09 Ocak 2025 15:23

Bir günlük iş bırakma yetmeyecek

Kamu emekçileri 13 Ocak’ta iş bırakacak. Bu eylemin iş yerlerinde örgütlenmesi ve mücadelenin sonrasında genel grev genel direniş hattında sürmesi önem taşıyor.

Fotoğraf:Murat Uysal/Evrensel

Paylaş

Mustafa GÜVEN
BES Örgütlenme ve Eğitim Sekreteri

3 Ocak’ta TÜİK’in aralık ayı enflasyonunu açıklaması ile kamu emekçisi ve emeklilerin maaş zamlarının netleşmesi, yandaş sendikalar dahil tüm sendikaları harekete geçmeye zorladı. Sefalet zamlarına karşı uzun süredir birleşik mücadele çağrısına kulak tıkayan kamu konfederasyonlarından Memur-Sen 7 Ocak’ta sembolik iş yeri çalışması olmayan bir iş bırakma kararı alırken, Kamu-Sen basın açıklaması, ASİM-SEN, BASK, HÜR SEN, KESK, Birleşik Kamu-İş ise 13 Ocak’ta ortak iş bırakma kararı aldı. 13 Ocak’ta sefalet zamlarına karşı alınan iş bırakma kararı da aslında emekçilerin sendikaları baskılaması sonucu ortaya çıktı. Çünkü bu kararı alan sendikalar, kamu emekçilerinin 2026-2027 toplu sözleşme talebinin de belirlendiği bütçe sürecini -KESK dışında- görmezden gelmişlerdi. Öte yandan KESK’in bütçe döneminde gerçekleştirdiği 30 Kasım Ankara mitinginin örgütlenmesinde de kamu emekçilerinin ortaklaşma talebi öne çıkmış ancak KESK’teki hakim anlayış diğer konfederasyonlara çağrı yapmakta imtina etmişti.

Oysaki kamu emekçilerinin birleşik mücadele arayışı konfederasyonlar tarafından görmezden gelinse bile son dönem kamu emekçisi mücadelesine hem damga vuruyor hem de belirleyici yönelim olarak ortaya çıkıyor. Sağlık emekçilerinin eylemleri, süreklilik kazanan aile hekimlerinin eylemleri, Öğretmenlik Meslek Kanunu’na karşı eğitim emekçilerinin, kamu tasarruf paketine karşı büro emekçilerinin, haber iş kolundaki emekçilerin eylemlerinde konfederasyon ortaklığı olmasa bile birleşme, iş yerlerinde doğal bir süreç olarak işliyor. Emekçinin ortaklaşma talebinin, giderek sendikal bürokrasiyi ‘sarsacak’ nüveler taşıdığı aslında 13 Ocak eylemi kararında da görülmeli. Bu anlamda emekçilerin sefalet zamlarına karşı reaksiyonu sonucu ortaya çıkan 13 Ocak iş bırakma eylemi sonrası için de bir mücadelenin sürmesi büyük önem taşıyor.

Ancak son yıllarda genel kamu sendikalarının pratiği; iş bırakmanın iş yeri merkezli ve iş yerinde tüm emekçilerle örgütlenmesinden çok, ortak basın açıklamaları ve alan faaliyetine indirgenmesi tutumu şeklinde. Bu tutum iş bırakmanın içini boşaltarak merkezi alan faaliyetini ön plana çıkarıyor. Alanlarda da sendikal rekabetin etkisiyle, açıklamaların içeriği, kimin okuyacağı tartışmalarıyla eylemin özü heba olabiliyor.

Nitekim KESK’te hakim anlayış ortak açıklama yapmak istemediği gibi diğer konfederasyonlarla da alanlarda yan yana gelmek istemeyen bir tutum içerisinde. Bu tutum bırakılmadığı takdirde, alan ayrışması vb. aynı iş yerinde çalışanlar arasında ortak mücadele azmi kırılacak. Bu durumun da 13 Ocak’ta yaşanan ortaklaşmayı heba etmesi söz konusu olabilir.

Bu anlamda iş bırakma eyleminin olacağı gün, eylemlerin, emekçilerin alanlarda basın açıklamaları ile öfkesinin boşaltılmasının ötesine taşınması gerekiyor. İş yerlerinde olabildiğince emekçileri birleştirmiş, çağırıcı olmayan diğer sendika üye ve temsilcileri katmaya çalışan, ortak iş yeri çalışması ve eylem pratiğinin geliştirildiği, iş yeri komite-komisyon vb. kapsayıcı organların kurulduğu, eylemin tam gün iş bırakma olarak örgütlendiği ve iş yeri önlerinde genel grev, genel direniş ve ortak mücadele çağrılarının yapıldığı bir tarzın esas alınması, toplu sözleşme sürecinde de birleşik mücadelenin örülmesine hizmet eden bir birikim yaratacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Sivas’ta son yıllarda yoğunlaşan maden talanına mahkeme "dur" dedi

SONRAKİ HABER

Cemal Süreya vefatının 35. yılında kabri başında anıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa