyen, Antropolog Dilşa Deniz, Suriye’de yaşanan gelişmelerle birlikte Alevi yurttaşlara yönelik ortaya atılan “Siyasal Alevilik” kavramını gazetemize değerlendirdi.
Fotoğraf:MA
Elif Ekin SALTIK
Diyarbakır
Gerici çevrelerin ve iktidara yakın medyanın Suriye’de yaşanan gelişmelerle birlikte Alevi yurttaşlara yönelik “siyasal Alevilik” kavramını ortaya atması bir süredir tartışma konusu. Alevi yurttaşları hedef gösterme haline gelen kavram şiddete kapı araladığı için kaygıya yol açıyor. Siyasal Alevilik kavramı üzerine Evrensel’e değerlendirmelerde bulunan Antropolog, Akademisyen Dilşa Deniz, siyasal İslam’ın bir iktidar anlayışı olduğunu söylerken Alevilerin bir iktidar iddiası olmadığını belirtti. Deniz, “Kavram, siyasal İslamcı zeka seviyesine göre kurgulanmış, kalemli cihatçıların, silahlı cihatçıların suçlarını örtme ve Alevileri tehdit etme biçimidir. Alevilerle cihatçıları eşitleyerek kendilerini aklamaya, Alevi katliamlarını görünmez kılmaya çalışmaktadırlar” dedi.
Siyasal İslam kavramının İslam’ın üzerine monte edilmiş bir ideoloji ve dolayısıyla bir iktidar arayışı olduğunu dile getiren Dilşa Deniz, “Bu ideolojinin temel amacı, yalnızca Müslümanların egemenliğini sağlamaktır. Bunu da ideal yönetim şekli şeriat olarak tanımlanır. Tanımlanan şeriat ise esasen iktidarı elinde bulunduran kişi veya grubun keyfiyetine dayanan, belli bir şekli olmayan, yoruma açık bir hukuksal ve/ya yönetsel çerçevedir. Bu çerçeve, genellikle 1400 yıl önceki yaşam şartlarına göre şekillendirilmiş ve bugünün modern dünyasıyla hiçbir şekilde uyumlu olmayan, çoğunlukla eğitim seviyesi düşük, orta yaş ve üzerindeki erkeklerin yorumlarına dayanan bir çerçevedir. Afganistan, İran, Arabistan ve Pakistan’daki şeriat uygulamaları buna dayanan örneklerdir” dedi.
“SİYASAL İSLAM BİR İKTİDAR ANLAYIŞI”
Kimi ülkelerdeki şeriat uygulamalarının görünürde farklı olsalar da karakteristik ortaklıkları olduğunu dile getiren Deniz, sözlerinin devamında “Örneğin kadınların değersizliği, kadın düşmanlığı (misogyny), keza Müslüman olmayanlara düşmanlık, sosyal hayata dair her şeyin -müzik, sanat, spor gibi- yaşamın temel unsurlarına düşmanlık, keyfiyete dayalı katı bir hiyerarşinin, insan hayatının kolayca sonlandırılabilmesi ve din adına katliam yapma hakkının iktidar sahiplerine tanınmış olarak idealize edildiği iktidar anlayışıdır” değerlendirmelerinde bulundu.
“KAVRAM, ALEVİLERİ TEHDİT ETME BİÇİMİDİR”
Deniz sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ideolojik iktidar anlayışını, Alevilik gibi şefkat, sevgi, başkalarının rızasına saygı, kolektif ve şeffaf karar alma ilkeleri üzerine kurulu, hiyerarşiyi ve din adına öldürmeyi reddeden, cinayet işleyenleri dini ritüeline dahi almayan, hiçbir devletin resmi dini olmamış, iktidar talebinde bulunmamış, hatta din adamlarına devletten maaş verilmesini bile reddetmiş, dünyanın en insancıl inancına mensup kitlenin hayatta kalma ve eşit muamele görme mücadelesini ‘siyasal Alevicilik’ kavramıyla eşitleme bir zeka geriliği sorunu değildir. Tam tersine, siyasal İslamcı zeka seviyesine göre kurgulanmış, kalemli cihatçıların, silahlı cihatçıların suçlarını örtme ve Alevileri tehdit etme biçimidir. Bu yolla Suriye’de olduğu gibi sistematik pogromlara, soykırımlara tabi tutulmuş ve hakları gasbedilmiş bir kitlenin hak mücadelesi ile iktidarı ele geçirip kendisine benzemeyenlerin canlarına, mallarına, kadınlarına, çocuklarına çökmeyi hak gören cihatçılarla eşitleyerek kendilerini aklamaya, Alevileri susturmaya, orada planlanan Alevi katliamlarını görünmez kılmaya çalışmaktadırlar.”