05 Ocak 2025 04:01

Devlet hayatın en asgarisini dayatıyor: ‘Yaşıyorsa çalışabilir’

"İnsanın giden sağlığına üzülmesi için bile yaşamak için giderlerini karşılayabiliyor olması gerekiyor. Oksijen makinesi 7/24 çalıştığı için elektrik faturası da haliyle 3 katına çıkıyor..."

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Kocaeli'den bir kadın

İş görüşmesine giderken yaşadığım hayatı sorguluyorum. Biri asgari ücretten daha düşük bir maaşla ücretli öğretmenlik yapan, diğeri üniversite 3’üncü sınıfta olan iki çocuğum var. Eşim uzun süredir oksijen makinesine bağlı yaşıyor. Kira, fatura, gıda masrafı, ilaçlar… Aldığı maaşla ancak kendi asgari ihtiyaçlarını karşılayabilen kızımın ara sıra eve alabildiği üç beş gıda poşetiyle omuzlarımdaki yük hafifliyor.

Sürekli oksijen makinesine bağımlı yaşayan ve uzun uğraşlarımız sonucunda malulen emekli olan eşimin maaşı sadece kiramıza yetiyor. Eşimin ailesinin yardımı ve benim işsizlik maaşımı birleştirince faturaları karşılayabiliyoruz ve en mütevazısından karın doyurabiliyoruz. En asgariyi yaşayınca gelen telefon aramaları bile panik yaptırıyor. Oğlum aradığında kalbim küt küt atıyor. Ya parası bittiyse?

"TÜPÜ BELİNE AL ÇALIŞ"

Hayat hikayemi biraz başa sararak anlatmak isterim. 2019 yılında KOAH hastası olan eşimin akciğer filminde çıkan bir lekeden dolayı doktorlar biyopsi yapma kararı aldı. Sağlıklı bir şekilde gittiğimiz üniversite hastanesinde personel olmadığı için radyoloji doktoru tek başına biyopsi için eşimin akciğerinden parça almaya çalıştı. Bu ciğerinin sönümlenmesine neden oldu. 18 gün hastanede kaldık. Oksijen konsantratörü cihazıyla tanıştık. Eşim günde 18 saat kullanması raporlanan cihaza bağımlı hale geldi. Dolayısıyla artık çalışamadı. Çalışmayı bırakalım kendi ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale geldi.

Artık yapacağımız şey malulen emekli olmasını sağlamaktı. Heyete girdik. Eşimin nefes testini oksijen tüpü bağlıyken yaptılar. Yani devlet dedi ki, “Eğer oksijen tüpüyle nefes alıp verebiliyorsa artık tüpü sırtına alıp çalışabilir.” Buna rağmen yeterince hava üfleyemeyen eşim doktordan fırça yedi: “Sen yeterince üflememişsin.” İkinci testle de tatmin olmayan doktor yine oksijen tüpü bağlıyken kan gazına baktı. Sonuçta oksijen alıyorken nefesi normal olabilirdi. Bu da onu iş göremez yapmazdı. Aradan biraz zaman geçtikten sonra sonucu öğrenmek için gittiğim SGK’de memur “Ret almışsınız” diyerek beni göndermek istedi.

“Peki ne yapmalıyım? Eşim oksijen makinesine bağımlı yaşıyor, çalışamıyor” dediğimde, “Yapacak bir şey yok, yüksek kurula gitseniz yine ret olur” dediler. “Bu bizim hakkımız” dediğimde memurla tartıştık. Raporda 20 metreden fazla yürüdüğünde öksürük krizi yaşadığı yazıyordu. 19 metre yürüyebiliyor sonuçta! Onlara göre eşim birçok iş kolunda çalışabilir.

ELEKTRİK FATURASI 3 KAT DAHA FAZLA

Masa başı iş olursa da olur, yeter ki elektrik kesilmesin! Burnunda oksijen konsantratörüne bağlı hortumla fevkalade çalışabilir. Sonuç, 6 ay bekleyip tekrar başvurduk Yine ret. “Yaşıyorsa çalışabilir” dedi devlet baba. Bir 6 ay daha derken ikna ettik ve sağlık kurulundan geçtik. Tabii bu süreçte artık bakıma muhtaç hale gelen eşimi evde bırakıp bazen dışarıda, bazen de evde saç kesimi, saç boyama yaptım. Aile desteğini de ekleyip ocağı tüttürdük.

O savaşın içinde geldiğimiz noktaya üzülemiyorum bile. Aklımdan ödemeler geçiyor sürekli. Kira, fatura, çocukların eğitim masrafları... İnsanın giden sağlığına üzülmesi için bile yaşamak için giderlerini karşılayabiliyor olması gerekiyor. Oksijen makinesi 7/24 çalıştığı için elektrik faturası da haliyle 3 katına çıkıyor. Her ay dört haneli faturayı ödemek zorunda kalıyoruz. Fatura desteği ise ancak aileden, ek işten. Bir de medikal malzemeler var. Cihaz aparatları, burnuna takmamız gereken nazal kanül, her biri 100 lira. Tabi bunlar geçen senenin fiyatlarıydı. Yeni zamları henüz bilmiyoruz. Bir gün medikal kart diye bir şey duydum. İçinde para yüklü kartla medikal malzemeler alabiliyormuşsun. Başvurduğumda onu da alamadık.

ADETA MARATON

Çare yoktu. İşe girdim. Bulduğum iş günde 10 saat, asgari ücretli bir iş. Eşimin kahvaltısını kapaklı bir tabağa koyup sabah 8’de evden çıkıyorum. Akşam çıkış 19.30. Eve gel, yemek hazırla saat 20.30. Eşim diyor ki, “Fazla aç kalmamak için öğlene doğru kahvaltı yapıyorum.” Kendince çözüm bulmuş. Yemek ye, makineye bak, eşimin ihtiyaçları, ilaçları vs. yatma saati. Sabah kalk işe git. Böyle iki yılı devirdim.

Bazı öneriler var tabi bu süreçte. “Eşine engelli raporu al”, “Bakım ücreti bağlat kendine” diyorlar. Makineye bağlı eşime zar zor iş göremez raporu veren devlet, engelli raporu verir mi? İş yerimin balkonunda yorgunluktan ağlarken bu soruları düşünüp tekrar işe döndüğümü iyi hatırlıyorum. Tabii bu süreçte 3-4 kez kriz geçirip ara ara hastanede yatan eşim için bana ücretsiz izin veren patronlarımın fedakarlığı unutulacak gibi değil! Hem maaşımdan kesip hem beni nasıl idare ettikleriyle övünmekte haklılar tabi! En son yoğun bakımda entübe olan, sonra hayata dönen eşimi en fazla üç ay daha yalnız bırakıp sonrasında işten ayrılmak zorunda kaldım.

TELEFONUMUN ŞARJI BİTMEMELİ

Neyse ki kızım mezun ve asgari ücretle öğretmenlik yapıyor. Arada gıda alışverişi ve kardeşinin eğitim masrafına katkı sağlıyor. Nisan ayına kadar işsizlik ödeneğim var ama sonrasında o da olmayacak. İşte tüm bunlar beni hem evde olabileceğim hem de para kazanabileceğim bir iş arayışına soktu. Yarı zamanlı işler arıyorum. Bugün yatağından kalkıp tuvalete gidemeyen eşimi bırakıp iş görüşmesine gittim. İş yarı zamanlı. Maaş 10 bin lira. Neye yetmez ki? Ben işteyken eşim kriz geçirirse ambulansı arayıp eve koşmam gerekiyor. Telefonumun şarjı bitemez, bitmemeli.

Hem işe uyum sağlayıp hem evdeki durum için teyakkuzda olmam gerekiyor. Eşimin odası hastane odası gibi adeta. Makinenin sağladığı oksijen yeterli olmazsa diye saf oksijen sağlayan tüpünü de yanı başına yerleştirdim. Önünde masa, yedek su, atıştırmalıklar... Sosyalleşme için televizyon. Daha ne olsun! Kendini insan gibi hissedebilirsin. Dahası için henüz düşünebildiğim bir çözüm yok. İsyan da edemiyorum. Devlet üstüne düşeni yapmış! Geri kalan sana kalmış…

 

ÖNCEKİ HABER

Ankara’da el işi ürünleri satan kadınlar: Artan yaşam maliyetleri geçimi zorlaştırdı

SONRAKİ HABER

İsrail'in saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de can kaybı 45 bin 717'ye yükseldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa