Metal işçilerinin direnişi, devletin ve gençliğin tutumu
Yarın mezun olacak öğrenciler, metal işçilerine olduğu gibi hak ettikleri uygun ortamda çalıştırılmayacak, hakkı arandığında baskılanacak ve haksız yere işten çıkarılacaktır.
Fotoğraf: Birleşik Metal-İş
Cevval ve Cemal
İstanbul Üniversitesi
“İş-emek-patron” üçgeninin kıskacında bir direniş, sermayeye karşı sert bir haykırış… Metal işçileri haklı direnişlerinde 14. günü devirdiler. Fabrika önlerinde greve devam eden işçiler; patronlarının iktidar-sermaye ittifakına karşı alın terlerinin hakkı için birbirine daha da çok kenetleniyor.
İŞÇİLERE KARŞI DEVLET-SERMAYE KUTSAL İTTİFAKI
Önce “ekonomi politikalarına uygun zam” diyen patron, Birleşik Metal-İş sendikası üyelerinin ilk 6 aylık dönem için ortalamada %125 ücret artışı talep etmesine karşın MESS 3 yıllık önce %30 sonrasında OVP’ye uygun bir biçimde %40 zam teklifiyle masaya oturdu. Bu karar üzerine Hitachi, GE Grid Solutions ve Schneider Elektrik işçileri grev kararı aldı. Elbette dün olduğu gibi bugün de işçi ve emekçi sınıfın ekmek mücadelesi baltalanmak istedi ve devreye Erdoğan girdi. İşçi ve emekçilerin haklı ve yasal mücadelesi “milli güvenlik sorunu” başlığı altında hukuksuz bir biçimde Erdoğan tarafından yasaklandı.
Grev boyunca maddi sıkıntılar çekmelerine rağmen ailelerinin de desteğini arkasına alan işçiler, üretimin durdurulmasını bir zafer olarak tanımlayarak “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” diye haykırıyor. Greve desteğe gelen siyasi partiler ve diğer emek hareketleri metal işçisinin sesinin çıkmasına yardımcı olmakla beraber grevdeki işçilere moral sağlıyor. Gençlik hareketlerinden de katılım beklenen direnişte talep edilen genç kitle yeterli olarak sağlanamıyor.
GENÇLİĞİN METAL İŞÇİLERİNDEN NEDEN HABERİ YOK?
İşbu durum da akıllara Türkiye’deki gençliğin, özellikle üniversite kitlelerinin, durum karşısındaki pasif tavrını getiriyor. Gençliğin bu eğilimi, 80 darbesiyle güdümlü olarak enjekte edilen Neoliberal ekonomi modeli ve bireyselleşmeyi pompalayan politikalar ile doğru orantılı. Kapitalizmin en temel yaratımları olan geçim derdi ve gelecek kaygısı bu soruların başlıca kolay ve kaçamak cevapları sayılabilir. Fakat durum bundan daha ciddi. Sesini çıkarmak isteyen gençlik bu kavramların üstünde, sesini çıkarmaya korkuyor. Günümüz Türkiye’sinde ise hak aramak terörizmle bağdaştırılıp hükümet ve destekçileri tarafından şiddet ve baskılarla susturuluyor. Halihazırda eğitiminin yanında part-time işlerle meşgul olan gençlik, yarı-proleter forma bürünmüş ve bu durum sermaye ekipleri ve Neoliberal sistemin ekonomik kaygılarıyla normalize ediliyor.
Bahse konu bu kaygıların ve sıkıntıların yanında daha büyük bir problem ise gençliğin içinde yükselen faşizmin bir uzantısı olarak tezahür eden devleti “baba” formunda görme eğilimi ve onun verdiği kararları ilahlaştırıp tartışmaya bir daha açılmayacak şekilde kapatmasıdır. Bu görüş sisteminin temelinde devlet ayrı ve hükümet ayrı ele alınıyor ve sermaye güdümlü bir iktidar mekanizması olduğu gözden kaçırılıyor. Gelinen bu aşamada gençlik, hükümet kararlarını minimum düzeyde eleştirir olmuş, hükümetin üniversiteleri insan kaynağı üretim merkezi olarak tasarlaması ve öğrenciyi yaşam alanından kopartmaya çalışması, öğrencilerin seslerini duyuracakları ortamlardan alıkoyması gelinen noktada bireyselleşmeyi artıran unsurlardır. Öncelik olarak bu bilinç aşılmalı ve yerine hak ve hukuku gözeten, emeğinin karşılığının istenmesinin terörizm olmadığını fark eden kolektif bir gençlik bilinci oluşturulmalıdır. Bunun ilk aşaması ise işçi sınıfıyla dayanışan öğrenci kitlelerinin var olmasıdır.
HAK VE HÜRRİYETİMİZ İÇİN METAL İŞÇİLERİYLE BİRLİK OLMAYA
Mezun olan üniversite öğrencilerinin çoğu -emekçinin yanında olsun ya da olmasın- tıpkı şu anda metal işçilerine olduğu gibi hak ettikleri uygun ortamda çalıştırılmayacak, hakkı arandığında baskılanacak ve haksız yere işten çıkarılacaktır. Bu boğaz düğümleyen, ocak kurutan kısır döngü sisteminin çarkı kırılmalı ve gençlik kendi hakkını aramaktan geri durmamalıdır. Bu hak sadece işverenlere karşı değil; okulda, köyde, kırsalda ezici sermaye gücünün kol gezdiği yurdun dört bir yanında aranmalı ve bu yolda örgütlenilmelidir. İlerleyen nesil kendini ancak bu yönergede hür ve refaha erdirecektir. İşçi-öğrenci el ele birlikte mücadeleye!