Akademi sistemiyle iktidar neyi amaçlıyor?
Yeni sistem, daha nitelikli öğretmenler yetiştirme kılıfına uydurulmuş olsa dahi başkaca amaçlar taşıyan, daha büyük sorunlar yaratacak bir sistem.
Fotoğraf: DHA
Merve
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Öğretmen akademisi Türkiye’de uygulanmak istenen yeni bir sistem. Amacı daha nitelikli bir eğitim almış öğretmenlerin yetişmesi. Öğrencilerin akademide tekrardan bir eğitim alıp daha nitelikli bir eğitim almış olmaları sağlanmaya çalışılıyor. Peki eğitim fakültelerinden mezun olan, 4 yıllık bir eğitim alan, staj görevi yapan öğrencilerin fakültelerinde aldıkları eğitimin niteliği düşük mü? Bu sorunun cevabını ülkenin siyasal ve toplumsal düzeni hakkında biraz bilgiye sahip herkes verebilir. Yeni sistem, daha nitelikli öğretmenler yetiştirme kılıfına uydurulmuş olsa dahi başkaca amaçlar taşıyan bir sistem.
Akademi sisteminin başlıca amacı Kamuda Tasarruf Programı’nın eğitimde daha kolay uygulanabilmesi. Nasıl mı? Mezun olup öğretmen olan öğrenciler iş hayatına atılmak isteyecekler fakat öğrenci öğretmen olmaz, öğrenci olarak kalırsa atama bekleyen öğretmen sayısı azalmış olacak. Dolayısıyla hükümet işsizlik ve öğretmen atamaları konusundaki tepkiyi akademiyi kullanarak başka yöne çevirecek.
ÇÜRÜMÜŞ AĞACIN EN ÜSTTEKİ DALINI KESERSEK SORUN ÇÖZÜLÜR MÜ?
Peki öğretmen akademileri gerçekten öğretmenlerin daha nitelikli olmasını sağlayacak mı? Öncelikle bu amaç esasen eğitimin niteliksiz olduğunun itirafı sayılabilir. Deneyim açısından olumlu bir etki gösterebilir fakat eğitimin niteliği kökten düzeltilmelidir. Eğitimi bir ağaç olarak tanımlarsak Türkiye’deki eğitim sistemi kökten bir çürüme yaşamaktadır. Dalı kuruyan bir ağacın o dalını kesersek ağacın diğer dallarını da kurtarabiliriz fakat kökü çürümeye başlayan bir ağacı en üstteki dalını keserek kurtaramayız. Sözün özü eğitimin niteliğini arttırma gibi bir çaba varsa önce ilkokul düzeyindeki öğrencilere verilen eğitimin niteliği nasıl arttırılabilir bu düşünülmeli. 4 sene boyunca ilköğretim dersleri vermek için eğitim gören sınıf öğretmenleri varken coğrafya, İngilizce, matematik öğretmenliği gibi bölümlerden mezun olan branş öğretmenleri sözleşmeli olarak bir okula atanıyorsa ve başarı seviyesi düşük öğrenciler yetişiyorsa başarısız olan öğrenci değil eğitim sistemidir. Üstüne üstlük atama bekleyen binlerce sınıf öğretmeni varken.
HER GÜN 100 TL HARCASAK 6 GÜN PARA HARCAYAMAYIZ
Üniversitelerde verilen eğitimin niteliğine gelirsek akademik açıdan yetersiz, donanımı eksik fakat tanıdığı çok olan öğretim üyelerine üniversitelerin fakültelerinde rastlamak çok olası. Kendi donanımı ve niteliği düşük bir bireyin nitelikli bir eğitim sunması ihtimalini siz düşünün. Fakat biz bütün öğretim üyelerinin müthiş donanıma sahip olduğunu düşünelim. Bu durumda dahi öğrenciler geçim kaygısından eğitimlerine odaklanamıyorlar. Öğrenciler 2025 yılı ile birlikte 3000 TL olan KYK bursu ile 615 TL yurt ücreti ödemesi yaptığında kalan günlük 100 TL ile 24 gün geçinebilir. Fakat bu ihtimalde ulaşım için bir giderinin olmaması, o ay içerisinde hiç kıyafet almaması, bir çay kahve içmemesi, bir kalem kâğıt bile almaması, hiç kimseyle telefon ile görüşmemesi ve dünyanın güneşin etrafında geri kalan hiçbir şey değişmeden 293 günde dönmesi gerekiyor. Maddi anlamdaki yıpranmışlığın üzerine bir de manevi tahribat yaşamaları da cabası. Ayrıca kampüs içerisinde başına bir şey gelip gelmeyeceği de meçhul. Bu kadar kaygı içerisindeki bir insandan tamamen konsantre bir akademik odak beklemek de Polyannacılık olur.
Öğretmen ve öğrenciye ekonomik refah sağlanmadığı sürece, ortadaki toplumsal eşitsizlik önlenmedikçe, eğitim sistemi düzelmedikçe niteliksiz eğitim ve birey sorununun çözülemeyeceği ortada.