Gür-Kal’ın kârı binlerce kişinin yaşam hakkını alıyor
Hatay Çöğürlü Mahallesi'nde 25 yıldır faaliyet gösteren Gür-Kal İnşaata ait taş ocağı, tehlike yarattığı gerekçesiyle kapatılmasına rağmen yeniden faaliyete geçirildi.
Dilek OMAKLILAR
Volkan PEKAL
Hatay
Hatay’ın Samandağ ilçesi Çöğürlü Mahallesi'nde 25 yıldır faaliyet gösteren Gür-Kal İnşaata ait taş ocağı, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) tarafından ocağın tehlike yarattığı gerekçesiyle kapatılmasına rağmen yeniden faaliyete geçirildi. Çöğürlü Muhtarı Kıymet Doğru, durdurma kararına rağmen şirketin faaliyetlerini sürdürdüğünü belirterek, “Yaşama hakkımız birilerinin kârı için feda ediliyor” dedi.
Ormanlık ve tarım alanlarıyla çevrili, 3 bin 500'den fazla nüfusa sahip Çöğürlü Mahallesi, Gür-Kal İnşaat’ın işlettiği beton santrali ve taş ocağının kapasitesinin halkın tepkisine rağmen her yıl arttırıldığı bir yer haline geldi. Hatay Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu gerekli değildir" kararına rağmen, şirketin faaliyetleri çevreye zarar vermeye, Çöğürlü’nün ekonomisini ve halkın hayatını tehdit etmeye devam ediyor.
TEHLİKESİ TESCİLLENEN OCAK YENİDEN FAALİYETE GEÇİRİLDİ
17 Ekim 2024 tarihinde MAPEG tarafından yapılan incelemelerde, ocağın mevzuata aykırı ve tehlikeli bir geometriye sahip olduğu tespit edildi. Ocak alanında 60-90 metre arası tehlikeli şev yüksekliği, ters şev oluşumları, askıda kaya parçaları ve kalker tabakalanmalarının ocak içine doğru eğimli olması gibi tehlike yaratacak riskler belirlendi.
Faaliyetlerin durdurulması halk tarafından sevinçle karşılansa da bir süre sonra MAPEG’in karışık bir gerekçe ile faaliyetlere yeniden izin vermesi hayal kırıklığı yarattı. 28 Kasım tarihinde tehlikeli durumların giderilmesi şartıyla, daimi nezaretçi kontrolünde ocağın yeniden faaliyete geçmesine onay verildi. Gür-Kal İnşaat, projeye aykırı hareket ederek ocağın altındaki yolu kullanan halkı, yolun altından geçen Asi Nehri’ni, çevreyi ve olası bir kazada hayatları riske atılan işçilerin güvenliğini tehlikeye atmaya devam ediyor.
"MÜHÜR SADECE 1 HAFTA KALDI"
Çöğürlü Mahallesi Muhtarı Kıymet Doğru, ocağa vurulan mührün sadece bir hafta ocağın kapısında kaldığını ifade etti. Tehlike yaratan yerlerin yeniden düzeltilmesinin bahane edildiğini söyleyen Doğru, ancak faaliyetlerin bu düzenlemeyi aşarak üretimi arttırdığını belirtti.
Binlerce insanın yararı karşısında tek bir kişinin karı için halkın hayatının ve sağlığı tehlikeye atıldığını ifade eden Doğru, şu ifadeleri kullandı: “Adam resmen ‘Devlet benim’ diyor. ‘Siz mühürlettiniz, kapattınız, ben mührü kırdım’ diyor. Buradan Büyükşehir Belediye Başkanı’na, Vali’ye, Samandağ Kaymakamı’na kadar hepsine sesleniyorum. Hukukun bu kadar ayaklar altına alınmasına izin vermeyin. Para kazanma hırsı deniz suyu içmek gibidir; içtikçe susuyor, susadıkça içiyor. Bizim yaşama hakkımızı elimizden alıyor.”
“OCAK YÜZÜNDEN AĞAÇLARIMIZ MEYVE VERMİYOR”
Devletin insanın sağlıklı yaşaması için olduğunu dile getiren Doğru, “Bizim sağlığımız gitti. Yirmi yıl önce erik ağaçlarımızı mart ortasında toplardık. Şimdi tozlanma yüzünden ancak Nisan sonunda hasat edebiliyoruz, o da zaten para etmiyor. Köyde incir ağacı kalmadı. Meyveleri toz yüzünden olgunlaşmadan düşüyor” dedi.
"BU YALNIZCA ÇÖĞÜRLÜ’NÜN SORUNU DEĞİL"
Çevreye verilen zarara dikkat çeken Doğru, şu ifadeleri kullandı: “Bu sadece Çöğürlü’nün sorunu değil. Bütün çimentolu atıklar Asi Nehri’ne arıtmadan akıtılıyor. Samandağ'da kanser vakaları artış gösteriyor. Sebebi araştırılsa, toz ve kimyasalların etkisi ortaya çıkar. Biz artık yaşıyormuş gibi yaşıyoruz. Diyorlar ki bu kişi çok vergi ödüyor. Devlet vergiyi insanlara hizmet etmek için toplar. Devlet, can güvenliğimizi korumakla yükümlü ama burada bizi tehdit ediyorlar. Köyden bazı kişileri yanlarına alıp bizi bölüyorlar.”
"ESKİDEN NERGİSLER AÇARDI, ŞİMDİ TOZ TOPRAK"
Tesisin bulunduğu alandaki ormanlık ve sit alanlarını gösteren Doğru, “Burada sit alanı var, Asi Nehri’nin yatağı değiştirildi. Ruhsatsız bir şekilde faaliyet gösteriyorlar. “Maden İşleri Genel Müdürlüğü bunun kapatılmasına karar vermiş. Tekrar kılıf uydurulup daha yüksek kapasiteyle çalışmasına izin vermek nedir? Biz bunu anlamıyoruz halk olarak. Bizim yaşama hakkımız bile birileri daha para kazansın diye görmezden mi gelinecek?” diye sordu.
“ÇOCUKLARIMIZ İÇİN ENDİŞELİYİZ”
Bu mahallede doğum büyüyen Feyruz Doğru, mahalle içinden geçen yoldan geçen kamyonların yarattığı kirliliğe ve çocukları için yarattığı tehlikeye dikkat çekiyor. Tarlaya giderken yollarda kendisini güvende hissetmediğini söyleyen Feyruz Doğru, “Tarlaya giderken pat patla gidiyorum. Pat patın sesi yüzünden arkamdan kamyon geldiği zaman duyamıyorum. Korna çalmıyor, yol dar olduğu için sıkıştırıyor; korku yaratıyor” dedi. Ayrıca çocukları için de endişelenen Doğru, “Çocuklarımız istediği gibi okula gidip gelemiyor. Benim kız kardeşimin dört tane çocuğu var, ellerinden tutup götürmesi gerekiyor” diye ekledi.
Eskiden hangi sebze meyveyi ekerlerse verim alabildiklerini anlatan Doğru, artık ürünlerin tozdan etkilendiğini ve verimin düştüğünü söyledi. Ayrıca hastalıkların da arttığını belirten Doğru, bir an önce verilen faaliyeti durdurma kararına uyulmasını istediğini kaydetti.
“OĞLUM DAHA TOPRAĞA BASAMADI”
Bir diğer yurttaş Meryem Doğru ise Sutaşı mahallesinde doğup büyümüş, evlenince Çöğürlü’de yaşamaya başlamış. Doğru, “Geldiğimde mahalleye aşık olmuştum. Çiçekleri, yolları, dağları harika bir yerdi ve maalesef şu an berbat durumdayız. Tozundan, toprağından, gürültüsünden, gece gündüz çalışmasından, yollarda açtığı çukurlardan, çocuklarımızın bisiklet sürmemesinden şikayetçiyiz. Benim oğlum on dört yaşında, daha toprağa basmadı” dedi.
“NEFES ALMAYA ÇALIŞIYORUZ BİZİ RAHAT BIRAKIN”
Ektiklerini yiyemez hale geldiklerini söyleyen Doğru, “Yolumuzu, taşımızı, suyumuzu rahat bırakın. Zeytin, mandalina, limon ağaçlarımız var. Eriğin bu yıl verimi yüzde yüz azaldı, yenilmiyor. Üstü tozla kaplı. Eğer çocuğum bu yaşına kadar yola inip oynamamışsa, dalından temiz bir erik, incir alıp yiyememişse bu onların ayıbıdır. Yirmi yıldır yeter. Depremi de gördük, ölümü de gördük, her şeyi gördük. Bu, gözü doymaz insanları istemiyoruz artık. Biz yaşam mücadelesi veriyoruz. Nefes almaya çalışıyoruz” dedi. Doğru son olarak talebini dile getirdi: “Doğamızı, suyumuzu, çiçeklerimizi, çocuklarımızı, yollarımızı rahat bırakın.”