06 Ocak 2025 04:36

Arap basınında gündem Suriye: Eğitime ve tarihe HTŞ ayarı

Suriye’de HTŞ’nin yabancı cihatçılara rütbe dağıtması, eğitim müfredatının değiştirilmesi, Dürzilerin silah bırakmayı reddetmesi gibi gelişmeler, Arap basınında öne çıkan gündemler oldu.

Fotoğraf: Emin Sansar/AA

Paylaş

Yusuf ERTAŞ

Suriye’nin yeni silahlı kuvvetlerine, terör listelerinde yer alan radikal İslamcı gruplardan yabancı kişilerin atanması, onların Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) ile birlikte savaşma rollerine bir ödül niteliği taşıyor ve aynı zamanda silahlı unsurları kontrol altına alma çabası olarak değerlendiriliyor. Savunma bakanlığı tarafından açıklanan yaklaşık 50 askeri görevden en az altısı yabancılara verildi.

Lübnan merkezli Ennaşra haber sitesi “Bu kişilerin Suriye’ye geliş nedenleri sadece önceki rejimi devirmekle sınırlı değil. Daha çok taşıdıkları ‘cihadi’ ideolojilerden kaynaklanıyor. İlginç bir şekilde, Şara da (Colani) geçmişte bu tür ideolojilere bağlıydı. Kendisi, IŞİD’den el-Kaide’ye ve oradan da Heyet Tahrir el Şam’a uzanan yolculuğunda benzer düşünceleri savundu” hatırlatması da yaptı.

TARİH SİLİNİYOR

HTŞ liderliğindeki hükümetin Eğitim Bakanlığının, ilk ve orta öğretim müfredatında değişiklikler yapıldığını duyurması haftanın diğer önemli bir gelişmesi oldu. Değişikliklerin temel olarak iki konuya odaklandığına dikkat çekiliyor: Birincisi dini konularla ilgili. İkincisi ise Palmira Kraliçesi Zenobia’dan başlayarak çağlar boyunca Suriye’nin tarihi ve bugünü ile ilgili. Yeni müfredat ile Hristiyanlar ve Yahudiler hedefe konuyor, her türlü bilimsel düşünce müfredattan temizleniyor, tarih boyunca etkili olmuş Suriyeli şahsiyetler müfredattan çıkarılıyor.

Lübnan merkezli Al Ahbar gazetesi konuyla ilgili olarak “Eğitim Bakanlığının sosyal medya sayfalarında yayımladığı 13 sayfalık karar, bakanlığın çeşitli kitapları derinlemesine incelediğini, vatanı yücelten bazı şiir dizelerinin silinmesini önerecek ve dini bir bağlamla bağlantılı yeni vizyonlar dayatacak kadar derine indiğini gösteriyor” dedi.

DÜRZİLER SİLAH BIRAKMAYI REDDEDİYOR

Geçmişte IŞİD’in katliamlarına maruz kalan Dürziler aynı cihatçı düşünceye sahip HTŞ’ye karşı da endişeliler. Bu nedenle kesin güvence sağlanmadan silahları bırakmak istemiyorlar. Dürzi nüfusunun yoğun olduğu Süveyda’daki yerel gruplar, Şam ile Süveyda arasındaki yol üzerinde barikatlar kurarak bölgeye giriş çıkışları kontrol ediyorlar.

Geçtiğimiz hafta silahların yeni yönetime teslim edilmesini sağlamak için Süveyda’ya gelen HTŞ’ye bağlı askeri bir konvoy, şehre alınmadı. Dürzilerin Ruhani Lideri Hekmet el-Hicri, “Silah bırakmak, devletin kurulması ve anayasaların yazılması aşamasına kadar kesinlikle reddedilen bir şeydir; bu, bizim haklarımızı güvence altına alana kadar böyle olacaktır. Silah bırakma konusunu konuşmak için çok erken, devletin sivil bir yapıda olması gerekiyor” şeklinde açıklama yaptı.

SURİYE KRİTİK KAVŞAKTA

Tunus Emekçileri Partisi yayın organı Savut el Şaab Yazarı Ammar Amrousi ise Suriye’nin kritik bir kavşakta olduğuna dikkat çekiyor ve “Nesnel ve kesin gerçek şudur ki Esad rejiminin devrilmesi devrimci bir halk hareketinin sonucu değildir. Aksine, ülkenin zenginliği ve sosyal dokusuyla diledikleri gibi oynayan uluslararası ve bölgesel güçlerin anlaşmalarının bir parçası olarak terörist grupların yaygın saha baskısının bir sonucudur” tespitinde bulunuyor.

MISIR, YEMEN’LE SAVAŞA MI ZORLANIYOR?

Bu arada Filistinli Yazar Abdulbari Atwan, Rail al Youm’daki “Amerika ve İsrail Mısır’ı Yemen’deki savaş tuzağına mı çekecek?​” başlıklı makalesinde “Kahire’ye yönelik senaryonun ilk bölümü, orduyu bir ‘bahane’ ile Yemen savaşına dahil etmektir” iddiasında bulundu. Mısırlı yetkililere, Yemen’e yönelik üçlü saldırganlığa katılmaları yönünde on milyarlarca dolarlık vaatlerin eşlik ettiğini yazan Atwan, Yemen’e saldırının bahanesinin de “Kızıldeniz ve Süveyş’te uluslararası seyrüseferi kurtarmak; kanal ve Mısır ekonomisine artan mali zararın durdurulması” olacağını yazdı. Atwan, “Bu hipotezi doğrulayan şey, İbrani medyasında yayımlanan, İsrailli Araştırmacı ve Tel Aviv Üniversitesi Dayan Merkezi Üyesi Profesör Yehoshua Meri Lichter’den gelen ve ‘Yakın bir Mısır saldırısı hakkında gizli bilgiye sahip olduğunu’ söylediği sızıntılardır” dedi.


TAHRİR EL ŞAM MÜFREDATI DEĞİŞTİRİYOR

Al Ahbar/Lübnan

Tahrir el Şam liderliğindeki geçici hükümetin Eğitim Bakanlığı, Suriye sokağında geniş çaplı tartışmalara yol açan bir hamleyle, ilk ve orta öğretim müfredatında (İlkokul birinci sınıftan lise son sınıfa kadar) değişiklikler ve çıkarmalar yapıldığını duyurdu. Değişiklikler, açıkça tanımlanmış sert bir yaklaşımı ve Suriye’nin ulusal ve tarihi figürlerini hedef aldığını göstermektedir. Ayrıca, 1973 yılında siyonist işgale karşı gerçekleştirilen Ekim Kurtuluş Savaşı’na ilişkin metinler kaldırılarak yalnızca “1973 Savaşı” ifadesiyle yetinildiği görüldü.

Milli eğitim dersinin kaldırılmasını da içeren ve neredeyse tüm kitaplarda yapılan değişiklikler temel olarak iki konuya odaklanmıştır: Birincisi, ister din eğitim kitaplarında ister diğer kitaplarda olsun dini konularla ilgilidir. İkincisi ise Palmira Kraliçesi Zenobia’dan başlayarak çağlar boyunca Suriye’nin tarihi ve bugünü ile ilgilidir. Yeni bakanlık, sadece Osmanlı ve Fransız işgallerine ilişkin her şeyin ve 6 Mayıs 1916 şehitleri de dahil olmak üzere iki dönemdeki ulusal şahsiyetlerin silinmesini değil, Palmira Kraliçesi Zenobia’nın da kurgusal bir karakter olarak değerlendirilip kaldırılmasını önerdi.

Eğitim Bakanlığının sosyal medya sayfalarında yayımladığı 13 sayfalık karar, Bakanlığın çeşitli kitapları derinlemesine incelediğini, vatanı yücelten bazı şiir dizelerinin silinmesini önerecek ve dini bir bağlamla bağlantılı yeni vizyonlar dayatacak kadar derine indiğini gösteriyor. Örneğin, artık “şehit” yalnızca “Allah yolunda ölen” olarak tanımlanmakta, vatan için yapılan herhangi bir çalışma ise yalnızca “Allah yolunda” olarak ifade edilmektedir.

Ayrıca, bazı dini açıklamalar değiştirilerek yerlerine aşırı yorumlar getirildi. Buna bir örnek, Fatiha suresindeki “daalîn” (sapmışlar) kelimesinin önceki kitaplarda “İyilik yolundan uzaklaşanlar” olarak tanımlanırken, yeni düzenlemeyle “Yahudiler ve Hristiyanlar” olarak yorumlanmasıdır. Bunun yanı sıra, üçüncü sınıf fen bilgisi dersinde yer alan “beyin gelişimi” konusuyla ilgili bir bölüm ve Çin felsefi düşüncesiyle ilgili bir konu tamamen müfredattan çıkarılmıştır.

Dini içerikle ilgili yapılan değişiklikler Suriye kamuoyunda tepki çekerken, kararın detaylarına dair bir inceleme, müfredatta geniş kapsamlı müdahalelerin yapıldığını ve bu müdahalelerin aceleyle yeniden düzenlenmiş gibi göründüğünü ortaya koymaktadır. Örneğin, heykel sanatıyla ilgili tüm içerikler kaldırılmış, tarih boyunca etkili olmuş Suriyeli şahsiyetler müfredattan çıkarılmıştır. Bunlar arasında Şair Süleyman el-İsa, Sanatçı Ebu Halil el-Kabbani, direnişçi İbrahim Hananu, İsrail işgaline karşı direnen şehit Cül Cemal ve büyük Suriyeli kadınlardan Nazik el-Abid yer almaktadır.

Kararın halk arasında büyük bir öfkeye yol açmasının yanı sıra, bu değişikliklerin hangi yöntemle hazırlandığı ve yasal dayanağının ne olduğu gibi birçok soru gündeme gelmiştir. Müfredat değişiklikleri aylarca çalışma gerektirirken, bu düzenlemeler yalnızca üç ay boyunca görev yapması gereken geçici bir hükümet tarafından yapılmıştır.

Dikkate değer bir çelişki olarak, Hristiyanları “daâlîn” (sapmışlar) olarak tanımlayan bu düzenleme, Ahmed el Şara’nın (Ebu Muhammed Colani) yeni Suriye yönetimini temsilen bir Hristiyan heyetini kabul etmesinden yalnızca bir gün sonra duyurulmuştur. Bu kabul, Noel ve yeni yıl kutlamalarıyla eş zamanlı olarak gerçekleşmiş ve görünüşe göre Eğitim Bakanlığı, kararı bu dönemi fırsat bilerek uygulamaya koymuştur.

Adımın yol açtığı tartışmaları yatıştırma çabasıyla, geçici hükümetin Eğitim Bakanı Nezir el-Kadri bir açıklama yayımlayarak yapılan değişiklikleri savundu. Kadri, düzenlemelerin “Önceki rejim ve onun sembollerini yüceltme” ile ilgili kısımları ve “din eğitimi müfredatındaki bazı yanlış bilgileri” hedef aldığını iddia etti. Ayrıca, “Suriye’deki tüm okullardaki müfredatın, uzman komiteler oluşturulup müfredat gözden geçirilene kadar aynı şekilde kaldığını” öne sürdü. Ancak bu açıklama, Suriyeliler tarafından karara örtük bir geri adım olarak yorumlandı.

Buna rağmen, gerçeklik Bakanlığın değişiklikleri tamamlamakta kararlı olduğunu göstermektedir. Bu değişiklikler, gelecekteki Suriye müfredatına yönelik ilk taslağı çizmekte olup, ülkenin Osmanlı ve Fransız işgallerine karşı direnişini de içeren tarihini silmeye çalışmaktadır. Ayrıca, bu düzenlemelerle Osmanlı hilafetinin “örnek bir dönem” olarak yüceltilmesi ihtimali gündeme gelmiştir. Bunun, Türkiye’ye Suriye üzerinde benzeri görülmemiş bir nüfuz kazandıran yeni Suriye yönetimini ideolojik olarak desteklemek amacıyla yapıldığı düşünülmektedir.


SURİYE: BÜYÜK ZORLUKLARI OLAN YENİ BİR AŞAMA

Ammar AMROUSİ
Savut El Şaab/Tunus

Suriye’de Beşar Esad rejiminin düşüşünü takip eden süreç, ülkenin tamamen yeni ve karmaşık bir döneme girmesine neden oldu. Bu yeni dönemde sadece yeni bir siyasi sistemin değil, aynı zamanda devletin doğasının, coğrafi sınırlarının ve uluslararası düzeydeki konumunun yeniden tanımlanması gerekliliği gündeme geldi. Rejimin dramatik bir şekilde çöküşü ve diktatörün kaçışı, Suriye halkının uzun süredir beklediği özgürlük nefesini almasına olanak sağladı. Tek partili, yozlaşmış, baskıcı ve istihbarat ağırlıklı bir yönetimin sona ermesi, halkın büyük çoğunluğunu hem içeride hem de dışarıda sevince boğdu.

Bu coşku, özgürlük, adalet ve eşitlik temelinde bir hukuk devleti beklentisiyle birleşti. Ancak bu sevincin yanında, yeni yönetime dair belirsizlikler ve korkular da ortaya çıktı.

Nesnel ve kesin gerçek şudur ki Esad rejiminin devrilmesi devrimci bir halk hareketinin sonucu değildir. Aksine, ülkenin zenginliği ve sosyal dokusuyla diledikleri gibi oynayan uluslararası ve bölgesel güçlerin anlaşmalarının bir parçası olarak terörist grupların yaygın saha baskısının bir sonucuydu.

Hızlı ve kolay bir şekilde diktatörlük yapısının, aşırı uçlara saplanmış ve yabancı güçlere sadık gruplar tarafından yıkılması, Suriye’yi ülkenin geleceği için risklerin arttığı bir yol ayrımına getirdi. Bu durum, baskı ve zulüm döneminin kapanmasının getirdiği sevinci gölgeledi ve Suriye halkının geniş kesimlerini yeniden birçok önlem almaya zorladı. Öncelikle geleceğe dair belirsizlikler karşısında temkinli olmak gerektiği hissi ağır bastı. İkinci olarak, zorla göç ettirilenlerin dönüşünün ertelenmesi zaruri hale geldi. En önemlisi ise, sahada laik bir devlet yapısını savunmak ve çoğulcu, demokratik bir siyasi sistemi inşa etmeyi hedefleyen aktif bir hareketin başlaması gerektiği fikri güçlendi.

Bugün Suriye, sahte bir şekilde Araplık ve direniş sloganlarıyla maskelenmiş faşist rejiminin pençesinden kurtulmuş durumda. Ancak, yeni yöneticileri, özellikle de çekirdek yapısı olan ve ideolojik ve siyasi geçmişi karanlık ve gerici bir temele dayanan Heyet Tahrir el Şam, yeni düzenin inşası sürecini baştan itibaren otoriter bir yönetim sisteminin genetik özelliklerini taşıyan bir şekilde şekillendirdi. Bu durum, toplumsal açıdan önceki rejimden daha geri kalmış bir yapının ortaya çıkabileceği endişesini doğuruyor.

Genel Askeri Operasyonlar Komutanı Muhammed Colani, Şam’a giriş yaptığı ilk andan itibaren kendisini “en büyük sultan” mertebesine yerleştirdi. Geçiş sürecini, bireysel mutlakiyet yönetimi geleneklerine uygun bir şekilde, Türkiye ve ABD’nin önerileri doğrultusunda yürütüyor. Bu strateji, çoğulculuk, hoşgörü ve azınlıkların kabulü gibi temel eksenlere dayanan bir yanıltıcı söylemle şekillendiriliyor.

Suriye’nin “yeni” yöneticisi olarak anılan Muhammed Colani, Irak ve Suriye’deki kanlı geçmişini örtbas etmek için yoğun çaba harcıyor. Kendisi, Irak’ta el Kaide’nin katliamlarında Ebu Musab ez-Zerkavi’nin yoldaşı ve Suriye’de terör örgütü el Nusra Cephesinin lideri olarak tanınıyor.

Muhtemelen bu kanlı mirasın ağırlığı, yabancı istihbarat birimlerinin Colani’ye mirasını unutturacak bir yol çizmesini tavsiye etmesine neden oldu. Bu strateji, örgütün ismini değiştirmekten ve söylemini yumuşatmaktan başlıyor. Amaçlar arasında, öncelikle tüm silahlı grupları rejimin devrilmesi için kullanmak, ikincisi içeride halk nezdinde meşruiyet zemini oluşturmak ve üçüncüsü, dünyadaki devletlerin -özellikle İslamcı hareketlere ve kökten dinci akımlara düşman olan Arap resmi rejimlerinin- Colani ve yönetimini kabul etmesine kapı aralamak yer alıyor.

Tüm işaretler, en azından bugüne kadar, Colani’nin kılık değiştirme ve kamuflaj oyununda ustalaştığını gösteriyor. Öyle ki, bir gecede ismini değiştirerek “Ahmed Şara” adını aldı. Bunun yanı sıra, eski kimliğinden sıyrılıp, modernliğin gereklerine uygun bir görünüm benimsedi. Bu değişim, Colani ve örgütünün terör listelerinden çıkarılmasına yönelik hazırlıkların bir parçası olarak değerlendiriliyor!

Colani, tekfirci ideolojisi ve silahın gücüyle kendi örgütü içindeki kardeşlerini ve diğer grupları bile itaat etmeye ve biata zorlayan bir figürken, bugün koşulların ve kendisini yöneten güçlerin talepleri doğrultusunda değişim gösteriyor. Ahmed Şara ismini alan Colani, artık “Vatan tüm dinlerindir”, “Suriye tüm mezheplerindir” ve “Yeni devletimizin düşmanı yoktur” gibi klişe ifadeleri papağan gibi tekrarlayan bir profil çiziyor. Bu söylem, hem güç kazanma stratejisine hem de uluslararası kabul görme çabalarına hizmet ediyor.

Colani, Amerika, Batı, Türkiye ve birçok Arap rejiminden aldığı sınırsız medya ve siyasi destekle bir “maskeli balo” oyununa dalmış görünüyor. Bu durum, Suriye işçi sınıfı ve ezilen, dışlanmış kesimlerin umut ve beklentilerinden tamamen uzak, çıkar odaklı hesapların bir sonucudur. Suriye’nin yeni lideri, tek taraflı kontrol arzusunu her geçen gün daha da belirginleştiriyor.

Geçiş sürecinin sonunda geniş yetkilere sahip olan geçici hükümet, neredeyse Heyet Tahrir el Şam’ın İdlib’deki geçici hükümetinin bir kopyası gibi hareket ediyor. Bu hükümetin ilanı tek taraflı olarak gerçekleştirildi ve bu durum Colani’nin diğer silahlı gruplardaki müttefiklerinin bile tepkisini çekti. Bu rahatsızlık, söz konusu gruplardan tanınmış bir ismin, “Bu tek renkli bir hükümet ve bakanlık koltukları tamamen sadakat esasına göre dağıtıldı” sözleriyle açıkça dile getirilmiş durumda.

Daha da ötesi, 17’den fazla silahlı grubun birleşerek bir askeri kurum altında toplanması çağrısı, ne geniş bir mutabakata yol açtı ne de kamuoyunda kapsamlı bir tartışma konusu oldu. Önemli bir ağırlığa sahip bazı silahlı gruplar, bu adıma karşı çıkarak sadece bu öneriyi reddetmekle kalmadı, aynı zamanda bu hassas konuyla ilgili müzakerelere katılmayı da boykot etti.

Kürtler, özellikle ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG), silah gücüyle Suriye’nin doğusundaki geniş alanlar üzerinde hakimiyetlerini sürdürmektedir ve bu bölgeler, ülkenin petrol kaynaklarının yüzde 60’ından fazlasını içermektedir. Öte yandan, Türkiye destekli “Suriye Milli Ordusu” olarak adlandırılan grup, askeri kapasitesini ve SDG ile iç içe geçen nüfuz alanlarını elinde tutmaya kararlıdır.

Gerçekler, diğer bazı grupların askeri kurumla entegrasyonu reddettiğini ve böyle bir adımı kabul etmek için ciddi garantiler talep ettiklerini göstermektedir. Bu durum, bu grupların ya iktidar nimetlerini paylaşma konusundaki başarısızlık nedeniyle ya da bağlı oldukları dış güçlerin ve istihbarat odaklarının emirlerine boyun eğerek iç çatışma ve savaş riskine sürüklenebileceğine işaret etmektedir.

Kesin olan, Suriye’nin geleceğinin mevcut koşullar nedeniyle büyük zorluklar ve karmaşıklıklarla karşı karşıya olduğu. Bu durum, demokratik ve ulusal güçlerin daha hızlı ve örgütlü bir şekilde çalışmasını ve herhangi bir şekilde yeniden despotik veya muhafazakar bir sistemin kurulmasına engel olmak için geniş bir cephe oluşturmasını gerektiriyor.

Esad ailesinin otoriter rejiminin etkisiyle yıllarca süren zayıflık ve güçsüzlük durumunu aşmak imkansız değildir. Yine, dişlerini göstermeleri halinde silahlı gruplara ve onların vahşetine karşı durmak imkansız olmadığı gibi, Suriye topraklarını tüm işgal güçlerinden kurtarmayı ve laik demokratik bir devlet kurmayı hedefleyen ulusal demokratik bir kutup inşa etmekte sebat etmek de imkansız değildir.

ÖNCEKİ HABER

MA, JINNEWS ve Yeni Yaşam’ın X hesaplarına erişim engellendi

SONRAKİ HABER

Tahir Elçi davası Anayasa Mahkemesine taşınacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa