07 Ocak 2025 22:04

ODTÜ Biyoteknoloji Konferansı izlenimi

Özgür bilim üretimiyle açlık ya da sermayeye kulluk ikilemini kabul etmek zorunda değiliz; özgür bilim üretimi için dayanışma ve mücadele bizim elimizde.

Kaynak: Freepik

Paylaş

Ilgın, Buket ve Baran

ODTÜ Biyolojik Bilimler Topluluğu

 

ODTÜ Biyoloji ve Genetik Topluluğunun düzenlediği ODTÜ Biyoteknoloji Konferansı 28 Aralık 2024 tarihinde ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezinin 813 kişi kapasiteli Kemal Kurdaş Salonu’nda gerçekleştirildi. Konferansa biyoteknoloji alanından çeşitli üniversitelerden akademisyenler ve AR-GE çalışmaları yürüten araştırmacılar ve şirket sahipleri katıldı.

BİYOTEKNOLOJİ NEDİR?

Biyoteknoloji, canlı organizmaların ve biyolojik süreçlerin kullanımı ile yaşamın çeşitli alanlarda geliştirilmesi için yapılan araştırmalar ve aplikasyonlar bütünüdür. Örneğin Tip 2 diyabetin önüne geçmek için bakterilere yapay yollarla insan insülin geninin aktarılıp insülin hormonu salgılatılarak diyabet hastalarına verilmesi ve böylece hastalığa çözüm olmasa dahi hastalar açısından yaşam kalitesinin arttırılması sağlanabiliyor. Benzer şekilde, canlı organizmalarda CRISPR Cas9 proteini kullanılarak ikili sarmal halinde bulunan DNA’nın belirli bölgeleri belirlenerek kesilebiliyor, ardından aynı bölgeye genin ifadesini değiştirecek DNA parçaları eklenebiliyor, böylece hasarlı/mutant bir gen sağlıklı hale çevrilebiliyor. Bu yalnızca organizmanın tedavisi için değil, yeni özellikler kazandırılarak geliştirilmesi için de kullanılabiliyor. Bu aplikasyonlar ilaç üretiminde, tarımda ve insanları tedavi etmede kullanılabiliyor.

BİYOTEKNOLOJİ İNSANLIĞA NE KADAR FAYDALI?

Biyoteknolojinin bu şekilde faydalı kullanımları olsa da bunlardan toplumun yararlanabildiğini söylemek oldukça zor. Mesela pandemi dönemini hatırlayalım, insanlar hastalıkla boğuşurken tek çıkış umudu olarak görülen mRNA aşısı; patentlenerek şirketlerin kârına kâr katmasını sağlamış, zengin ülkelerin aşı stokçuluğu yapmasıyla eşitsizliğin boyutu derinleşmişti. Bu durum, toplum sağlığının şirketlerin kâr hırsı kadar önemli görülmediğini bize göstermiş, bilimin, sağlığın bile tekelleştirildiğine tanık olmuştuk. Biyoteknolojinin de insanlara, topluma bu kadar fayda sağlayabilecek bir alan olabilecekken, konferansa katılan konuşmacılarının birçoğunun şirketlerden geliyor olması da biyoteknoloji alanının da nasıl sermayenin arka bahçesi haline geldiğini bize gösteriyor.

BİLİM İNSANI MI GİRİŞİMCİLİK Mİ?

Buradaki tek kurban toplum da değil. Bu tekelleşme bilim insanlarını da istedikleri şekilde ve alanlarda araştırma yapmaktan alıkoyuyor. Örneğin konferans konuşmacılarından biri, araştırmaya fon sağlayacak yatırımcı bulunmadıkça araştırma yapmanın zorluklarına değinerek bir bilim insanı sıfatıyla girişimci sıfatının çakıştığını ve bir “ikilem yaşadığını” aktardı. Konuşmacının bahsettiği ikilemin, akademik alanda, üniversitelerde araştırmalara yeterince bütçe ayrılmamasından kaynaklı olarak bilim insanlarının günün sonunda akademiden uzaklaşarak şirketlere yönelmeleri ve yalnızca yatırımcıya kâr getirecek bilimi yapmak zorunda kalıyor olmaları olduğu anlaşılıyor. Yani, yalnızca pazarlanabilir ve kâr elde edilebilir teknolojiler geliştirilerek toplamda insan ve toplum yararına sayılabilecek teknolojilere fon sağlanmıyor.

HER ŞEY Mİ KÖTÜ, SEÇENEKSİZ MİYİZ?

Gelecekte bilim insanı olmak isteyen bizlerin de şirket-akademi ikilemine düştüğümüz, ekonomik kaygılarla, umutsuzlukla savaştığımız çokça zaman oluyor elbet. Halbuki sistemin bizim önümüze koyduğu ya özgürce istediğin bilimi üretip aç kalırsın ya da şirketlerin, sermayedarların tekeline alacağı bilimi üretirsin gibi iki kaba seçenekten çok daha fazlası olduğunu söyleyebiliriz. Özgür bilim üretebilmek için bir araya gelmek, bunun mücadelesini vermek de bizim elimizde. ODTÜ Biyolojik Bilimler Topluluğu’nda da bunun örneklerini sıkça görüyoruz: Bilimi kendilerine anlatılmasını istedikleri şekilde anlatmak için Evrimsel adlı bir biyoloji dergisi yayınlayan, ODTÜ Biyoloji ve Genetik Topluluğu’nda kendi istedikleri alanlarda bilimsel etkinlikler çıkaran, defalarca baskı ve yasakla karşılaşmasına rağmen Aykut Kence Evrim Konferansı’nı düzenleyen öğrenciler, özgür bilim üretme mücadelesinin en büyük örnekleri aslında. Son olarak ODTÜ Biyoteknoloji Konferansı, özgür bilim önüne sermaye gruplarınca engeller çıkarılıyorken bilimin insanlık, çevre ve toplum yararına kullanılabileceğini gösteren bir alan olabilir.

ÖNCEKİ HABER

2025’te genç işçiler sömürünün gözdesi değil mücadelenin öznesi olmalı

SONRAKİ HABER

Anne! CEO’m böyle kötü olmayı nerden öğrendi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa